'DEĞİŞİK' bir müzik grubu, Düşbaz. İki sene önce kuruldu, bir sene önce
Güzel Günler diye bir albüm çıkardı ve giderek enteresan bir takipçi topluluğuna ulaştı. İşin tüccarlığından, şaşaalı tanıtımlardan falan pek anlamadıkları için, müziklerini yapıp çayıra salmış ve Mevla'nın kayırmasını beklemişler. Eh, devir internet devri tabii. Sadece tek parçalarına klip çekmiş olmalarına rağmen, Düşbaz'ın internet üzerinde yayınlanan altı klibi bulunuyor. "Bu klipleri kim yaptı?" diye sormayın, artık herkes montaj programlarının başında bir sanat yönetmenine dönüşebiliyor çünkü! Düşbaz'ı kurana kadar pek çok ünlü şarkıcı için çalan, besteler üreten üç kişi, Kerem Kekeç, Ali Ekber Kayış ve Şenol Topuz, kendi müziklerini yapmaya karar veriyor, albümü çıkarıyor, ardından konserler, festivaller geliyor ve grubun müptelaları her geçen gün artıyor... Biz grup elemanlarından ancak Kerem ve Ali Ekber'le görüşebildik. Şenol, Hindistan'da dolaşıyor, bir yandan yoga meseleleriyle uğraşıyor. Bu sebeple, ünlü Azeri müzisyen Rüstem Mahmudzade katılıyor onlara konserlerinde... Değişik bir müzik tarzından söz edebiliriz. Pek çok farklı enstrüman ve çok güzel sözler... O sözler gerçekten titizlikle seçilmiş. Enstrümanlardan ikisini ise özellikle anmak lazım: Sazuki ve Çarango. Sazuki'nin hikâyesi ilginç. Ali Ekber Kayış, "Aynı zamanda enstrüman üretimiyle uğraşıyorum. Bağlamanın sorunlarını çözmeye çalışırken, onu evrensel müziğe uydurmaya çalışırken, yeni bir enstrüman yaptım," diye anlatıyor Sazuki'nin ortaya çıkışını. Buzuki'yi andıran ama bağlamanın özelliklerini taşıyan bir 'melez' enstrüman Sazuki. Çarango ise Latin Amerika müziğinin temel taşlarından, küçük bir gitara benziyor. Türkiye'de bu enstrümanı iki kişi çalıyor... Kerem, "Kendi müziğimizi yaptık ve bunu bir para kazanma aracı olarak görmüyoruz," diyor. Düşbaz'ın internet üzerinde yaygınlaşmasından memnuniyet duyuyorlar. Kıraathanelerde bile telif kovalayan bir piyasada böyle bir zihniyet tuhaf tabii. Kendileri telif peşinde koşmasalar da, başkalarının telifine duyarlılar. Ünlü ozan Hasan Hüseyin'in sözleriyle yaptıkları
Sevgili İşçi Kardeşlerimiz şarkısını gidip ozanın eşi Azime Korkmazgil ve oğlu Temmuz'a dinletmişler, "Hasan Hüseyin'in şiiri hiç böyle bestelenmemişti! Çok güzel!" tepkisini ve ailesinin olurunu almışlar. Ahmet Telli'den de benzer bir tepki aldıklarını ekleyelim. Fakat en enteresan hikâye, Brecht'in
Bir Pilottu Kardeşim adlı şiirinin bestelenmesinde yaşanmış. Ali Ekber şöyle anlatıyor mevzuu: "Şiiri Türkçeye A. Kadir çevirmiş. Bunu besteleyeceğiz ama A. Kadir'in pek çok mirasçısı olduğunu ve hepsinden izin almamız gerekebileceğini söylediler bize. O kadar insanı nasıl bulacağız diye düşündük. Sonra şiirin Almancasına baktık, fonetiğini değerlendirdik ve sonuçta Almanca besteledik..." Evet, hiç akılda yokken, albümde Almanca bir şarkı da yer almış böylece... Tahmin edebileceğiniz üzere, sözleri soldan seçen, kendi sözlerini de soldan yazan bir grup Düşbaz. Ama bildik sol müzik gruplarından farklılar; bir dönemin 'özgün müzik' olarak adlandırılan tarzının da çok dışındalar. Kimi şarkılara 'rock' diyesiniz gelir, kimilerine aşk... Hani işin ucunda 'para yapmak' değil de 'müzik yapmak' olunca, iş biraz böyle bir hal alıyor galiba. (İnanmayan, internetten dusbaz.net adresine girsin, bütün şarkılarını oraya koymuşlar. Videolar da var.) Yani, anlayacağınız, 'halkın hoşuna gidecek' bir pop tarz yerine, kendi müziklerini anlatmak gibi bir dertleri var. 'Cover' tabir edilen işler de yapmışlar. Ama hani bir 'konsept yaratalım' oradan köşe kapmaca oynayalım gibi değil. Misal, Aşık İhsani'nin
Balta'sını 'rock'a uyarlamışlar. Sahi, 1970'leri kasıp kavuran İhsani'yi en azından arada bir anmak lazım değil mi? Dünyanın her bir tarafındaki müzik gruplarını ezberlemeye çalışırken zihninde yer açmak için çarpım tablosundan vazgeçen kaç genç böyle bir isimden haberdardır? Düşbaz bizi onunla buluşturabiliyor bugün... Ve emin olun, biz bu grubu önümüzdeki dönemde daha fazla duyacağız. Umarım, önümüzdeki günler, 'güzel günler' olur...