Yer : atv'nin Yeni Bosna Stüdyoları. Kalabalığı yararak içeri giriyoruz. Kapıda bekleyen neşeli bir kalabalık var. Kadın, erkek, herkes talibini bulmaya gelmiş! Diğer kadın programlarından farklı bir atmosfer var. Herkes sempatik... Esra Erol, tam vaktinde geliyor, sohbete başlıyoruz. Makyajsız daha güzel. Tam yaşını gösteriyor. Doğumdan sonra hatları kadınsılaşmış, "Daha yeni büyümüşüm gibime geliyor," diyor. 29 yaşında. Hızlı düşünüp, hızlı konuşuyor, zaman zaman bir konudan diğerine adeta zıplıyor. İyi televizyoncularda olan 'zap beyni' var onda da. Sunuculuğun ötesinde, yaratıcı bir zekası var. Beş yıldır insanları evlendiriyor. Kimin evliliğinin ne kadar süreceğini bile tahmin ediyor ve tutuyor. Kendi içinde oynadığı küçük bir oyun bu. Samimi bulmadığı çiftlerin nikah şahidi olmuyor. Evlendikten ve çocuk sahibi olduktan sonra, Evlen Benimle programını ele alışı daha özenli. İlk kitabı Kara Duvak, 100 bin sattı. Bu kitabın geliriyle Umut Evi projesini hayata geçiriyor şimdi. Şehirden şehre koşarak, "Değişimi isteyen kadınlara küçük bir katkı da benden olsun," diyerek...
- Evlenmeden önce bu programı hangi bakış açısıyla sunuyordunuz? Evlendikten sonra ne değişti?
- Evlenmeden önce çok rahatmışım, çok artistmişim, atıp tutuyor muşum. Evlenmeden önce daha katıymışım. Kardeşlerimden, çevremden, gördüğüm insanlardan yola çıkarak küçük değerlendirmelerde bulunuyordum. 'Bazı şeyleri nasıl bir patavatsızlıkla söylemişim,' diye düşünüyorum. Şu anda aynı şeyleri söyleyemem.
- Niçin?
- Çünkü birlikte olmakla, evli olmak arasında o kadar fark var ki... Bir kere aynı evde yaşıyorsunuz. Aynı evde yaşamaya mahkumsunuz; bundan kaçışınız yok. Evlilikte özgür alanların olması taraftarıyım. Aslında bunu bana Ali öğretti. Mesela onun bir spor kanalına karşı aşırı tutkusu var ve onu izlerken yanında kimse olsun, ses yapsın istemez. Diyor ki 'Bu benim saatim. Sen de git, kendi saatinde istediğin şeyleri yap'. Biz, zaman içinde hiç konuşmadan anlaşmayı başarabildik. Ali ile aramda 14 yaş var. Ali 43, ben 29 yaşındayım. Bence bu bir avantaj. Benim yaşımdaki birinin benim kadar olgun olması gerekiyor ki, ben hem ondan bir şey öğrenebileyim hem de iletişime geçebileyim. Oysa erkekler geç olgunlaşıyor. İyi ki bu yaş farkı var aramızda. 23 yaşımdayken tanıdım Ali'yi. Çok sevdim, çok âşık oldum. Değişik bir adam.
- Eşiniz Ali Özbir, Kürt İdris olarak bilinen, yeraltı dünyasının tanınmış ismi İdris Özbir'in oğlu.
- Evet. Ali, aile içinde de nevi şahsına münhasır bir adam. Ona 'Lord Ali' diyorlar. Sevgisini herkes gibi çok büyük hareketlerle gösteren biri değil. Ama o kadar küçük bir hareketle gözünüzde büyüyen bir davranışta bulunuyor ki aşık ve hayran oluyorsunuz. Ve Ben Ali'ye gerçekten hem aşığım hem hayranım hem seviyorum.
- 'Ali beni korudu. O olmasaydı, medyada beni çiğ çiğ yerlerdi,' demişsiniz...
