-Başka ne sonuçlar var elinizde?
- İstanbul Emniyeti ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü 2010-2012 yılları arasında iki yıl süren araştırma yaptı. Bunu yönetmek üzere Amerika Sosyal Psikiyatri Derneği Başkanı geldi. 39 ilçede 154 lisede 32 bin öğrenci ki bu tüm öğrencilerin yüzde 22'sine tekabül ediyor. İstatistik bilimi açısından çok iyi bir örnekleme bu. Sigarada bir kez bile denemiş olanlar ve ara sıra içenler yüzde 45, alkolde yüzde 32, yasadışı uyuşturucu maddede yüzde 9 çıkıyor. Büyük çoğunluğu lise birinci sınıf öğrencisi. Sigara ve alkole göre uyuşturucu maddeyi bir kere kullanmak çok şey ifade eder.
- Ne ifade eder sözgelimi?
- Uyuşturucuyu bir kere bile kullanmak bağımlılık yapabilir. Bu sonuçlar doğu illerinde daha yüksek. Uyuşturucu transit yoludur Türkiye. Buralarda kullanım yüksek, kullanım yaşı ise aşağılarda.
- Çocuklar uyuşturucuya bu kadar kolay nasıl ulaşıyorlar?
- 2,5-3 liraya kafa yapacak kadar sentetik uyuşturucu haplar temin ediyorlar. Türkiye'de üretiliyor bunlar. Günümüzün en büyük belası bonsai ve jamaika diye bilinen haplar. Okul önlerinde ve yakınlarındaki kafe ve parklarda satılıyor. Uyuşturucunun alt basamaklarında esrar ve bu haplar var. Bu yüzden mücadele çok zor. Emniyetimiz fotoğrafın büyüğü olan uyuşturucu ticaretiyle ile ilgileniyor ama küçük çaplılar ilgiden mahrum kalıyor.
- Niye böyle bir ilgisizlik var?
- Türk devleti uyuşturucu sorunun bugüne kadar ulusal güvenliğimizi tehdit eden kriminal bir sorun olarak ele aldı ve hep arz ile mücadele etti. Oysa İzlanda gibi ülkeler talebi azaltmaya ve eğitime yöneliyor. Çok büyük rehabilitasyon merkezleri yapıyorlar. Ülkemizde uyuşturucu konusunda farkındalığa önem verilmemiş. Bir de rehabilitasyon eksik kalmış.
- Ne yapmak gerekiyor?
- Bağımlılık her ülkede var. Devlet olarak görev bu kişileri çok gelişmiş modern tedavi merkezleri kurarak uyuşturucudan arındırmak ve birkaç yıl süren psiko-sosyal rehabilitasyonla engellemektir. Bunun için AMATEM kurulmuş.
BAĞIMLILIK KÖYLERİ KURULMALI
- AMATEM'ler yeterli mi peki? - Maalesef değil. Rakamlar yüzde 10'u gösteriyor yani yedi milyon insan uyuşturucunun pençesinde. Ülkemizdeki tedavi merkezi sayısı 25, yatak sayısı 680. Bu bir komedidir. Diyarbakır'dan bir anne bizi arayıp ağlayarak 'Oğlum uyuşturucu bağımlısı, ne olur bizi kurtarın. En yakın AMATEM Elazığ'da ve altı ay sonrasına gün verdiler' diyor. Zenginlerin çocukları özel tedavi merkezlerine gidiyorlar ama garibanlar için bu imkan yok. Bakırköy'de ergenlere bakan ÇAMATEM'de bir tane psikiyatri uzmanı var, kapıda ise kuyruk. Yeni yapılan şehir hastanelerinde 100-150 yatak AMATEM'e ayrılmalı.
-Bunlar yapılınca çözülecek mi? - Yataklı tedaviden çıkanların yüzde 70-80'i uyuşturucuya geri dönüyor. Dünyanın bazı ülkelerinde iki-üç yıl süren bağımlılık köyleri oluşturuluyor. Burada sosyalleşiyor, meslek ediniyorlar. Abiler nezaretinde el sanatları, aşçılık gibi meslek sahibi oluyorlar. Yeşilay olarak bunları kurma niyetindeyiz.
