Bir gün, bir çocuk ıslah evinde çocuklarla oyun oynuyorlar, bir başka gün, Hakkari'deki kadınlara sağlık okur yazarlığı eğitimini Kürtçe veriyorlar. Görme engellilere kitap okumak, yazın tatile gitmek yerine köy okullarını yenilemek onlar için daha büyük eğlence... Sayıları 50, 100 değil, tam 22 bin! 22 bin üniversiteli genç, ülkenin her yanında, elini taşın altına sokuyor ve yolunda gitmeyen bazı şeyleri değiştiriyor. Yerel halk da toplum gönüllülerini bağrına basmış. Her şehirde yatacak bir yatakları var! Ütopya değil, gerçek. "Başına iş açılır, gençleri örgütlemek tehlikeli iştir," uyarılarına kulak asmayarak, sekiz yıl önce 'Toplum Gönüllüleri' hareketini hayata geçiren İbrahim Betil, bugün mutlu ve gururlu. "Başarınızın arkasındaki güç neydi?" diyorum, "Gençlere değer vermek," şeklinde yanıtlıyor.
İBRAHİM BETİL
'Farklılıklarınızla bir arada olacaksınız,' dedim, 'İnanç, köken, kimlik, düşünce ya da cinsiyetten dolayı ayrımcılık yapmak yok. Bir araya gelecek toplum hizmeti projesi yapacağız.
Buna da siz karar verecek, kendiniz tasarlayacaksınız...' İki yıl önce Hakkari'deydim.
Orada saygı duyduğum bir rektör var. Ona sağlık okur yazarlığı eğitiminden bahsederken, 'Doğum yaparken bazı kadınlar mikrop kapıp, hayatlarını kaybediyor,' dedi. 'Gençlerimiz, kadınlara sağlık okur yazarlığı eğitimi versin,' dedim.
O da, 'Türkçe olduğu için anlamazlar,' dedi.
O zaman çevirelim Kürtçeye, pek çok Kürt gencimiz var.
Gelirler, bu eğitimi Kürtçe verirler. Kalktım valiye gittim.
O da; 'Temel olan insanın sağlığı.
O sağlık bilincini nasıl verebileceksek o şekilde verelim,' dedi. Gençlerimiz de gidip Kürtçe anlattılar kadınlara...
-
Üniversite gençliğini toplum için seferber ettiniz. Onları örgütlerken birtakım sorunlarla karşılaştınız mı?
- Başlangıçta insanlar, biraz soru işaretiyle yaklaştı bana. Türkiye'de gençliği örgütlemek, tehlikeli iş. Bu konuda 'Dikkat et, başına dertler gelebilir,' şeklinde uyardılar. Oysa Türkiye'de 30 yaş altı nüfus yüzde 60'lara yakın. 'Ey Türk Gençliği' sözlerini işine gelen, işine geldiği zaman konuşuyor. Türk toplumunun kültüründe de gençlere güvenmek söz konusu değil. 'Herkesin korktuğu bu gençliği bir örgütleyelim, bakalım altından neler çıkacak?' dedim.
- Altından ne çıktı?
- Bazı ilkeleri de yola koyarak çıktık. 'Farklılıklarınızla bir arada olacaksınız,' dedim, 'inanç, köken, kimlik, düşünce ve cinsiyetten dolayı ayırımcılık yok. Farklılıklarımızla bir araya gelecek, toplum hizmeti projesi yapacağız. Buna da siz karar verecek, kendiniz tasarlayacaksınız. Her şeyi bildiğini iddia eden yetişkinler, size hiçbir şey empoze etmeyecek.' Sekiz yılda geldiğimiz nokta şu; 94 kampusta, Türkiye genelinde 67 ilde 22 binden fazla toplum gönüllüsü genç, yılda 700-750 tane toplum hizmeti projesi yapar duruma geldi. Kuzey Kıbrıs ve Azerbaycan'dan üniversiteler 'Biz de katılmak istiyoruz,' dedi. Amerika, İtalya, Almanya'dan üniversite gençleriyle değişim programlarına başlandı. Çok somut projeler yapıyorlar
. Köy okullarını yenilemek, okuma yazma kursları düzenlemek, sağlık okur yazarlığı, üreme sağlığı eğitimi vermek, çevre projeleri, çocuk haklarına yönelik projeler yapmak gibi projeler bunlar. Her yıl yaklaşık olarak 250 bin ila 300 bin kişiye, değişik alanlarda hizmet götürülüyor.
