ZİHİN, EGOYU DEVREYE SOKUYOR
- Mesela?
- Mesela tehlikeli bir ortamdayım. Ama ben burada altıncı hissimle kalbime güveniyorum, zihnime değil. Zihnim pek çok şey söylüyor çünkü. Zihin egoyu devreye sokar. 'Ben ezik miyim, enayi miyim?' der. Ya da 'Ben değersizim, hak etmiyorum,' der. Ya da 'Ya kaybedersem,' diye korkup taviz verir. Ama bunları yapmadığımda, bir teslimiyet içine girerim. Ama sınırımı çiziyorum tabii, altıncı hissim bir sınır söylüyor bana. Sınır çizmezseniz zarar görürsünüz. Ve o teslimiyet içine girdiğinizde, mucizevi bir şekilde korunuyorsunuz. Görmeniz gereken, kafanızda netleştiremediğiniz her ne varsa, evren size bir koridor açıyor ve o bilgiyi sunuyor. Olmadık bir yerden. Aydınlanıyorsunuz bir anda.
- Zihnimiz niye böyle konuşuyor peki?
- Zihnimin sesini konuşturan şey, korkularım. O korkuları topraklamak gerekiyor. Korkmadan yürüdüğümde, bana her türlü mucize verildi. Doğru insanlar geldi hayatıma, diğerleri değiştiler tek tek. Ve ben zarar görmeden, tereyağından kıl çeker gibi alındım o ortamlardan.
- Danışanlarınıza ne vaat ediyorsunuz bu anlamda?
- İşte bunu arzu eden kadınlarla tekamül için çalışıyoruz. Arzu edenlere ben kendi yolumu gösteriyorum. Bilgimi, tecrübelerimi aktarıyorum ve egzersizler yaptırıyorum. Her kesimden de insan geliyor.
TOPLUMUMUZ CİNSEL ENERJİSİNİ HIZLA TÜKETİYOR
- Yaşadığım ruhsal gelişimle iki yöne doğru gittim demiştiniz. Diğeri nedir?
- Bir diğer ilerlediğim alan da cinsellik oldu. Cinsellik aslında başından beri vardı benim çalışmalarımda ama başka bir boyuta doğru ilerledi. Şöyle açıklayayım: Cinsel enerjinin yaşam enerjisi olduğunu ve bu yaşam enerjisinin aslında doğru kişiyle paylaşıldığında, sizi ve hayatınızı müthiş bir şekilde yükselttiğini, örneğin iş başarısı getirdiğini, bereket ve bolluk getirdiğini keşfettim. Ama tekrar dikkati çekiyorum, doğru kişiyle... Yani bunun dışarılarda, sağda solda çapkınlıkla harcanmaması gerekiyor. Çünkü cinsel enerji çok tehlikelidir ve hızla tüketilebilir. Bizim toplumumuz cinsel enerjisini hızla tüketiyor şu anda. Benim gözlemim bu. Ve bundan, kadın-erkek herkes rahatsız.
- Ne yapıyor kadınlar ve erkekler?
- Kadınlar, sadece cinsellik yoluyla bir erkeği idare edebileceğini zannediyor. Erkek de kadına sadece cinsellik vererek onu cepte tutmayı arzuluyor. Bu, birbirlerinin yaşam enerjilerini karşılıklı kötüye kullanmak demek. Eğer bunu doğru kullansalar, mesela iş hayatlarında çok büyük sıçrama yaşayabilirler. Ama yaşayamıyorlar ve farkında değil kimse bunun. O yüzden bu enerjiyi harcamaya devam ediyorlar. Bu şekilde yaşanan cinsellik, pek çok sorunla geliyor beraberinde. Evlilik içinde de bu böyle. Benim dinlediğim bunca hikayeden anladığım, evlilikte maskeler takıyor eşler. Çünkü cinsellik aynı zamanda bastırılmış ve bizim toplumumuzda tabulaştırılmış bir alan.
- Mesela fantezilerini eşiyle yapmayı doğru bulmuyor ve dışarıda mı arıyorlar?