- Ama bunu, beni koruyacağım diye yapmıyor. Medya Ali'yi sadece Kürt İdris'in oğlu olarak biliyor. Ama onunla konuşunca, o mafya imajı vs. yıkılıyor. Son derece modern, yurtdışında eğitim görmüş, kendi çabasıyla kendi hayatını kurmuş, işini kurmuş, mücadele etmiş biri. Onunla tanıştığımda 'Sana Kürt İdris'in oğlu diyorlar, ne güzel. Ben de Seyfi'nin kızıyım,' demiştim.
ALİ BANA HİÇ YARDIM ETMEDİ
- Aileniz nasıl karşıladı bu durumu? Babanız polis. Yadırgadı mı ilk aşamada?
- Hiç yadırgamadı. Ali'yi tanıdıktan, bildikten, ona güvendikten sonra hiçbir kaygısı olmadı.
- Sizi koruyan bir mafya ordusu yok mu yani?
- Asla, hiç öyle bir şey yok. Ve nefret ederim öyle şeylerden. Bir de Ali öyle bir adam olsa, hayatta yapamazdım onunla. Mesela televizyonculuğa başladığım ilk yıllarda sürekli mücadele ediyorum. Görüşmelere, oraya buraya sunuculuğa falan gidiyorum. Ali 'Olmayacaksa bırak Esracığım. Vazgeç. Akıllı bir kızsın, enerjiksin, çalışabileceğin farklı sektörler var,' diyor. 'Asla,' dedim: 'Ben televizyon programı sunucusu olmak istiyorum.' Bana hiç yardım etmedi. Kardeşi de olsa, yine yardım etmez. 'Sen yürü, kendini ispat et, ben her türlü desteği veririm. Ama sen kendini ispat etmedikten sonra, benim sözümle sana bir şey yapacaklarsa, ondan zaten hayır gelmez,' dedi.
- Oğlunuz olduktan sonra, programa gelen insanlara karşı duygularınız değişti mi? Daha mı sabırlısınız mesela?
- Mesela bir kadın programda 'Çocuğumu görmüyorum, çünkü babası göstermiyor,' deyince çok üzülüyordum. Şimdi diyorum ki 'Sana çocuğunu göstermiyorsa, bunu nasıl kabul edersin? Sen nasıl görmezsin?' Çocuk o kadar farklı bir duygu ki; onunla bütünleşiyorsunuz, onun tenine dokunmadan, onun nefesini içinize çekmeden, onu kucağınıza alıp bastırmadan tatmin olamıyorsunuz. Eskiden çok daha yüzeysel bakıyordum. Şimdi daha fazla empati kuruyorum.
- Evlendirme program sizi keser mi? Bir zaman sonra başka tür bir TV programı yapma hayaliniz var mı?
- Bu beni keser. O kadar doğal gelişiyor ki her şey, canlı yayın olması bu işe farklı bir heyecan katıyor. Her gün farklı olaylarla karşılaşıyorsunuz ve her gün yeni bir insan tanıyorum. Bazen 20 dakika baş başa, gözlerinin içine bakarak, ten temasında bulunarak sohbet ediyoruz. Ve o programa çıkmadan önce 'Bana asla şu soru sorulmasın,' diyen kadın bir anda her şeyi kendi isteğiyle anlatmaya başlıyor. Bu beni çok keyiflendiriyor. İnsanları biraz deşmeyi seviyorum, meraklıyım çok (gülüyor). Programıma katılan hiçbir insanı unutmam. İnanılmaz bir hafızam var. Ekip arkadaşlarım şaşırıyor.
- Hızlı gelen şöhretle birlikte pek çok kişide hızlı bir ego yükselmesi de olur. Bunu sizde görmedim...
- Ben kendimi çok denedim, çok sınadım. Gurur duyduğum bir özelliğim var ki, ayaklarımı yere sağlam basar. Ailenin ortancasıyım ama hep olgun kişisi oldum. Bugün popüler bir isim olduğum için benimle röportaj yapıyorsunuz. Bu işi bıraktığım gün, ünlü olmadığım zaman, yüzüme bakılmayacağının çok farkındayım. Programda harikayım, muhteşemim, yıkılıyorum, çok başarılıyım belki ama program bitiyor, üstünü değiştiriyorsun... Eve gidiyorsun, bir derdin var ve o derdini hiç kimse bilmiyor. Senin ünün, şöhretin hiçbir şeye çözüm bulamıyor. Bunların farkında olarak işimi yapıyorum. Medyadan arkadaşlarım yok. Ailem var, dostlarımla ve kardeşlerimle hayatımı sürdürüyorum.
- Gece çıkmalar?
- Asla. Zaten gece 12'yi bir geçe, bulunduğum mekanda uyuyakalırım. Ağzıma alkol hiç sürmedim sayılır. Toplasanız, bunca yıllık ömrümde bir şişe şarap içmişimdir.
ESRA EROL'DAN MUTLU EVLİLİK FORMÜLÜ
Erkek kadından büyük olmalı. En az beş yaş büyük olmalı. Ama bu yaş farkı 15'in üstünde olmamalı.
Evleneceğiniz zaman 'Acaba yapabilir miyim, olur mu, sevebilir miyim?' gibi bir düşünce olmamalı.
Evleneceğiniz kişi sevdiğiniz, mutlaka beğendiğiniz, tenine dokunmaktan keyif aldığınız biri olmalı.
Ne erkek ne de kadın birbirini değiştirmesin. Benim için en önemli kıstas bu: 'Beni bugün var olduğum gibi tanıdın, böyle kabul etmelisin. Üç gün sonra sende şunu beğenmedim,' diyorsan o ilişki asla yürümüyor.
Ne erkeğin hükmü altına giren kadından hoşlanıyorum ne de erkekten çok şey talep eden kadından. Kadın ya da erkek, insanın bir duruşu olmalı.
Aileler, ilişkilerdeki en önemli faktör. Çok âşık olduğunuz biri olabilir ama ailesiyle iletişim çok kuvvetli olmalı. 'Sonra düzelir,' demeyin, asla düzelmiyor çünkü.
Aynı evin içerisinde ortak bir hayat sürdürebilmek için özgürlük alanlarının olması şart.
Hep susan taraf ya da hep konuşan taraf kadın olmamalı, bir dengeye oturmalı.
Çok alkol alan biriyle de olmaz. Buna hem kadının hem erkeğin çok dikkat etmesi lazım. 'Nasıl olsa evlenince, ben bunu düzeltirim,' deniliyor ama öyle bir şey mümkün değil.
Ortak bir hobinin olması çok önemli. Yani birlikte yaparken keyif aldığınız ortak bir ilgi alanı olmalı.
Karşınızdaki sizi, var olan çevrenizden soyutlamamalı.
Birbirinizin arkadaşlarıyla anlaşabilmelisiniz. Arkadaşlarınız illa o ilişkiyi tasvip etmek zorunda değil ama arkadaşlarınızla anlaşabilmeli.
İSTEMEK ÇOK AYIP GELİYOR BANA
- Beş yıllık gözlemlerinizle yazdığınız, gerçek kadın hikayelerinden oluşan Kara Duvak, 100 bin sattı. Bu kadar ilgi göreceğini tahmin etmiş miydiniz?
- Çok mutluyum çünkü kitap geliriyle Umut Evleri açıyoruz. Çok satanlar listesine girdik. Burada beni beş yıldır izleyen, belli bir istikrarı olduğunu düşündüğüm seyircilerde bir güven duygusu oluştu. Bir aile olduğumuzu düşünüyorum, onun geri dönüşümünü aldım. Beni seven seyirci, kitabıma destek verdi. 15 tane hikaye var, hepsi birbirinden bağımsız ama hepsinin yaşadıkları ortak. Şiddet var, ihanet var, küçük yaşta evlilik var, insanın kendi kaderi ile nasıl oynadığının yaşanmış bir hikayesi var. Bu kitabı okuyan şükredecek belki kendini toparlayacak, bir umut ışığı olacak.
- Türkiye'de kadının en önemli sorunu sizce nedir?
- Eğitimsizlik! Çok klasik bir cevap olacak ama durum bu. Kadın eğitim aldıkça, sorunların üstesinden gelmek için beyninde çözüm arayışları olacak. Hep bunu düşünüyorum. Gözlemledim; kadın kurtuluş için evliliği tercih ediyor bir kere, yani var olan aile baskısından kurtulabilmek için bir evlilik yapıyor. 'A tamam, kendi evim, kendi mutfağım, kendi hayatım,' diyor; belki de sevmediği bir adamla bunun için evleniyor. Ondan sonra da sorunlar başlıyor. Kendini bulduğu zaman, kendine geldiği zaman, gerçek sorunlarla yüzleşiyor. Evliliği kaçış olarak görenler hep problemlerle karşı karşıya geliyor. Kadın eğitilse, meslek sahibi olsa, sorunları çözmek kolaylaşacak. Bazen kadınlara çalışmak zor geliyor. Erkeğin cüzdanına yaslanıyorlar. Tembellik var, bu beni çok rahatsız ediyor.