-
Toplum gönüllüsü olmanın gençlerde yarattığı etki ne?
- Ben bunu, 'Senin başın kapalı, sen Kürtsün, Alevisin,' ayrımcılığı yapılmadan tam tersine, 'Hepimiz bir arada olalım, topluma hizmet edelim,' projesi olduğu için 'barış projesi' olarak adlandırıyorum. Gençliğin birbirini tanıma ve anlama yönünde attığı çok önemli bir adım olarak görüyorum. 'Toplum gönüllüsü olan, bir yıl içinde nasıl bir değişime uğruyor, kendinde nasıl bir etki oluyor ve topluma nasıl etki yaratıyor?' şeklinde iki bilimsel araştırma yaptık. Çarpıcı bulgular var, yakında açıklayacağız. Gençler, yetki ve sorumluluğu kendileri üstlendiği zaman, yaratıcı olmanın ötesinde çok da dikkatli oluyorlar. Yanlış yapmıyorlar. Birbirleriyle ekip çalışması sürecini yaşıyorlar ve sonunda hepsinin çok duyarlı olduğu, toplumsal gelişme ve hizmet konusunda çok önemli projeler yaratıyorlar. Sekiz yılda binlerce proje yapıldı. 10 binlerce genç de bu projelerde yer aldı.
- Örgütlenme nasıl oluyor?
- Merkezimizde çalışan 37 tam zamanlı profesyonel genç var. Üniversitelerinde gönüllü çalışmışlar, hepsi üniversite mezunu ve en az bir yabancı dil biliyor. Aralarında kaynak geliştirme, proje, uluslararası ve eğitim sorumluları, saha koordinatörleri var. Bir üniversiteye duyuru yapılıyor, 'Böyle bir proje dikkatinizi çeker mi?' diye. Oradaki gençler, konuşma yapmak ve toplum gönüllülerini anlamak için gerekli izinleri aldıktan sonra bizden bir arkadaşı davet ediyorlar. 300 dinleyiciden 50 ya da 100 tanesi ilgileniyor. Sonra da ilgilenenlere ayrı bir eğitim veriyoruz. İlkelerimizi anlatıyoruz. Koordinasyonu, iletişimi, yerel halk ile ilişkilerin nasıl olacağını anlatıyoruz. 'Projeleri siz geliştireceksiniz,' diyoruz. Bazı üniversitelerde Toplum Gönüllüleri Kulübü kuruldu. Bazı üniversiteler, kulüpleşmeye izin vermiyor. Yapacakları projelerle ilgili tüm izinleri valilikten kendileri alıyor. Bizim gençlerimizin bir yılın sonunda kullandıkları ortak bir cümle var: 'Türkiye'nin her noktasında yatacak bir yatağım var.' Yerel halkla böyle bir dostluk oluşuyor. Akran eğitimine önem veriyoruz. Sahada üniversiteli gençlerimizden oluşan 160 eğitmenimiz var. Biz genç eğitmenleri eğitiyoruz, onlar gidip akranlarını eğitiyor. O zaman daha etkili oluyor.
-
Bu sekiz yıl içinde sizi saşırtan şeyler yaşadınız mı?
- Bundan iki yıl önce Hakkari'deydim. Saygı duyduğum bir rektör var. Onunla konuşurken, bizim şimdi sağlık okur yazarlığı eğitimlerinden bahsederken, 'Doğum yaparken bazı kadınlar ciddi anlamda mikrop kapıp, hayatlarını kaybediyor,' dedi. Ben de 'Gençlerimiz, kadınlara sağlık okur yazarlığı eğitimi versin,' dedim. 'Ama Türkçe olduğu için anlamazlar,' dedi. 'O zaman çevirelim Kürtçeye, pek çok Kürt gencimiz var. Gelirler bu eğitimi Kürtçe verirler,' dedim. Valiye gittim. O da 'Temel olan insan sağlığı' dedi, 'o sağlık bilincini nasıl verebileceksek o şekilde verelim.' Böylece bütün sağlık okur yazarlığı modüllerimizi Kürtçeye çevirdik. Gençlerimiz gidip, Kürtçe anlattı kadınlara... İnsan yaşamı önemliyse, her şeyi bir kenara bırakıp o insana yönelmemizdir önemli olan.