Terörle mücadele ve çeşitli kanunlarda değişiklik öngören Yasa Tasarısı Meclis Başkanlığı'na sunuldu. Demokratik açılım görüşmelerinin ertelenmesine yönelik önerge reddedildi.
''Demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Önerge üzerindeki görüşmelerin, 12 Kasım Perşembe günü yapılması öngörülüyor.
MECLİS'TE PANKARTLI EYLEM
Bakan Beşir Atalay konuşurken CHPli milletvekilleri pankart açtı, oturuma 5 dakika ara verildi.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay konuşurken meydana gelen olayda, CHP milletvekilleri
"Atam izindeyiz" "Eserine sahip çıkacağız" yazan pankartlarla protesto ettiler.
TBMM Genel Kurulunda ''Demokratik Açılım'' görüşmelerinde tartışma çıktı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın konuşması sırasında, ''AK Parti, Türkiye partisidir, diğer partiler bölge partileridir'' demesine tepki gösteren MHP ve CHP'li milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak tepki gösterirken, CHP'li milletvekilleri pankart açtı.
''Demokratik Açılım'' konusundaki Genel Görüşme önergesinin öngörüşmeleri tartışmalı başladı. Hükümet adına bilgi veren İçişleri Bakanı Atalay, ''AK Parti bu ülkenin her bölgesini ve kesimini temsil eden bir Türkiye partisidir, bu konuda da maalesef rakipsizdir. AK Parti dışındaki tüm partiler bölge partileridir'' dedi.
Atalay'ın bu sözlerine CHP ve MHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun ayağa kalkarak söz istemesinin ardından, CHP'li milletvekilleri, üzerinde, ''Atam İzindeyiz'', ''Atam Eserlerine Sahip Çıkacağız', ''Cumhuriyeti Sen Kurdun Onu Yaşatacak Olan Bizleriz'' yazılı pankartlar açtı.
Birleşimi yöneten Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, CHP ve MHP milletvekillerini, ''Burası TBMM'dir, miting alanı değil... Pankartları indiriniz'' diye uyardı. İdare amirlerini görevlerini yapmaya davet eden Şahin, CHP'lilere, ''Pankartları indirin ya da dışarı çıkarın'' diyerek birleşime ara verdi.
Tartışma, verilen arada da sürdü.
İçişleri Beşir Atalay, demokratik açılımı baştan beri sadece AK Parti iktidarının meselesi olarak görmediklerini belirterek, ''Bunu, partiler üstü bir milli mesele olarak gördük. Biz, demokratik açılımı başlattığımız andan itibaren, hiçbir illegal oluşumu muhatap almayacağımızı açıkça ilan ettik ve kesinlikle almadık'' dedi.
Atalay, Genel Kurulda ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'' konulu Genel Görüşme önergesinin öngörüşmesinde, Hükümet adına söz aldı.
Demokratik açılım konusunda neden ''Genel görüşme'' önerilerini açıklamak için söz aldığını ifade eden Atalay, şunları söyledi:
''Yüce Mecliste tarihi oturumlardan birini daha gerçekleştiriyoruz. Bu Meclis, en olumsuz koşullarda kurulmuş, Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş ve milletimizi zafere ulaştırarak Cumhuriyetimizi ilan etmiştir. Ülkemizin en hayati meseleleri, kurulduğu günden beri bu çatı altında tartışılmıştır. Bu vesileyle Meclisimizin ve Cumhuriyetimizin kurucusunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefat gününde bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.
Açılımın sahibi ve adresi olarak hep Yüce Meclisi işaret ettik. Muhatabımızın millet ve milletin temsilcileri olduğunu vurguladık. Konunun milli iradenin ve demokrasinin tecelligahı olan Meclisin çatısı altında tüm boyutlarıyla tartışılacağını ve çözüm yollarının bulunacağını söyledik.
Yüce Meclisin mehabetine yakışır şekilde bu görüşmeyi gerçekleştireceğimizden ve konuyu aziz milletimizin beklentileri doğrultusunda seviyeli bir üslupla tartışacağımızdan kuşku duymadığımı belirtmek isterim.
Ayrıca, şunu da ifade etmek isterim ki biz demokratik açılımı baştan beri sadece AK Parti iktidarının meselesi olarak görmedik. Bunu partiler üstü bir milli mesele olarak gördük. Bu nedenle de her fırsatta muhalefet partilerinin katkılarını almak istedik. Onlara açık çağrılar yaptık, randevu taleplerinde bulunduk. Ancak maalesef bazı muhalefet partilerimiz bu taleplerimizi geri çevirdiler.''