- Sizin programda kadınların evleneceği erkeğe sorduğu ilk soru: 'Kaç paran var?'
- Evet, 'Ne kadar maaş alıyorsun?' Valla ben bunu soramadım. Ya da diyor ki 'Evlenirken bana araba al'. İstemek çok ayıp geliyor bana. Ben şu an bile eşimden hâlâ bir şey isteyemem. Ali'ye 'Kendi paramı kazanıp, hayatımı rayına oturttuğum zaman evlenmek isterim,' dedim. Çünkü bu kendimce, belki de içten içe, erkeğe karşı güçlü durabilmek gibi geliyor bana.
- Evlilik sözleşmesi yaptınız mı?
- Hayır. Kendimi ve Ali'yi bildiğim için uygun görmedim ama bazı aileler için gerekiyor. Ama şu anda yasalar, özellikle ikinci evliliklerde iki tarafı da çok iyi koruyor, edinilmiş malları kişilere bağlıyor. Ancak çok büyük mal varlığı olanlar bu sözleşmeye gidebilir. Ama evlenirken sevgiden, aşktan, her şeyden öte, güven duygusu olmalı. Çünkü siz hayatınızı ona emanet ediyorsunuz, o da size emanet ediyor. Tabii hayat ne getirir, bilinmez. Bugün çok seviyorum, âşığım, ölüyorum belki ama 10 yıl sonra her şey değişecek... Bunları bilerek yaşamak lazım. Çocuk doğduktan sonra şöyle bir psikoloji oluşmaya başladı bende: Rüyamda görüyorum; Ali ile ayrılsak çocuk kimde kalır diye... Bu bile, içten içe sinsice bir baskı.
BENİ İYİ İNSAN OLARAK BİLSİNLER
- Kadınlar mı, erkekler mi daha cesur?
- Kadınlar erkeklerden çok daha cesaretli. Erkeklerde reddedilme korkusu var. Kadın risk alabiliyor ama erkek asla risk almıyor. Mesela programa güzel bir kadın geldiği zaman, o kadın burada üç-dört ay geçiriyor. Ama yakışıklı, kariyeri iyi bir erkek geldiği zaman hemen talep görüyor. Kadınlar, istekleri konusunda çok daha açık ve samimi. Erkekler kadınlardan daha sinsi. Kadın sinsiymiş gibi gözüküyor ama asla değil. Kadın daha yürekli. Daha çok yaşıyor, daha çok hissediyor ama erkek öyle değil.
- Evlilikte neyi tolere edemezsiniz?
- Erkeğin hükmü altına giren kadından hoşlanmıyorum, her şeyi erkekten talep eden kadından haz etmiyorum. Kadın ya da erkek, insanın bir duruşu olmalı. Eşim bana asla geri zekalı bile diyemez, ben de ona diyemem. Böyle küçük düşürücü şeyler söylediğin zaman bitiyor bazı şeyler. Kesin ve net olacaksın. Kendince hayat felsefen, görüşlerin olacak ve insanlar buna saygı duyacak. Her şeyden önemlisi, iyi insan olacaksın. İyi insan olabilmek çok zor. Kendini törpüleyebilmek, temizleyebilmek çok zor. Hırsından, kıskançlığından, egolarından soyutlayabilmek çok zor. Benim için başarılı, harika falan demelerinden ziyade, iyi insan demeleri önemli.
- Medyada sizi üzenler oldu mu?
- Tabii iki oldu ama medyada çok kişiyi tanımadığım için çok umursamadım. Hele şimdi hiç umursamıyorum. Ben istersem sinirlenirim, üzülürüm, kimse beni üzemez. Çocuğumu doğurduktan sonra, bu yıl programa başlarken kendimce bir karar verdim. Belki de hormonlarım değişti, bu yüzden olabilir. Tartışma, kavga, kızma ve küsme gibi negatif şeyler olmayacak programda, sadece huzur istiyorum. Çünkü bu programı yapmaya başladıktan sonra bende kalp ritmi bozukluğu çıktı.
