ATASÖZLERİ VE MANİLER SÖYLENİRDİ
Bu toplantılarda atasözleri söylemek de hem bir hüner hem de bir yarışma konusu idi. Başkan kime işaret ederse, o hemen bir atasözü veya bir mani söyleyivermek zorunda idi. Söyleyemez ise avucuna bir tura yerdi. Bu sırada toplantıya katılanlar, yüksek sesle ve hep bir ağızdan; "Dee gidi aptal deee! Oğlan deli olmuş, deli olmuş; Hiçbir şeyi bilemez olmuş, Eşeklere binemez olmuş! Dee gidi budala, dee..!" nakaratını söylerlerdi. Saat on bire doğru, çerezler dağıtılır; maniler söylenerek "Sıra Eğlenceleri"nin en neşeli bölümüne, keten helva (tel helva) çekimine gelinirdi. Sohbetin en renkli eğlencesi keten helvası yapımıydı. Keten helvası, helva sohbetlerinin ana konusu ve vesilesiydi. Bunun için yere konulan kalaylı büyük bir tepsinin etrafına toplanılır, dua okunduktan sonra, tepsinin üzerine iki bilek kalınlığında ağdalanmış sıcak bir şeker parçası çepeçevre yayılırdı. Böylece bir halka haline getirilen ağdanın ortasına elenmiş un dökülür, helva yapmasını bilen bir esnaf ve arkadaşları tepsinin başına diz çöker ve ağdalanmış şekeri una batıra batıra tepsiyi sağdan sola el birliği ile çevirirlerdi. Bu işlem sırasında un ağdaya iyice yedirilir ve keten iplikleri gibi ağda birbirinden ayrılırdı. Helvacı ustaları sini başında helva çevirirken, yine hep bir ağızdan türküler söylenir, maniciler maniler okur, bilmeceler söyler, misafirler hem seyreder hem de saz çalarak şarkılar söyleyip eğlenirlerdi. Helva kıvamını bulunca misafirlere tutam tutam dağıtılırdı. Çerezler yendikten sonra aşır okunur ve toplantı dağılmadan önce şöyle bir tören yapılırdı: O gece kimin evinde toplanılmışsa ev sahibi güvey olur, ertesi toplantı kimin evinde yapılacak ise o evin sahibi kimse de gelin. Hikâye söyleyecek kimse de sağdıç yerine geçer. Sağdıç, gelin bir kolunda, güvey diğer kolunda, mani okur: - "Kızım da gelin oluyor Testim susuz kalıyor, Aşım tuzsuz kalıyor." Böylece tören sona ermiş olurdu. Toplantı boyunca kadınlar da odanın veya salonun bir köşesinde tül gibi delikli bir perdenin arkasında eğlenceleri seyrederlerdi. Hiçbir erkek başını çevirip, kadınların bulunduğu tarafa bakmazdı. Onlar yerlerinde serbestçe oturarak eğlenceleri büyük bir merak içinde seyretmek olanağını bulurlardı.
1970'li yıllara kadar mecburi olan üç saatlik öğle tatillerinde de durum aynıydı. Bugün ise artık Antalya esnafı, dükkânının her tarafına alarm ve gizli kameralar koyduruyor; akşam evine giderken dükkânına kilit üzerine kilit vuruyor. Hey, Antalya'm sen bu günleri de mi görecektin..!