Atalay, buna rağmen, bu meselenin Meclis çatısı altında tartışılarak iktidarı ve muhalefetiyle milletin temsilcilerinin görüşlerini almak istediklerini belirterek, ''Nitekim, Genel Görüşme anayasal sistemimizde hükümeti denetleme yollarından biri olduğu halde, Yüce Meclisi bilgilendirmek ve muhalefetin görüşlerini dinlemek maksadıyla bu önergeyi Hükümet olarak biz verdik'' dedi.
MUHALEFETİN GÖREVİ
Çoğulcu demokratik rejimlerde muhalefetin görevinin, iktidarı sadece eleştirmek olmadığını, muhalefetin, toplumsal sorunları çözmeye yönelik görüş ve önerilerini kamuoyuna sunmak göreviyle de karşı karşıya olduğunun unutulmamasını isteyen Atalay, şöyle devam etti:
''Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir. Zira, iktidar her rejimde muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. Ancak çağdaş demokrasilerde muhalefet sorunun değil, çözümün bir parçasıdır. Sadece sorunun parçası olan ve toplumsal meseleler konusunda hiçbir projesi ve gelecek tasavvuru olmayan muhalefetin kimseye faydası yoktur.
Temenni ederim ki bu görüşme vesilesiyle muhalefetimiz, demokratik açılım konusunda şu ana kadar hükümetimizden esirgediği yapıcı önerilerini, alternatif projelerini ve çözüme yönelik katkılarını da bizimle paylaşır.
Biz, asırlardır kardeşçe birlikte yaşayan, cephelerde omuza omuza savaşan, acıyı ve mutluluğu paylaşan bir milletiz. Aziz Türk milletinin kardeşlik duygularını zayıflatmak, evlatlarını birbirine düşürmek, birlik ve dirliğimizi bozmak için bin bir türlü oyunlar oynanmıştır. Ancak, milletimizin birlikte yaşama arzusu, engin sağduyusu, basiret ve feraseti sayesinde her defasında bu oyunlar bozulmuştur.
Başlattığımız tarihi açılımın anlam ve önemini kavrayabilmek için birliğimize kasteden bu oyunları ve bugün nasıl bir meseleyi çözmeye çalıştığımızı bilmemiz gerekiyor. Özellikle son çeyrek asırda kanlı ve tahrip edici bir hale gelen, buna karşın çözümü sürekli ertelenen, ertelendikçe de daha karmaşık ve içinden çıkılamaz hal alan ciddi bir terör meselesiyle karşı karşıyayız.
Bu meselenin tanımlanması ve kaynakları konusunda ne düşünürsek düşünelim, üzerinde herkesin birleştiği, hepimizi yaralayan bir gerçek vardır. O da bu meselenin ülkemize ve insanımıza her bakımdan kaybettiren, on binlerce insanımızın canına mal olan, kaynaklarımızı ve enerjimizi tüketen yakıcı bir mesele olduğu gerçeğidir.''
''GERÇEKLE YÜZLEŞİLMESİ''
''Artık, bu gerçekle yüzleşilmesi ve milletimize yıllardır acı çektiren bu sorunun palyatif tedbirlerle değil, gerçek ve kalıcı müdahalelerle çözüme kavuşturulması gerekmektedir'' görüşünü dile getiren Atalay, diğer tüm kronik meselelerde olduğu gibi, terör meselesinin de cesaret, samimiyet ve kararlılıkla çözülebileceğine inandıklarını belirtti.
Bu anlayışla, yıllardır devam eden terörün sonlandırılması, temel hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi, birlik ve dirliğin pekiştirilmesi amacıyla demokratik açılım çalışmalarını başlattıklarını anlatan Bakan Atalay, şunları kaydetti:
Demokratik açılımı, devletin tüm kurumlarını ve milletin tüm kesimlerini içine alacak şekilde, bir devlet politikası olarak ve mümkün olan en geniş katılımla yürütmeye çalışıyoruz. Süreç içerisinde, ortak aklın ortaya konması ve sorunun çözümü konusunda geniş bir mutabakat sağlanabilmesi için, ilgili tüm devlet kurumlarının temsilcileriyle, siyasi partilerle, meslek odalarıyla, sivil toplum örgütleriyle, bilim adamları ve gazeteci-yazarlarla bir dizi görüşmeler ve toplantılar yaptık. Biz, demokratik açılımı başlattığımız andan itibaren, hiçbir illegal oluşumu muhatap almayacağımızı açıkça ilan ettik ve kesinlikle almadık.
Görüşmelerde bulunduğumuz kurum, kuruluş ve kişiler bu sorunun mutlaka çözülmesi, ancak, bu iş yapılırken bizim de her fırsatta üzerinde durduğumuz hassasiyetlere dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.
Baştan beri şunu söylüyoruz. Bu ülkede aklı başında olan hiçkimse, Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez esasları olan devletin bütünlüğünü, resmi dilin Türkçe olduğunu, bayrağın ay yıldızlı bayrak olduğunu ve milli marşın İstiklal Marşı olduğunu tartışamaz.
Yüce Meclisin huzurunda bir kez daha ifade edelim ki, demokratik açılım üniter yapımızı, birlik ve bütünlüğümüzü bozacak hiçbir unsur ihtiva etmemektedir, etmeyecektir. Aksine, bu bir Milli Birlik ve Kardeşlik Projesidir.''
''AK PARTİ RAKİPSİZ''
Atalay, AK Parti'nin, ülkenin her bölgesini ve kesimini temsil eden bir Türkiye partisi olduğunu belirterek, ''Bu konuda da maalesef rakipsizdir. AK Parti dışındaki tüm partiler, bölge partileridir'' dedi. Atalay'ın bu sözleri üzerine, CHP milletvekilleri ayağa kalkarak pankart açtılar. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, birleşime bir süre ara verdi.
Verilen aradan sonra söz alan Bakan Atalay, Mecliste tartışma çıkmasını ve polemik yaşanmasını amaçlamadığını belirterek, konuşmasına devam etti. ''İşte tam da bundan dolayı, Türkiye;nin birlik ve beraberliğinin en büyük güvencesi ve sigortası partimiz ve hükümetimizdir. İşte bunu demek istemiştim ama dinlenilmedi'' diye konuştu.
Demokratik açılımın hedeflerinden birinin, her türlü görüşün barışçıl şekilde ifade edilebildiği, çözüm önerilerinin karşılıklı hoşgörü içinde tartışılabildiği, çoğulcu ve özgürlükçü bir ortamın sağlanması olduğunu anlatan Atalay, şöyle konuştu:
''Bu hedefin büyük ölçüde gerçekleştiğini görmek bizi ziyadesiyle memnun etmektedir. Yaklaşık dört aydır, her platformda açılım tartışılmaktadır. Belki de tarihimizde ilk kez, önceden tabu olarak görülen meselelerimiz bütün yönleriyle konuşulmaktadır. Aydınlar, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, basın mensupları, siyasi partiler, vatandaşlarımız, kısacası toplumun tüm kesimleri büyük bir olgunlukla ve karşılıklı anlayışla kronikleşmiş sorunları tartışmaktadır.
Bu durum, fırtınalı günler yaşayan genç demokrasimizin geldiği aşamayı göstermesi bakımından son derece olumlu bir gelişmedir. Elbette farklı görüşler, korkular ve kaygılar olacaktır. Demokratik toplumlarda farklılıkların olması son derece normaldir. Burada önemli olan, birbirimizin hak ve hukukuna saldırmadan, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde medeni insanlar olarak meselelerimizi tartışabilmektir.
Bazı olumsuz ve yıkıcı tavırlara rağmen, milletimizin sağduyusu sayesinde bunu önemli ölçüde başardığımızı söyleyebiliriz.
Biz istiyoruz ki, Meclisimiz toplumda oluşan bu karşılıklı anlayış ve şefkat dilinin gelişmesine öncülük yapsın. Buradaki konuşmalar, topluma kin, nefret ve düşmanlık değil, birlik, kardeşlik ve şefkat duyguları yaysın. Milletimize yıkıcı, olumsuz ve karamsar mesajlar yerine, olumlu ve kucaklayıcı mesajlar verelim. Milletin, temsilcilerinden istediği kavgayı ve düşmanlığı körüklemeleri değil, sevgi ve kardeşliği teşvik etmeleridir.
Milletimizin bu isteğine uygun hareket ettiğimizde, inanın Yüce Meclis üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmiş olacaktır. Gelin, bu milli meselede parti menfaatlerimizi ve siyasi hesaplarımızı bir kenara bırakalım. Milletimizi tüm renkleriyle kuşatan, hiçbir kişiyi ve kesimi ötekileştirmeyen, kardeşlik duygularımızı pekiştiren bir siyasi şefkat dilini hep birlikte inşa edelim. Yüce Meclis, buna öncülük etsin.''
"TERÖRLE MÜCADELEDE EN UFAK BİR ZAFİYET GÖSTERMEDİK, GÖSTERMEYECEĞİZ''
Atalay, AK Parti olarak, iktidara geldikleri günden beri terörün kabul edilemez, mazur görülemez, tahammül edilemez olduğunu devamlı vurguladıklarını belirterek, ''Hükümet olarak, bu konuda kararlı olduk ve terörle mücadelede en ufak bir zafiyet göstermedik, bundan sonra da göstermeyeceğiz'' dedi.
Terörle mücadele eden güvenlik güçlerine, sınır ötesi operasyon yapma yetkisi dahil, gerekli her türlü imkanı sağladıklarını, bugüne kadar da güvenlik güçlerinin, terörle mücadelede üzerlerine düşen görevi fedakarca ve başarılı bir şekilde yerine getirdiklerini ifade eden Atalay, ''Kendilerine milletçe şükran borçluyuz'' diye konuştu.
