Kuzey öncesine kadar çeşitli dizilerde rol alan, tiyatro sahnesinde epey ter dökmüş bir isim Serhat Teoman. Birçokları gibi benim de dikkatimi Kuzey Güney'deki Burak Çatalcalı olarak çekti. Serhat Teoman'ın da bu durumla ilgili bir sıkıntısı yok, tanınma ve onun getirdiği popülaritenin, gücün farkında. Bu nedenle geçen yıl bolca kadın izleyici ağırlayan, tiyatro oyunu Pragma'dan söz ederken, "Hiç tiyatroya gitmemiş ama bizi görmek için oyuna gelen çok oluyor" diyecek kadar açık sözlü. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü'nden mezun olan, 30 yaşındaki Serhat Teoman'ın hayatı konuk oyuncu olduğu Kurşun Yarası dizisinden sonra Sadullah Celen'in onu keşfetmesiyle değişmiş. Şimdi atv'de bu akşam yayınlanan Bugünün Saraylısı dizisinde Savaş Ataman'ı canlandıran Teoman'la hayatını, diziyi ve yeni tiyatro projelerini konuştuk.
- Şöhretin getirdiği durumla başa çıkabildiğinizi düşünüyor musunuz?
- Stratejiyle bunu çok iyi kontrol ettim diyemeyeceğim. Benim serüvenim biraz uzun mesafe koşusu gibi. Kademe kademe gelen bir tanınırlık yaşadım. Son noktada Kuzey Güney ile bir patlama oldu diyebiliriz. Yani şöhrete yavaş yavaş hazırlandım. 30 yaşımdayım ve altı senedir sektördeyim. Yaşla, tecrübeyle ve sektörle beraber geldi bu ün. 20 yaşımda bir anda ünlü olsaydım bunu kaldıramayabilirdim. Doz doz alınca iyi geldi...
- Ya tanınmazsam endişesi yaşadınız mı, umutsuzluğa düştünüz mü?
- Yok. Ama mesleğimi istediğim gibi yapabilecek miyim endişesi oldu. Olaya hiçbir zaman tanınırlık olarak bakmıyorum. Benim mesleğim oyunculuk, oynadıkça tanınıyorsun. Zaten tanınmak için değil, oynamak için bu yola çıktım.
- Ünlü olmak hoşunuza gitmiyor mu yani?
- Yaptığım şeyin beğenilmesi tabii hoşuma gidiyor. İşimin karşılığı bu çünkü. Bu mesleği yapıp, tanınmama şansı olsaydı, camiamızda bunu seçen insanlar olabileceğini düşünüyorum. Şunu demek istiyorum; herkes oyunculuğu tanınmak için yapmıyor ama tanınmak da kötü bir şey mi, bilemiyorum. Ben tanınmak için oyunculuk yapmıyorum.
- Konservatuarda okuduğunuz yıllarda kendinizi gelecekte nerede görüyordunuz?
- Hep oynamak istiyordum ve şu an oynuyorum. Tiyatrom olsun istiyordum, tiyatrom var. Sektörde kendime bir yer edinmek istiyordum, ufak ufak yer edinmeye başladım. Çok içime sinen bir sinema filmi istiyordum, bir tek o olmadı! Ama içime sinen bir proje çıkana kadar sinema filminde yer almayacağım. O gün ki hayallerime çok uzak değilim yani.
AŞK UZUN ZAMANDIR UĞRAMIYOR
- Bu grup, sizin camianızdan insanlardan oluşuyor, başka yaşamları olan insanların sosyal gerçeklikleri size uzak mı geliyor?
- Uzak gelmiyor aslında. Ablam reklamcı, bir arkadaşım avukat, diğer arkadaşım özel bir şirkette çalışıyor ve onların da bize eşlik ettiği oluyor. Hayata her zaman sektörel olarak bakmıyoruz.
- Aşka inananlardan mısınız?
- 'Aşka vakit yok' diyen sanatçıya inanmıyorum. Aşk vakit gerektirmez. Âşık olursan, onu düşünmeye vakit ayırabilirsin. Sonuçta gün içinde ölmeyecek kadar uyku uyuyabiliyoruz. Zaman bulunur illa ki. 'Şu an aşka zamanım yok' demek yersiz. Karşıma gelmemiştir o başka.
- Nasıl bir sevgilisiniz?
- Karşımdakinin hissiyatı beni nereye çekerse, oradayım. Ne kadar büyük bir şey yakaladığımızla alakalı. Birden 'Yürümüyor!' da diyebilirsin ya da tam tersi Cemal Süreya okurken, Sezen Aksu'nun bir şarkısını dinlerken de bulabilirsin kendini. Bana uzun zamandır hiçbiri olmuyor ama... Bu nedenle âşıkken ne yaptığımı unuttum. Aşk uzun zamandır bana uğramıyor...
- Aşk mı flört mü?
- Tabii ki aşk ama aşk gelene kadar asla flörtsüz kalmam. Riyakarca 'Aşkı bekliyorum' diyemem. Âşık olmak isterim ama yoksa öylece bekleyemem.
VAY BE İSTANBUL'DA BİR TANIDIĞIM VAR!
- Bir gün hayatınızda dizi ya da tiyatro olmazsa, ne yaparsınız?
- Bilmiyorum ama bir şey üretmeye çalışırım. 2002'de güzel sanatlar fakültesine girdim, 2007'de çıktım. İçinde tiyatro ve sinema olmayan bir hayatım hiç olmadı.
- İzmir'den buraya gelen oyunculardansınız. İstanbul korkuttu mu ilk başlarda?
- İzmir'den İstanbul'a gelmek çok zor. Ben okul bitmeden önce Kurşun Yarası'nda oynamıştım. Sonra Kanlı Düğün projesi çıktı. İstanbul'u biraz tanımış oldum bu işler sayesinde. Okulum bitti, İstanbul'a gelmek zorunda kaldım, çünkü sektör burada. Ama ilk geldiğimde farklı arkadaşlarımın evinde kaldım. Halim Ercan'da, BKM'den Büşra ve Yasemin'de... O dönem Yalancı Yarim'de oynuyordum. Az buçuk para da kazanmaya başlamıştım. İki ay sonra ev tuttum ama onlara yakın bir sokakta olmak istedim. Sonra ben ve benim gibi İstanbul'a gelen diğer arkadaşlarım kısmen İstanbullu olunca, yeni mezunlara biz evimizi açtık. Düşünsenize, yeni mezunsunuz ve tanımadığınız bir şehirde kimseniz yok! Evini birine açmak çok önemli. İlk zamanlar Taksim'de bir arkadaşla karşılaştığım zaman 'Vay be! Benim de burada bir tanıdığım var!' diyordum. O kişiyi çok sevmesem bile 40 yıllık arkadaşımı görmüşüm hissi yaşıyordum.
- İstanbul sizi yutsaydı geri döner miydiniz İzmir'e?
- Bilmem... