Geçen gün internette dolanırken
Oscar Wilde'ın aşkla ilgili harika bir sözüne rastladım:
"Birini görünüşü, giysileri ya da güzel arabası için sevmezsin... Seversin, çünkü onun sadece senin duyabileceğin bir şarkısı vardır." Hah işte! Ben de tam böyle bir şeyler düşünüyordum hayatta… Ama açıklayamıyordum.
Ve hatta bu durumu
"açıklanamayan şeylerin gücü" şeklinde bir yoruma büründürmek üzereydim. Yine de çok uzak bir noktada değilim…
Oscar Wilde'ın bahsettiği o şarkı sadece
"tek" bir insana duyuruyorsa kendini, zaten diğer insanların anlaması pek mümkün olamaz.
O açıklayamadığımız şeyin, olsa olsa
"hissen" tarifine yaklaşmayı becerebiliriz.
Derler ki insan yaş aldıkça aşktan mantığa kayar, aklıyla seçmeye meyleder eşini… Yok, bende öyle olmadı. 37 yaş barajında aşkı daha çok düşünür, aşka daha çok kafa yorar, aşka daha da çok anlam yükler, içinde aşk olmayan ilişkilerden ve aşksız hayattan daha da çok korkar oldum. Aşksız bir
"şeye" teslim olma tuzağına düşmemek için ekstra üstün bir
"anlama" çabasına kapıldım… İşte bu yüzden
Oscar Wilde'ın sözünde şifa buldum ve o sözden hareketle biraz daha karıştırdım sayfaları: "
Aşık bir kadın, denizcinin açık denizleri bildiği gibi bilir sevdiği adamın yüzünü" -
Honore de Balzac. "Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var" der olgunlaşmamış aşk…
"Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum" der olgunlaşmış aşk" -
Erich Fromm "Birinin 'ben seni seviyorum' diyebilmesi için önce "ben" diyebilmesi gerekir" -
Ayn Rand Yanlış anlaşılmasın, kesinlikle tek taraflı düşünmüyorum… Erkekleri de anlamak lazım! Mesela…
"Bir erkek en derin ve gerçek aşkını kendisini en çok heyecanlandıran kadına değil, yanında tatlı tatlı mayışabildiği kadına saklar" -
George Jean Nathan…
"Bir kadın bir erkeği can kulağıyla dinliyorsa, o erkek o kadını sevmede yolun yarısına çoktan varmıştır zaten" -
Brendan Francis. Kuşkusuz herkesin kendine özgü bir aşkı yaşama biçimi var… Ama yaşamanın ya da yaşadığını sanmanın/ düşlemenin yanında biraz da anlamayı arzulayanlar için birer masum başlangıç cümlesi bunlar!