Terörle mücadelenin sadece güvenlik tedbirleriyle başarıya ulaşamayacağı, meselenin diğer boyutlarının da başarılı bir şekilde ele alınması gerektiğinin artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek haline geldiğini belirten Atalay, ''Başlattığımız Demokratik Açılım, terörü tüm boyutlarıyla ve bir bütün olarak ele almaktadır. Dolayısıyla, açılım süreci terörle mücadeledeki zafiyetin değil, tersine kararlı ve azimli mücadelenin bir sonucu ve gereği olarak anlaşılmalıdır'' dedi.
İçişleri Bakanı Atalay, terörle mücadele ederken, binlerce şehit verildiğini, binlerce güvenlik görevlisinin gazilik mertebesine ulaştığını, binlerce vatandaşın hayatını kaybettiğini, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü, bu mücadeledeki kararlılığın şehit ve gazilerin fedakarlıklarına borçlu olunduğunu ifade ederek, ''Bu vesileyle, bir kez daha tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyoruz. Şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetleri ve gazilerimizi başımızın tacı olarak görüyoruz. Onların istismarına ve incitilmesine asla müsaade etmeyeceğimizi de bir kez daha ifade ediyoruz'' diye konuştu.
Terörün, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de büyük acılar yaşattığına vurgu yapan Atalay, millet olmanın gereğinin, bu acıları paylaşmayı ve birlikte yas tutmayı başarabilmek olduğunu kaydetti. Atalay, ''Biz bunu yaptık ve yapıyoruz. Ancak artık acıların da bitmesini istiyoruz. Şehit ve gazilerimize yenileri eklenmesin diyoruz. Daha fazla ana ve babanın yürekleri dağlanmasın istiyoruz. Paylaşılacak yeni acılar, yası tutulacak yeni kayıplar istemiyoruz. Kısaca, artık yeter diyoruz'' dedi.
''ÇATIŞMA LOBİSİNİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYORLAR''
İçişleri Bakanı Atalay, kronikleşen terörün; bir süre sonra belli kesimlerin varlığından ekonomik, kurumsal veya siyasi rant devşirdikleri devasa bir sektör haline geldiğini söyledi. Atalay, bu kötülük sektörünü besleyen, terörün sonlandırılmasına yönelik her adımı boşa çıkarmak için canla başla çalışan bir ''çatışma lobisi''nin varlığının millet tarafından bilindiğini kaydetti.
Atalay, ''İşte demokratik açılım, sadece teröristle mücadeleyi değil, teröristi üreten ve onu sürekli hale getiren bu çatışma lobisiyle de mücadeleyi esas alan bir süreçtir. Demokratik açılımı, bir bölünme projesi olarak sunmaya çalışıp topluma sürekli bölünme fobisi pompalayanlar, bilerek ya da bilmeyerek bu çatışma lobisinin değirmenine su taşıyorlar'' şeklinde konuştu.
''DEMOKRATİKLEŞME ÖNEMLİ''
Özellikle etnik milliyetçiliğe dayanan terörün çözümünde demokratikleşmenin önemli olduğunu düşündüklerini ifade eden Atalay, demokrasinin; özgürlük ve güvenliğin, ''birbirini gerektiren değerler'' olarak kabul edildiği bir yönetim modeli olduğunu, bu iki değerin, birbirine karşıt olmadığını vurguladı. Atalay, ''Tersine özgürlük, ancak güvenliğin sağlandığı bir ortamda mümkündür. Güvenliğin tam olarak sağlanması da, herkesin kendisini devletin eşit vatandaşı olarak hissettiği, 'öteki' olarak görmediği bir özgürlükçü düzenin varlığına bağlıdır. İşte biz, Demokratik Açılımla özgürlük-güvenlik birlikteliği ve uyumunu pekiştirmek istiyoruz. Hedefimiz, herkesin ama herkesin terör ve şiddetten arındırılmış bir coğrafyada kendini güvende ve özgür hissettiği, huzurlu, mutlu ve müreffeh bir ülkeyi adım adım inşa etmektir'' dedi.
''TÜRKİYE'NİN PRANGALARINDAN KURTULMASI SAĞLANACAK''
İçişleri Bakanı Atalay, demokratik açılımı başlattıkları andan itibaren, daha ilk basın toplantısında hedefleri açıkça ortaya koyduklarını, buna rağmen, ''açılımın hedeflerinin belirsiz olduğu, binilen geminin rotasının belli olmadığının söylendiğini'', bu nedenle, Meclisin huzurunda bu hedefleri yeniden hatırlatmakta fayda gördüğünü, daha kapsamlısını Perşembe günü anlatacağını kaydetti. Atalay, şunları söyledi:
''Her şeyden önce, Demokratik Açılım, Büyük Türkiye;nin ayağındaki prangalardan kurtulmasını sağlayacaktır. İktidara geldiğimiz tarihten itibaren hedeflediğimiz Büyük Türkiye, milletimizin her ferdinin daha müreffeh, daha eşit ve daha özgür olarak yaşadığı bir ülkedir. AK Parti olarak bunun inşası ile meşgulüz. Büyük Türkiye, komşularıyla sıfır sorun politikası izleyen, bölgesinde güvenliğin ve barışın teminatı olan ve küresel meselelerde belirleyici siyasi aktör olarak kabul edilen bir ülkedir. Büyük Türkiye, başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere, uluslararası organlarda yer alan ve dünya politikasında söz sahibi olan ülkedir.