- Aynen öyle. Fantezileri dışarıda uyguluyorlar. Genellikle aldatma bundan ortaya çıkıyor. Zaten dışarıdaki ilişkileri çekici kılan şey, daha az maske takmak zorunda olmak. Kaybetme korkun yok bir kere. O yüzden daha özgür alanda, çok daha kolay bir ilişki kuruluyor.
- Fantezi merakı nereden geliyor?
- Bu fantezilerin çoğu bilinçaltı kökenlidir. Fantezi kötü bir şey değil, renklendirebilir bir ilişkiyi, fakat doyuma götürmez. Kısa süreli doyum verir ama asla gerçek doyuma götürmez. Doyuma giden alan başkadır. Onu da yeni kitabımda anlatmak isityorum.
- Neler olacak kitapta?
- Daha çok Türk kadınını cinselliği üzerine bir kitap olacak bu. Örneğin Türk kadınının fantezileriyle yabancı ülkelerin kadınlarının fantezileri başka. Çünkü bilinçaltları farklı kodlanmış.
- Örnek verir misiniz?
- Mesela Türk kadını biraz kendisine zor kullanılmasını seviyor. Ama oyun olarak tabii. Çünkü Türk kadını 'Ben aslında istemiyorum. Çünkü ben istersem hafif kadın gibi görünürüm,' diye düşünüyor. Yani 'İstekli değilim'i oynamayı sevdiği için bu fantezi ona tatmin veriyor. Aynı zamanda erkeğin çok istekli olması da onun özgüvenini artırıyor. Çünkü özgüveni yok Türk kadınının yatakta.
- Neden?
- Çünkü hep bir tabu var kafasında: Ben yatağa girince benim değerim düşecek, erkek beni kullanıp gidecek, evlenmek istemeyecek. Dolayısıyla masumiyet içinde sevgiyle yaşanabilecek bir alışverişi bile biz yaşayamıyoruz. Türk kadını baskılıyor kendini ve bu erkeğe de yansıyor. Erkeğin de eli ayağına dolaşıyor. Ya zor kullanıyor, ya gidiyor. Ya da 'Amma da kıymetliymişsin, sanki ben kıymetli değilim,' diyor ve küsüyor. Ben bu kitap için çok erkekle röportaj da yaptım. Gördüğüm manzara bu.
TESLİMİYET GELİNCE CİNSELLİK DE YÜKSELİŞE GEÇİYOR
- Peki siz ne yapıyorsunuz danışanlarınız için bu anlamda?
- Tabii ki ben bir cinsel eğitmen değilim. Bununla hiç ilgilenmiyorum. Benim ilgilendiğim konu: Bütün bu karmaşanın içinde, gerçek korkularımızı temizleyerek, yanlış duyguyu temizleyerek, yetişkin bir kadının ve erkeğin birlikteliğini, yaşam enerjilerini birbirlerini beslemek için nasıl kullanabileceklerini, yani potansiyellerini anlatmak. Kadınlar haz alamıyor cinsellikte. Çünkü çok kontrollüler. Bu kontrolü bırakıp teslimiyete geçildiğinde bir yandan haz alma duygusu da artıyor. İkisi yan yana yani. Bu iki uç sandığımız nokta birbirini besliyor. Çünkü tekamül ettikçe cinselliğimiz daha ilahi hale geliyor.
SEDA DİKER, 'AŞK ACISINA SON!' DİYECEK
Seda Diker, Cumartesi SABAH eki için, aşk acısı üzerine bir yazı dizisi hazırlayacak. Haziran ayı içinde dört hafta boyunca, aşk acısının üzerinden nasıl gelineceğine dair tüyolar verecek. Bu dizinin ardından yine dört hafta sürecek bir 'evlilik' dizisine imza atacak Diker. Bunu da aile bireylerinin ilişkileri üzerine değerlendirmeler yapacağı ve öneriler vereceği bir dizi takip edecek. Bu yazı dizilerinde okur sorularını da yanıtlayacak olan Seda Diker'in mail adresine şimdiden 'aşk acısı' konusundaki sorularınızı yollayabilirsiniz.