Adana Demirspor için her şey bitmedi gibi görünüyor belki...
Ama pazar günü gördüğüm kadarıyla yapacak bir şey de kalmadı.
Mavi Şimşekler oynadığı futbolla hiç umut vermedi.
Bu sadece benim değil sporla ilgilenen herkesin ortak görüşü.
Haber Müdürümüz Temel Eren ile birlikte gittiğimiz maçta o kadar çok olumsuzluk gördüm ki...
Meseleyi köşeme taşıyıp, ilgililerin dikkatini çekmek istedim.
Önce maçın hakemi Abdullah Yılmaz'dan başlayalım.
Final niteliğinde maçlar yönetiyorsun. Ortamı germek için her şey yapıyorsun.
Sonuç ise ortada...
Demirspor çok uzun süre 10 kişi oynamak zorunda kaldı.
Haliyle kaybetti. Belki de bu yenilgi Süper Lig'e çıkmamıza en büyük engeldi.
Geçen yıl Adanaspor, bu yıl Demirspor final maçlarında 10 kişi oynamak zorunda kaldı.
Ortada sertlik yok, kötü niyet yok, herkes maç seyrediyor.
Tribünler rengârenk, tıklım tıklım dolu.
Gereksiz yere çıkan bir kırmızı kart her şeyi berbat ediyor.
Acaba hakemlere asıl görevlerinin maçları 11 kişi ile tamamlamak olduğu söylenmiyor mu?
Ondan sonra taraftar bağırıyor "Sahipsiz Adana" diye...
Gerçekten Adana sahipsiz mi?
Bence en çok düşünülmesi, araştırılması gereken konu bu...
***
Bir sorun da bizim basın tribününden...
Ben TSYD Adana Şubesi yönetiminde görev aldım.
Bizim zamanımızda böyle değildi.
İlkelerimiz sonuna kadar korunurdu.
Ama basın tribünü şimdi adeta panayır yeri gibi olmuş.
Sağlık görevlisi, gözlemcisi, gözlemciyi abluka altına alan polisi, rakip takımın oyuncuları… Yani kimi arasanız orada… Zannedersiniz gazeteciler kendi tribününde misafir.
Adamlar işi o kadar ileri götürdü ki, bir tanesi gelip meslektaşıma, "Gözlemci oturacak kalkar mısın?" deme cüretini bile gösterdi… Basın tribünü gazetecilerindir.
Başka kimse oturamaz, kimse de gelip müdahale edemez, etmemeli…