Buradan bakınca 80'ler çok uzakta gibi görünüyor. Ne aynı politikacıları, ne aynı filmleri konuşuyoruz. Ama konu müzik olunca, işin içine garip bir zamansızlık giriyor. Aradan yıllar geçse bile aynı topluluklarla ilgilenmeye devam edebiliyoruz. Depeche Mode da bu ilginç kimyalı topluluklardan bir tanesi. Geçtiğimiz hafta, kökleri 80'lere kadar uzanan bu toplulukla Paris'te buluştuk. 35 ayaklı dünya turnelerini anons ettikleri bir basın toplantısına ve sonrasında bir de röportaja katıldık. Turnenin İstanbul ayağı 17 Mayıs'ta Küçükçiftlik Park'ta gerçekleşecek. Bu konser öncesinde gruptan Andy Fletcher ve Martin Gore'la konuşma fırsatımız oldu. İlk intiba, röportaj yapmak için sıklıkla aynı masaya oturduğum genç gruplardan çok daha farklı bir portre çiziyorlar. Görmüş geçirmişlik ve tecrübe var. Alışkanlıklarını değiştirmişler. Andy Fletcher "Eskiden turnelerde büyük partiler dönerdi," deyip düşüncelere dalıyor. "Artık langırt oynamayı seviyoruz. Hep yoldasın, ama konserler buna değiyor," diyor Andy.
BU ALBÜM BİZİ MUTLU EDİYOR
İnsan kariyerlerinde istedikleri her şeyi başarıp başaramadıklarını merak ediyor. Andy alıyor sözü yine: "Kariyer anlamında hayalini kurduğumuz birçok şeyi ilk iki albümümüzde gerçekleştirdik. Yıllar öncesinde baktığımızda bugün bu koltukta oturup da sizlerle konuşacağımızı düşünemezdik. 30 yıl geçtikten sonra hâlâ dünya turnesine çıkıyor olmak gerçekleşmesi zor bir hayaldi." Grup, İstanbul'da yeni albümden şarkılar çalacak. Albümü Gore anlatıyor; "Mutlu olacağımız bir şey yapmak için yola çıktık. Her çalışmamızda yenilikler oluyor. Bu sefer de modular synth'lere odaklandık. Kullandığımız cihazlar, albümün doğaçlama bir ruha bürünmesini sağladı. Her şarkının tek bir kaydı var ve düzeltmeleri yok." Diğer yandan muhabbetimiz hayli kahkahalıydı. Finaliyse Martin Gore yaptı: "Geçenlerde çok doğru bir yorum okudum; aslında 80'lerin dirilişi 80'lerin kendisinden daha uzun sürdü!" Doğru söze ne hacet!