HER gün yüzlerce yolcu taşıyan, farklı insan profilleriyle karşılaşan kimi zaman çok nazik kimi zaman çok kaba davranışlarda bulunabilen ama oldukça stresli bir iş yapan otobüs şoförleri, iletişimlerini kuvvetlendirmek için eğitim alıyor. Liderlik, başarı ve motivasyon koçu, Dünya Liderlik Derneği Onursal Başkanı Yaşar Ateşsoy, 4 bin EGO otobüs şoförüne 'Etkin İletişim' seminerleri verdi. Belediye otobüs şoförlerinin "dünyalarını" bildiğini belirten Ateşsoy, şoförlerin yaşadığı birbirinden ilginç anları ise SABAH Ankara ile paylaştı. İşte EGO şoförlerinin Ateşsoy'a anlattığı ve daha etkili iletişim için özeleştiri yaptığı o hikayeler…
Hilekarmış meğerse:
Hareket merkezinde bir sabah yolculardan biriyle tanıştık. Otuz yaşlarında, şirin ve candan birisiydi. Öyle hoş sohbet ve doğal ki adam, her sabah benden önce durağa geliyor, elinde iki bardak çay, benim için bekliyordu. Otobüse binerken de efendice kimliğini ve serbest kartını gösteriyordu. Bir ay, iki ay geçti. Bir gün farkına vardım ki, adamın kim olduğunu, adını ve nerede çalıştığını hiç sormamışım. Ertesi gün biniş kartına dikkatlice bakmaya karar verdim. O gün otobüse binince, serbest kartını gösterirken dikkatlice baktım ve üzerindekileri okumaya çalıştım. Bir de ne göreyim! Adamın her sabah bana uzattığı kimlik ve kart, bir bankanın kredi kartıymış meğerse! Hemen indirdim otobüsten. Hiç itiraz etmedi. Birkaç gün sonra yine durakta gördüm. Ama bu sefer başka bir şoför arkadaşa kibarca sabah çayı getiriyordu.
Yolcu hayatımı kurtardı:
Güzel bir bahar günüydü. Kanım kaynamış ve çok neşeliydim. Güzergahta duraklar arası da uzak olduğu için kendimce içimden şarkı mırıldanmak geldi. Öndeki yolcular "Sesi açar mısın biraz?" diyerek beni kışkırttı. Ben de yükselttim sesimi ve bütün otobüs şarkı söylemeye başladık. Bir şarkı, bir türkü derken, biz sanki geziye çıkmış turist otobüsü gibi olduk. Birden öyle bir yere geldik ki yokuş aşağı iniyoruz ve üstelik hızımı da artırmıştım. Bilinçli şekilde hata yapıyordum. Ben de halimize şaşmıştım. Kavşaktan bir yere dönmem gerekiyordu. Sağ taraftaki dikiz aynası yamulmuş, düzelteyim diye durdum. Kolumu uzatıp aynayı düzeltirken ayna camının çatlağına orta parmağım sıkıştı. Parmağım kesildi. Bağırarak yardım istedim. Fakat yolcular, yeni bir muziplik yaptığımı zannederek buna da kahkahalarla güldü. "Ne yapacağım Allahım!" dedim çaresizce. Durumun ciddiyetini anlayan yaşlı bir amca kalktı, kapının düğmesine basıp açtı, aşağıya indi ve eline bir taş alarak aynanın camını dikkatlice kırdı. Parmağımı kurtardı. Kucaklayıp elini öperek teşekkür ettim.
Arkadaki basacak:
Biz mesleğimiz gereği bir sürü insanla gün içinde karşılaşıyoruz. Kendimizce yorumladığımız yolcu profilleri vardır. Başıma kara komedi bir olay geldi. Bu seferki yolcu 'tehlikeliydi'. Herkesin bildiği gibi otobüste toplu arkadaş grupları ya da aile bireyleri binince bir kişi herkesin kartındaki bileti basar. Yine öyle bir an yaşadığımı zannettim. 10 kişilik orta yaşlı erkek yolculardan oluşan bir grup sırayla otobüsüme bindi. İri yarılı vücutları koruma görevlilerini andırıyordu. Önce iri yarılı olan adam bindi ve bana "Arkadaki basacak" dedi. Ben de "Tamam" dedim. Arkadaki bindi ve basmadı. Ben dikkatlice bakınca "Arkadaki basacak" dedi. Ben yine "Tamam" dedim. Onun arkasındaki bindi o da basmadı. Onun arkasındaki ve yine onun arkasındaki derken on kişi bindi ve hiçbiri kart basmadı. En son binene "Beyefendi kart!" dedim. O da bana ceketini yarım aralayarak belindeki silahı gösterdi. Ağzım açık kaldı. Yolcularımı birkaç durak tehlikeli şekilde taşıdım.