Şimdi bu Yılmaz Morgül 'açılım'ını gördükten sonra, uzun süre gözlerime inanamadım. Hâlâ da inanmıyorum tabii. Kafa açısına bakıyorsunuz, duruşa falan, ciddi bir fotomontaj çalışması izlenimi uyandırıyor. Fakat geçelim bunu, şu bizim hop kültür alemimiz ne kadar acayip, değil mi? 2007'nin aralık ayında Sayın Morgül, hakkında çıkan, "Albüm promosyonu için soyunacak," haberlerini yalanlıyor, vücudunu ancak bir 'hayır işi' için sergileyebileceğini söylüyordu. Morgül, "Benim atletik vücutlu fotoğraflarımı kapak yapmak isteyen kişi veya kurum 250 bin TL'yi gözden çıkarmak zorunda. Bu parayı da kendim için değil lösemili çocuklar yararına kabul ederim. Bir anlamda, çocuklar için soyunurum," diyordu. Orada durmuyordu: "Artık müziğimi yurtdışına kabul ettirmek istiyorum. İddia ediyorum, klasik Türk müziğini dünyaya sevdireceğim!" E, her şey biz insanlar için tabii. Klasik Türk Müziği'ni dünyaya sevdirmek için aslanlar gibi yola çıkan ve albüm kapağını ebru ve hat sanatından örneklerle süsleyeceğini ilan eden Yılmaz Morgül, yaklaşık iki buçuk yıl sonra, Cristiano Ronaldo'dan özenilmiş hayli fotoşop bir fotoyla ve pop-fantezi denen, ne olduğunu tam olarak kestiremediğimiz bir müzik tarzıyla karşımıza çıkıyor. Eh, bir zamanlar en büyük hedefi 'Broadway'de bir Türk müzikalinde başrol oynamak,' olan Sayın Morgül'ün bundan sonraki hedefi de Ronaldo'yla 'ortada sıçan' oynamak olabilir, her şeye hazırlıklı olan bünyelerimiz buna da şaşırmaz. Neyse efendim, benim atletik vücudumu kapak yapmak isteyenler olursa, bedavadan soyunurum, yalnız muhtemel tiraj kayıplarına karışmam... Absürd yurdumuzda kimi açılımlar tutuyor, kimi açılımlar tutmuyor tabii. Misal, Hükümet'in demokratik açılımı ya da CHP'nin çarşaf açılımı gibi makro açılımlar bizi sükûtu hayale uğratsa da mikro düzeydeki açılımlar pekala kabul görebiliyor. Malumunuz, muhafazakâr eşcinsel modacımız Cemil İpekçi, son dönemde açılımda sınır tanımamaya başladı. Son açılımı, bir buçuk yıl evvel kendisini 'bir kadınla aldattığı' için ayrıldığı 'erkek arkadaşı' Bekir Bey'e 'geri dönmek'miş. Bekir Bey, Cemil Bey'i aldattığı Pınar adlı hanımla evli, üstelik Pınar Hanım yedi aylık hamile. Cemil Bey geçen hafta, "Bekir Bey bir buçuk yıl önce bana ihanet etmişti. Pınar adlı bir kızla evlenmişti. Pınar da eşinin bana geldiğini biliyor. Bekir her gece 12.00'de ziyaretime geliyor. 04.00'te evine gidiyor," diye açıklama yaptı. "Eee?" diyeceksiniz haklı olarak, zaten ben de, "Eee?" demiştim bu müthiş haberi ilk okuduğumda. Şimdi, kimsenin cinsel tercihine, kimliğine, kimliksizliğine falan laf söyleyecek halimiz yok da, 60 yaşını geçmiş koskoca adam, muhabbet periyodunu ve ayrıntılı saat dilimini niye kamuya açar ki? Şahsen bu mikro açılımlardan gına geldi bana artık. Kendimi Tanzanya'da tacize uğramış gibi hissediyorum. Ece Vahapoğlu'ndan bana sahip çıkmasını isteyecek hale geliyorum... Bir de bunlar münferit hadiseler değil kıymetli okur. Bakın sadece 'hadise'den serbest çağrışımla bile yeni bir absürdlüğe yelken açabiliriz. Popçu Çelik, bir televizyon programında, milli maç öncesinde İstiklal Marşı'nı acayip bir biçimde okuyan Hadise'nin yorumuna ilişkin daha acayip bir izahatta bulundu. Çelik, "Kadınların muayyen günleri vardır. O günlerde agresif ve psikopat olurlar. Bu ruh hali seslerini etkiler. Seslerinin gücü azalır. Hadise, İstiklal Marşı'nı okurken muayyen gününde olabilir. Bu durum onun performansını etkileyen unsurlardan biri olabilir. Hadi Hadise böyle bir durumu bilmeyebilir. Bari müzisyen sevgilisi Sinan Akçıl onu uyarsaydı," gibi laflar etti. Evet efendim, Cemil İpekçi 'saat dilimi' açıklarken, Çelik de 'ay dilimi' tahminlerinde bulunuyor. Ama Çelik orada durmuyor, konuşuyor: "Erkek şarkıcıların ses performansını da fazla seks kötü etkiliyor. Geçenlerde stüdyoda Ufuk Yıldırım'ın okuması vardı. Baktım performansı düşük! İki gün ara verdik..." Yani ne arası verdiler? "Ufukçuğum, seni iki gün nadasa çekelim, aşım sezonuna da şarkıları okuduktan sonra başlarsın," mı dedi Çelik? Ufuk Bey o zaman zarfında sevişmedi mi? Neyse efendim, burası böyle bir ülke oldu işte... Tanzanya'ya gideyim en iyisi bir süre. Orada tacize uğrasam da, buradaki kadar acayip olmaz herhalde.