Büyük Türkiye, kısa bir süre önce G-20 zirvesinde diğer büyük ülkelerle küresel meseleleri tartışan ve karar mekanizmasında yer alan ülkedir. Biz bu günleri çok özlemiştik, çok. Bunları ilk defa görüyoruz.''
Küreselleşmenin, tarihte hiç olmadığı kadar iç ve dış politikayı birbirine yaklaştırdığını, birbirini belirleyici hale getirdiğini belirten Atalay, dış politikadaki başarının, içerideki temel sorunların halledilmesine huzur ve barış ortamının konsolide edilmesine bağlı olduğunu kaydetti.
Atalay, ''Bu bağlamda, demokratik açılımın en önemli amaçlarından biri de terörün sonlandırılarak güven ortamının pekiştirilmesidir'' diye konuştu.
Terörün, Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir siyasi aktör olarak dünya barışına ve huzuruna yaptığı katkıyı olumsuz yönde etkileyen bir sorun olduğunu vurgulayan Atalay, ''Bu sorunun çözümü, iktidarı ve muhalefetiyle hepimizin özlediği büyük ve güçlü Türkiye;nin önündeki en önemli bariyerin kaldırılması anlamına gelecektir. Diğer yandan, Türkiye;nin yapıcı ve aktif dış politikası sayesinde terör örgütünün uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıldığı ve bununla paralel olarak etkisizleştirildiği de bir gerçektir'' dedi.
''TEKRARINI KİMSE AKLINDAN BİLE GEÇİRMESİN''
Demokratik Açılım sürecinde birbirine bağlı iki somut sonucun gerçekleşmesinin hedeflendiğini ifade eden Atalay, şöyle devam etti:
''Birincisi, terörün sonlandırılması ya da minimum seviyeye indirilmesi, ikincisi de demokrasimizin geliştirilerek, standardının yükseltilmesidir. Benzer sorunlarla karşılaşmış olan diğer ülkelerin tecrübeleri göstermiştir ki terörü sonlandırmanın yolu terör örgütünün silah bırakmasından geçmektedir. Dağdan inişlerin özünde işte bu silah bırakma vardır. Eğer eli silahlı bazı kişiler, silahlarını bırakıp ülkeye geliyorlarsa bu terörle mücadelenin hedeflediği durumlardan biridir.
Buradan hiç kimse kendisi için bir zafer görüntüsü çıkarmaya kalkışmasın. Toplumun çok büyük bir kısmının duygularını rencide edici siyasi şovlar bu meselenin çözümüne değil, ancak çözümsüzlüğüne katkı sunabilir. Biz bunları asla onaylamıyoruz. Tekrarını da kimse aklından bile geçirmesin.
Dağdan inenlerin görüntüsünden mutlaka bir başarı hikayesi çıkarılacaksa, bu demokratik açılımın, milli birlik projesinin ve bin yıldır birlikte yaşayan milletimizin bundan sonra da birlikte yaşama iradesinin başarısıdır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkes kanunların öngördüğü usul ve esaslara uymak zorundadır. Bu konuda hiç kimsenin ayrıcalığı ya da üstünlüğü bulunmamaktadır. Şunu bir kez daha yüce heyetin önünde ifade etmek isterim; eve dönüş yapan bu vatandaşlarla ilgili bütün işlemler hukuk kuralları çerçevesinde yapılmıştır. Bu sürecin bundan sonra sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve yeni sorunlara sebebiyet verilmemesi için herkesin daha sağduyulu davranması ve aklıselimle hareket etmesi gerekmektedir.''
''2 GÜN SONRA AÇIKLAYACAĞIM''
Demokratik açılımın diğer bir temel hedefinin de demokratikleşme olduğunu vurgulayan Atalay, ''Zira biz, terörün de etnik milliyetçiliğin de panzehirinin demokratikleşme olduğuna inanıyoruz'' diye konuştu.
Esasen bu açılımın, özellikle son on yıldır hız kazanmış olan büyük demokratikleşme atılımının aşamalarından biri olduğunu belirten Atalay, ''Bu atılımın bizim iktidarımız öncesinde başladığını, başta dil yasaklarının kaldırılması olmak üzere, idam cezasının kaldırılması, gözaltı sürelerinin kısaltılması ve DGM;lerin sivilleştirilmesi gibi önemli adımlardan bazılarının bizden önceki hükümetler tarafından atıldığını belirtmeyi siyasi kadirşinaslığın bir gereği olarak görüyorum'' dedi.