- Beyaz Türkler'in alkole bakışı belli. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?
- Beyaz Türkler 'Alkolüme dokunma' modundalar. Alkol bu ülkede Tanzimat'tan beri modernleşmenin bir parçası olarak dayatıldı. Ancak o devir değişti. Batı toplumu elindeki kadehi bırakalı 50 yıl oldu. 'Beyaz Türk kafası' diyorum buna. Amerikan Halk Sağlığı Dergisi'nde geçen yıl bilimsel bir araştırmanın sonucu yayınlandı ve az miktarda alkol tüketiminin bile kanser yapabildiği açıklandı. Bu bilimsel verileri gördükten sonra artık 'Bir kadeh şarap kalp sağlığına iyi gelir' safsatalarına kulak asmamak lazım.
GENÇLERE YÜKSEK İDEALER VERMEMİZ GEREKİYOR
- Bağımlılıkla bu kadar büyük mücadele varken niye bir değişiklik olmuyor?
- Çünkü alkol ve sigaranın arkasında uluslar arası kartel ve baronlardan oluşan bir endüstri ve sektör var. Bunlar insanların helak olması pahasına, ceplerini daha çok doldurmak için çalışan kapitalist zihniyetli insanlar. Amerika sigaranın zararını gördüğü için kendi vazgeçti ama Ortadoğu'yu sigara cehennemine çevirdi. Bu endüstri ile mücadele zor. Elektronik sigarayı, nargileyi pompalıyor.
- Nargilenin arkasında bu sektör mü var? Nargilenin ne zararı var peki?
- Türkiye'ye tütün pazarlamasında Amerika'nın da dahil olduğu bir ticari şebeke var. Bu şebeke doğu dünyasında nargilenin başka pazarlama taktikleriyle propaganda yapabileceğini keşfetti. Arkadaşlığı güçlendirir, sudan geçtiği için temizlenir, doğal ve bitkiseldir gibi nargile efsaneleriyle insanları kandırdı. Muhafazakar hayat tarzını benimseyen genç kızlara sigara, nargile gibi şeyleri içmeyi bir özgürlük gibi pompalıyorlar. Diğer kesime alkolü pompalıyor. Gençlikten gelen isyan duygusunu, özgürlük arayışını, aile baskısını kaldırma refleksini bunlar üzerinden kurguluyorlar. İlla duman arıyorsak, çayın dumanı bize yeter. www.nargilegercekleri.com diye bir site yaptık. Kampanya öncesinde 1281 kişi ile birebir görüştük ve 18-24 yaş arası nargile kullanım oranı yüzde 11.2 çıktı. Bu az mı? Nargile dediğin cebinde taşınmıyor ki? Gideceksin 15 lira vereceksin, mekanda iki saat oturacaksın, arkadaş grubu bulacaksın filan. Toplum, devlet ve eğitmenler olarak gençlere yüksek idealler, ülküler ve meşgaleler vermeliyiz.
- Gençlerin sadece elmalı nargilesi var yani?
- Aynen öyle! Meşgaleler bulmamız lazım. Boş vaktini dolduracağı, arkadaş ortamı yaratacağı, manevi tatmini sağlayacağı faaliyetler olmalı. Bugüne kadar Yeşilay mücadelesini hep yaşlılar yapmış. Gençlerdeki enerji ve isyan duygusunu kartellere, endüstriye yöneltmeliyiz. Üniversite ve liselerde Yeşilay grupları kuruyor, 'Siz sahaya çıkın, size destek verelim' diyoruz. Genç gönüllülerimiz artık sahadalar ve onlar da mücadele ediyor.
HEPİMİZ YEŞİLAY BAĞIMLISI OLMALIYIZ
Bağımlılıklar bir anda olmaz. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığında şöyle bir sıra izlenir: İnsan önce bakar, sonra fark eder, sonra özenir ve daha sonra da beğenir. Bütün bu periyodların ardından çocuklar ve gençler için deneme periyodu başlar. Çözüm için hepimiz Yeşilay bağımlısı olmalıyız. Çünkü Yeşilay bağımlısı olmak, insanın kendi hayatı ve toplumun geleceği için kurtarıcı bir misyon sahibi olmak demektir.
H SALİH ZENGİN