Başkent'te
Celal Kıprızlı krizi yaşanıyor. Kriz merkezi'nde
İlhan Cavcav var. Başkan, bir radyo kanalında
İrfan Buz'u diploması olmadığı için eleştiren
Celal Kıprızlı'yı kendine has üslubuyla bir
'peçete' gibi kıvırıp çöpe atmak istemiş.
Celal hocaya söyledikleri gerçekten yenir yutulur cinsten değildi. Tam
İlhan Cavcav, Celal Kıprızlı'ya çıkaramayacağı gol attı derken,
Kıprızlı müthiş bir geriye dönüş yapıverdi.
Sabah Ankara'da İlhan Cavcav için açtı ağzını yumdu gözünü. Öylesine şeyler söyledi ki, Başkent semaları toz duman oluverdi. Bu kavga burada bitmez. Depremin arkasından gelen tsunami gibi dev dalgalar
Ankara'da kendini gösterecektir. Dileriz bu gereksiz aksiyon fazla kırıp dökmeden, hasar yaratmadan son bulur. Teknik adamların kovulduğu zaman daha iyimser söyleyelim, işten ayrılınca tv kanallarında yorumculuk yapması hoş değil. Ne olursa olsun kendi meslektaşına sallaması etik olmuyor. Bu genelleme elbette hepsi için geçerli değil. Ancak belli isimler var ki, bir bakıyorsunuz bir TV kanalında yorumcu, bir bakıyorsunuz ertesi hafta bir takımın başında sahaya çıkıyor. Papatya falı gibi.
Celal Kıprızlı'nın radyodaki açıklamasını dinlemedim. Ancak, Celal hocaya soruyorum:
Türkiye'de çalışan diplomasız sadece
İrfan Buz mu var? Yanlışı elbette savunmuyorum. Derdim, diğer yanlışların görülmemesi veya üzerinin örtülmeye çalışılması. Kaldı ki; o kadar çok diplomalı diplomasız var ki. Maharet diplomayı duvara asmak değil, diplomanın hakkını verebilmek. Başkent futbolu zaten sefilleri yaşıyor. Böylesine kayıkçı kavgası daha da zarar verir.
Celal Kıprızlı'nın açıklamasında bir noktaya takıldım.
Ankaragücü'ne geçen sezon
Play-Off oynattığını bunu da başarı olarak gördüğünü söylemiş. Olmadı be
Celal hoca. Asıl başarı oraya geldikten sonra yukarıya gitmektir. Yeniden başa dönmek değil. Kusura bakma da hocam senin söylediğin
"avuntu'' olmuş.