Atalay, hükümetleri döneminde atılan ve atılacak olan demokratikleşme adımlarını da önergenin kabulü halinde, iki gün sonra (Perşembe günü) anlatma fırsatı bulacağını kaydetti.
Beşir Atalay, ''Son olarak, bir kez daha belirtmeliyim ki demokratik açılım toplumun sadece belli bir kesimine yönelik değildir. Hedef, herkesin daha özgür ve müreffeh bir Türkiye;de yaşamasını sağlamaktır. Bu nedenle demokratik açılımın sloganı 'herkes için daha fazla özgürlük'tür'' diye konuştu.
Atalay, sözlerini, ''Bu süreçte biz, pozitif siyaset anlayışıyla ve iktidar sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Bu nedenle kimseye kapımızı kapatmıyoruz. Çözümsüzlüğü savunarak negatif siyaset yapmanın hiç kimseye faydası olmadığını söylüyoruz'' diyerek tamamladı.
***
Demokratik Açılım'ın görüşüleceği TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'in çağrısı ile Atatürk'ün ölümünün 71'inci yıldönümü nedeniyle 2 dakikalık saygı duruşuyla çalışmalara başladı. Meclis Başkanı şahin Genelkurul salonunda gündem dışı söz isteyen 3 milletvekiline 5'er dakika söz hakkı verdiklerini açıkladı.
MHP'li Mehmet Şandır genel görüşmenin bugün perşembe günü yapılmasını teklif etti. Şandır kürsüde gerekçelerini açıkladı. Şandır, MHP Grubu olarak ön görüşmenin 10 Kasım tarihinde yapılmasının sakıncalı olduğunu belirterek 12 Kasım'da yapılmasını talep ettiklerini belirtti.
Mehmet Şandır, " Görüşmeyi bugün değil, perşembe yapalım. Cumartesi, pazar da çalışalım yeter ki bugün bu görüşmeyi yapmayalım. Bu arada Sayın Meclis Başkanı'nın tavrını da eleştiriyorum Meclis Başkanı bu tip durumlarda insiyatif almalıydı. Biz Mehmet Ali Şahin'den sadece bunu talep ediyoruz. Tüm sözlerimi geri almaya hazırım. Kaldı ki siz bu görüşmenin ön görüşmesini yapmaktan vazgeçiniz. Yoksa sizlere daha ağır sözlerle ithamlarda bulunacağım" diye konuştu.
Şandır'ın eleştirilerine cevap veren Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, "Genel Kurul'un verdiği karar gereği yapılan bu ön görüşmeyi değiştirecek yetkiye sahip değilim" dedi. MHP'nin danışma kurulu önerisi aleyhinde AK Parti adına Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan söz aldı.
Ak Partili vekil Doğan MHP'lilerin gereksiz yere önergeler vererek engelleme yaptıklarını ifade etti. Doğan kendisine tepki gösteren muhalefet partisi milletvekillerine Victor Hugo'nun "bağırmayın, susun ve dinleyin" sözleriyle cevap verdi.. Doğan'In sözleri şöyle: Hem Atatürk ölmedi kalbimizde yaşıyor diyeceksiniz hem de yas günü diyeceksiniz. Bu projenin adı "Milli Projesiyse" bugün yapılmayacaksa ne zaman yapılacak... Atatürk bir yas tutma değildir... Atatürkçülük terörsiti dağdan indirmektir. Atatürkçülük çözümsüzlüğü besleyen paradigöaları ortadan kaldırmaktır. Siz "istemezük"ten başka ne bilirsiniz ki. Yapmadınız yaptırmadınız. Darbeleri alkışladınız...
CHP'li Kemal Anadol, Hamdi Doğan'ın "darbecilere alkış tuttunuz" sözünü kime söylediğini açıklamasını istedi. Doğan da ben burada herhangi bir siyasi parti grubunu kast etmedim Özellikle MHP'yi hiç kast etmedim. Am bu ülkede E-Muhtırayı alkışlayan, 28 Şaubat'a destek veren siyasetçiler olduğu kesin... Avni DOğan'a cevap veren MHP'li Mehmet Şandır; "Sayın Avni DOğan biz senin geçmişini de biliyoruz. Geçmişini starak yeni sahiplerinle nasıl beraber olduğunuzu biliyoruz" dedi. Şandır'ın bu sözleri Meclis Grubu'nda uğultularla karşılandı...
