Bence kitapsız bir dünya susuz bir yaşam gibidir. Kitap okuma alışkanlığı aile ile başlar. Baba elinde Tv kumandası zıp zıp zıplarken evladına;
_Oğlum bir kitap al eline de oku, derse o sözcükler havada uçuşur gider. Ana ; _Ah bee çocuğum elinde bir kere de kitap görsem; derken komşu ile dedikodu rüzgarında yelken açarsa, yine o evlat kitap okumanın ne anlama geldiğini kavrayamaz. Kitap okuma alışkanlığı okuma yazma öğrenildiği anda başlar. Hatta öncesinde de renkli, resimli dergiler karıştırılarak alıştırma yapılır. Ben çok şanslı bir çocuktum devamlı kitap içinde yüzen bir aile de yetiştim. Doğum günü ,bayram gibi özel gün hediyelerimiz her zaman kitap olmuştu. Yani dünyamız kitabın ferahlı sularında huzurluydu. Yaklaşık üç bine yakın kitabım olduğunda da; kitaplar toplayarak gönüllü olarak Türkiye genelinde özel kütüphaneler kuran sevgili
Recai Şeyhoğlu dosta kitaplarımı aktarmaya başladım. Kitap herkesin okuması içindir. Okuduktan sonra kitap rafında beklemek kitabı ağlatır bence. Kitapları ağlatmayalım okuduktan sonra başka insanlarında okuması için gayrette bulunalım. Daha önce de yazmıştım. Artık ben okuduğum her kitabı okuduktan sonra,' içine tarih atıp sizde okuyup bırakın lütfen', diye yazarak, bir yerlere bırakıyorum. Bazen metro, bazen bir pastahane, bazen de bir park kanepesi oluyor , bıraktığım yer. Bir de kilitli kitaplık ve kütüphanelere dayanamıyorum. İçim cızzz ediyor. Okullarda kapısı açık hiç kütüphane görmedim bu güne kadar. Neden kilitli olur anlamam. Siz kitabın kutsaliyet bilincini verirseniz kişi aldığı kitabı geri getirir mutlaka. Evet sevgili okurlarım aşağıdaki okur mektubum da hapse mahkum edilmiş, yani kilit vurulmuş bir kitaplıkla ilgili. Sizlerle paylaşmak istedim. Kitapla şenlenen güzel günler dilerim tüm okurlarıma.