- Üç çocuk mu yapacaksınız?
- Hayır. Hamileyken, 'Süpermiş. Hemen önümüzdeki yıl bir tane daha doğururum,' diyordum. Mesela son bir aydır Ali 'Esra, seneye de bir çocuğumuz olsun,' demeye başladı. 'Saçmalama, ben bunun altından zor kalkıyorum. Zor yetişiyorum,' diyorum. Ama iki yıl sonra, ikinci bir evladımın olmasını da isterim.
- Neye tahammülünüz yoktur?
- Tembel insana, kararsızlara, randevusuna geç gelene, bekletene...
SAMİMİ BULMADIĞIM ÇİFTLERİN ŞAHİDİ OLMUYORUM
-Kadınlar evlenmek için müthiş bir çaba harcıyor da, bu çabayı neden hakları için göstermiyorlar?
- Bu konuda da tembeliz. Umut Evi'nin çıkış noktası da bu. Şu anda Fatih Silivrikapı'da açtığımız ilk Umut Evi, dördüncü haftasını doldurdu. İlk haftalarda günde üç-dört kişi geliyordu, şu anda nisan ayının sonuna kadar tüm randevular dolu. Yakında ikinci Umut Evi'ni açacağız.
- Umut Evi nasıl bir hizmet veriyor?
- Belediyeler, mevcut olan binalarında bir katı bize tahsis ediyor. Ben ekibimle beraber orada bir düzen oluşturuyorum; hukuk danışmanlığı, bir de psikolojik danışmanlık bölümümüz var. Hafta içi her gün iki psikolog, iki avukat ücretsiz danışmanlık hizmeti veriyor. Umut Evi'nin masraflarını şu an kitap satışından karşılıyoruz. Çok güzel bir gelir elde ettik. 17 Mart'ta hem Bolu hem de Düzce'de aynı gün içinde Umut Evi'nin açılışı olacak. Ankara, İzmir Babaeski'de de hazırlıklar var. İnşallah her şehirde açarız. Şu an ikinci kitabı hazırlıyorum. Gidebileceğimiz yere kadar gideceğiz.
- Kaç kişi evlendi bugüne kadar?
- Saymıyorum desem artık. 250 kişi evlendi.
- Kaçı boşandı?
- Yüzde 10-15'i boşandı. Programda evlenip boşananların sayısı Türkiye ortalamasının altında. Türk seyircisi samimiyeti çok iyi algılıyor. Hakikilik, acayip prim yapıyor. Benim programımda ne değişti? İlk yıllarda daha yaşlılar geliyordu, sonra yaş ortalaması biraz düştü. Şu anda ilk evliliğini yapmak için, yanında annesi ve babasıyla birlikte gelenler var. Bu seneki katılımcılar gerçekten evlenme niyetinde olanlar.
- Hepsinin nikah şahidi oluyor musunuz?
- İstemediğim kişilerin şahidi olmuyorum. Hakiki bulmadığım çiftlerin nikah şahidi olmak istemiyorum.
- Akrabalardan, arkadaşlarınızdan 'Beni de evlendir,' diyen oluyor mu?
-Tabii ki. Ama benim kesin bir kuralım var: En yakınım dahi olsa, çıkacak canlı yayına, orada tanışacak, orada evlenecek. Ben neden o egodan yoksun olayım yani? (Gülüyor.) Ekrana çıkıp tanışmak, Facebook'tan daha etkili. Orada sahte bir profil oluşturabilir ya da kendinizi bambaşka biri gibi gösterebilirsiniz yani. Ya da iyi açıdan çekilmiş fotoğraflarınızı koyup, kendinizi allayıp pullayabilirsiniz. Açık kartla oynuyorsunuz, karşınızdaki size kartlarını açık oynuyor. Mesela bir bakıyorsun, muhteşem bir kadın, eğitimi, kariyeri var. 'Asla bu programı izlemiyordum. Ama tesadüfen ekranda gördüm, bu adam için geldim,' diyor.