Mehmet Şandır, Avni Doğan'ın "tetikçi" derken neyi kast ettiğini açıklamasını ve kendilerin özür dilemesini istedi... CHP'li Kemal Anadol ise söz alarak şunları söyledi: "Birisi çıkacak Kuvaliye Milliyeyi örgütlemiş. Türkiye Cumhuryetini kurmuş CHP'ye dil uzatacak... CHP içinde darbecileri alkışlayan şeref yoksunu bir tek milletvekili yoktur arkadaşlar. Daha bir hafta önce DTP'nin darbeceilerin yargılanması için verdiği önergeye aleyhinde oy verdiniz. Darbeci yaşıyor. 12 Eylül'ü yapan kişi ve kişiler. CHP Grup Başkanvekilleri size geldiler. Karar verip dönecektiniz. Ama ses seda yok. hadi canım sende..." MHP'li Oktay Vural, AK Parti'li Avni Doğan'ın MHP'yi CHP ağzıyla konuşmakla itham ettiği için özür dilemesi gerektiğini söyledi. CHP ve MHP'liler Doğan'ın özür dilemesini istiyor.
BAYKAL'DAN GRUP TOPLANTISINDA SERT ELEŞTİRİ
Öte yandan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal demokratik açılımı "Atatürk'ün mirası Cumhuriyete karşı bir tuzak' olarak nitelendirerek açılımın 10 Kasım'da TBMM'de görüşülecek olmasının "çok acı' olduğunu söyledi. Baykal "İlk kez cumhuriyete karşı bir tertip iktidar tarafından planlanarak yürürlüğe konuldu" dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Meclis grup toplantısında son siyasi gelişmeleri değerlendirdi. CHP grubu, Atatürk'ün 71'nci ölüm yıldönümü nedeniyle saygı duruşuyla başlarken milletvekillerinin de yakalarına Atatürk fotoğrafı ile kollarına siyah bantlar taktıkları görüldü. Baykal konuşmasında bugünün büyük bir milli sevgi sembolü olan Atatürk'ün ölüm yıldönümü olduğunu belirterek "Olayın bunun çok ötesinde derin bir anlamı var. Atatürk kimdir, ne yapmıştır, niçin önemlidir? İşte bugün bütün bunları düşünmemi, Atatürk'ü yeniden kendi içimizde değerlendirmemiz, anlam ve önemini kavramamız, anlamayanlara anlatmamız gereken çok özel bir gündür. Atatürk bir faninin milletine ve insanlığa hangi düzeyde hizmetler yapabileceğini gösteren müstesna bir şahsiyettir. Milletine büyük hizmetler yapmış, bunu yaparken insanlığın ortak yararlarına ters düşmemiştir. Milletinin başını doğrultmasına yardımcı olmuştur. İnsanlığa yeni ufuklar açmıştır. Türkiye'nin demokratik açılımın gerçekleşmesi için kararlar almış bir şahsiyettir" dedi. Atatürk'ün ortaya koyduğu modelin tüm dünyada bugün Türk modeli olarak anıldığını söyleyen Baykal, Atatürk'ün bıraktığı en önemli mirasın Türkiye Cumhuriyeti olduğunu ifade etti.
Baykal, "Mustafa Kemal insanları dinsel, etnik kimliklerine göre hiçbir şekilde ayırmayı düşünmeden, herkesin eşit ve saygıdeğer olduğunu, bu toplumun eşit birer parçası olduğunu, hep birlikte bir millet oluşturduğumuzu, uluslaşmanın çok temel bir hedef olduğunu görerek, bu konuda mücadele etmiş çok önemli bir şahsiyettir. Ülkemizde ortaya çıkan milli bilinç Mustafa Kemal'in eseridir. Mustafa Kemal bunu yenilikçi bir anlayışla yapmıştır. Çağdaş değerler karşısında hiçbir komplekse kapılmadan insanlığın ortak değerlerini sahiplenerek Türkiye'yi çok ileri bir aşamaya taşımayı başarmıştır. Hep birlikte onun eserini cumhuriyetimizi, sarsmadan, bozmadan, çarpıtmadan sahiplenerek Türkiye'yi daha ileriye taşımak en büyük görevimizdir. Bugün bizim için vicdan muhasebesi, iç muhasebe günüdür" diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN BU TUZAĞA DÜŞÜRÜLMESİNE İZİN VERMEMELİYİZ"
10 Kasım'ın Atatürk'ün en büyük eseri olan cumhuriyetin değerinin anlaşılması gereken bir gün olduğunu da dile getiren Baykal, "Cumhuriyet öyle bir şeydir ki; ne zaman kaybetme tehlikesi oluşmuştur, o zaman bu topraklarda kardeşlik için ne büyük değer taşıdığını anlarız. Ama zaman geçmiş olur. Türkiye'nin böyle bir tuzağa kimsenin düşürmesine izin vermemeliyiz. Türk milleti olarak bu coğrafyada, varlığımızı, onurumuzu, siyasi kimliğimizle hesaplaşmak isteyenler karşısında duyarlı ve dikkatli davranmalıyız" diye konuştu. Böyle bir günde "cumhuriyetin temellerini sarsmaya, uluslaşma projesinin geriye çevrilmesine, etnik temelde ayrışma isteyenlerin amaçlarına hizmet etmeye' yönelik bir projenin Meclis'e getirilmesinin "derin bir anlamı' olduğunu kaydeden Baykal şöyle konuştu: "Atatürk'ün mirasına karşı bir tuzağın, tertibin Türkiye'nin gündemine taşınacak olması çok acıdır. Bir tesadüf müdür bilmiyorum ama bilinçli bir karar ise Türk milletinin duyarlılığına karşı sergilenmiş büyük bir saygısızlıktır. Bir meydan okuma anlayışı içinde birileri bunu ortaya koyuyorsa bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bayraklarımızın yarıya indiği bir günde cumhuriyetin boynunu bükmeye, derinden yaralamaya yönelik bir plan Türkiye'nin önüne konulmaktadır. Ancak bayrak sadece bugün yarıya inmiş olacaktır yarın o bayrak zirvede hak ettiği yere tekrar çıkacaktır."
