Kadın dünyasında yeri tartışmasız olan bir hakikat: Fal! Türkiye'den modern ve çağdaş kadın sanatçıları bir araya getiren İstanbul Modern'deki 'Hayal ve Hakikat' sergisi, enteresan biçimde falla açılıyor, falla kapanıyor. Sergiyi gezmeye başladığınızda ilk karşılaştığınız eserde, Ayşe Erkmen'in videosunda, Fatih Özgüven elindeki kahve fincanında gördüklerini anlatıyor. Hatırlayan çıkar mı acaba, baharda Tilda Swinton'dan Courtney Love'a birtakım şöhretleri İstanbul'da ağırlayan İstancool etkinliğinde, Caroline Koç'un o günlerde yeni piyasaya sürdüğü Selamlique marka Türk kahvesinden içirilen bu ünlülerin teknede Boğaz turu eşliğinde fallarına da bakılmıştı tatlı bir oyalama kabilinden. Serra Yılmaz'ın, R.E.M.'in solisti Michael Stipe'ın fincanından hareketle söyledikleri unutulmaz. Fal sektörünün zirvesindeki nice ismin göremeyeceğini görmüştü Serra Yılmaz, Michael Stipe'ın falında: Ne kuş, ne balık, "Maillol'un heykellerindeki gibi bir kadın"! Bu model fal konusunda Serra Yılmaz'la aşık atabilecek kişi, Ayşe Erkmen'e fal bakan Fatih Özgüven herhalde. Bir yolculuktan bahsediyor, sonra bunun mecazi bir yolculuk da olabileceğini söylüyor. Derken falda çıkan farenin metafor mu yoksa yalnızca bir fare mi olduğunu tartışıyorlar. 'Hayal ve Hakikat'i işte bu falla açıyor, Guerrilla Girls'ün Türkiyeli kadın sanatçıları nasıl bir geleceğin beklediğine dair kahve falından çıkardıklarıyla kapatıyorsunuz. 22 Ocak'a kadar açık kalacak olan sergi, Mihri Müşfik, Aliye Berger gibi eskilerden uzanıyor bugüne, ama genç sanatçıları keşif için de fırsat olabilir. İkisi de 1981 doğumlu olan Gözde İlkin'in duvarına zamklanmış, Güneş Terkol'un ince kumaşlarının üstüne teyellenmiş gibi oluyorsunuz. 1979'lu Ekin Saçlıoğlu'nunsa soyadının hakkını verip lateks üstüne saç ile gerçekleştirdiği işleri çok çarpıcı. Küçük bir hakikat ile bitirelim: Şükran Moral, 1997 yapımı 'Bordello' adlı performansında, Karaköy Yüksek Kaldırım'da hayat kadını rolüne girer. İstanbul Modern'deki karanlık odaya girip videosunu seyrettiğimiz sarışın alımlı seks işçisi, sanatçının bizzat kendisidir yani. 18 Eylül tarihli yazısına istinaden Güneri Cıvaoğlu'na hatırlatmak gerekebilir!