Avrupa Birliği'nin (AB) dün başlayan ve bugün sona erecek olan devlet ve hükümet başkanları zirvesi, AB'yi bütün dünyada temsil edecek olan başkan adayının bulunması konusuna kilitlendi. Bu görev için en fazla İngiltere'nin eski Başbakanı Tony Blair ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker'in adları geçiyor. Blair, ABD'nin 2003 yılında Irak'a girmesine desteği nedeniyle çok tercih edilen bir isim değil. İngiltere'nin AB'nin ortak parası euro ve birliğin serbest dolaşım alanı Schengen'e dâhil olamaması Blair'in şansını iyice azaltıyor. Öte yandan Blair'in en azılı rakibi ve AB'nin Euro grubunun başkanı Juncker ise, Fransa ve İngiltere'nin eleştirilerine maruz kaldı. Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkanende, Finlandiya'nın eski Devlet Başkanı Paavo Lipponen, Letonya'nın "demir lady'si" unvanını alan Vaira Vike- Freiberga'nın adları da havada uçuşuyor.
GÖZLER SARKOZY-MERKEL'DE
Ancak bu zirvede gözler, AB'nin lokomotif ülkeleri olarak bilinen ve önceki gün Paris'te baş başa yemek yiyen Sarkozy-Merkel ikilisine döndü. Zira ülkesinde güvenoyunu alarak Zirve'ye gelen Merkel'in ve Sarkozy'nin desteklediği adayın başkan olma şansı yüksek. AB başkanlığına oturacak kişinin, öncelikle, bir AB ülkesinin eski devlet ve hükümet başkanı olması ve AB'nin Hıristiyan Demokratlar ailesine üye olması gerekiyor. Büyük ülkelerin hırslarını, küçük ülkelerin ise hassasiyetlerini kavrayabilecek birisi olması isteniyor. AB başkanlığı pozisyonu sayesinde, birliğin her altı ayda bir dönem başkanlığının değişmesi prensibine son verilecek. Bu arada dün toplanan AB devlet ve hükümet başkanları, yeni AB anayasası Lizbon Anlaşması'nı imzalaması için Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus'u ikna etmeyi başardı. AB Dönem başkanı Manuel Barrasso engelin kalktığını belirterek "Lizbon Anlaşması kısa sürede yürürlüğe girecek"dedi. Çek Cumhuriyeti ülkesinin AB Temel Haklar Sözleşmesi'nden muaf tutulmasını istiyordu.