Cumhuriyetin kolay kurulmadığını, büyük engeller yaşandığını ifade eden Baykal, bu mücadelenin sadece savaş meydanlarında değil, savaştan sonra da yaşandığını söyledi. Savaştan sonra iç isyanlar çıktığını, kışkırtmalar yapıldığını, suikastların denendiğini ve her türlü engelin planlandığını söyleyen Baykal, "Bütün bunları milletçe aşmayı başardık. Bundan sonra da bu engelleme çalışmaları devam edecek. Bunların üstesinden geleceğimizden kuşku duymamalıyız. Türkiye'de bütün dünyanın saygısını kazanan cumhuriyet tablosuna karşı, ülkenin içinden engellerin ortaya çıktığını görmüştük, içerden birinin cumhuriyete karşı kullanıldığını biliyorduk ama cumhuriyete karşı bir tertibin iktidarın himayesinde ortaya çıktığını görmemiştir. En güç sınavı veriyoruz. İlk kez cumhuriyete karşı bir tertibin iktidar tarafından planlanarak yürürlüğe konulduğunu görüyoruz. Bu gerçeği unutmamalıyız. Milletçe teşhis edersek tedbirini alırız" diye konuştu.
Cumhuriyete karşı olanların "demokrasiyi getiriyoruz' diyerek geldiklerini belirten Baykal, "Demokrasi diyenlerin demokrasi aşkını sorgulayın, demokrasi senin için nedir deyiverin. Bu milleti özgürlüğüne kavuşturmak için mücadele edenler, bu insanların siyasi haklarını, hukukunu, kişiliğini, çağdaş ölçülerde gerçekleştirmeye yönelenler, kadınlara oy hakkını, seçme seçilme hakkını verenler, milli mücadele ile geldiği iktidarı halkın tercihi ile bırakanlar; bunlar demokrat değil. Basını sindirenler, 70 milyonun telefonunu dinleyenler, medya kuruluşlarını konuşamaz hale dönüştürenler demokrat öyle mi"dedi. Türkiye'ye karşı büyük bir tuzağın kurulduğunun çok açık olduğunu, bunun Türkiye'den saklanan bir tuzak olduğunu da kaydeden Baykal, demokratik açılımla ilgili bugün müzakerelere başlanacağını ancak hükümetin neyi önerdiğinin hala belli olmadığını söyledi. Baykal şöyle konuştu: "Kimden neyi saklıyorsunuz Allah aşkına. Niçin çıkıp şunu şunu yapacağız diyemiyorsunuz. Nereye gidiyorsun ne yapmaya çalışıyorsun çık erkekçe söyle. Bu gizlilik çok anlamlıdır. Ne yapacaksınız sizleri dinleyeceğiz, bakacağız ama "vakit geliyor takvim kısıtlı hemen yapmamız lazım' diyorlar. Neyi öneriyorsun? Ucu açık bir müzakere diyorlar. Kim sizi ucu açık müzakereye çağırırsa orada durun demelisiniz. AB de böyle demişti içinden neyin çıktığını gördük. Böyle bir gizemli bir müzakere süreci olabilir mi? Türkiye'yi böyle mi aldatacağınızı düşünüyorsunuz. Anaların gözyaşları dinsin dediler anaların gözyaşlarına yol açanları kahraman gibi sınırlarda karşıladılar. Bugün söylemeyeceğiz yarın söyleyeceğiz diyorlar. İçişleri bakanı bugün niyetini beyan edecekmiş. Kardeşim ne yapacaksın onu söyle: onu yarın söyleyeceğim diyor. Bugün her şeyi ortaya koyacaksın ki yarın da konuşacağız. Bu ne biçim kaçak güreşme"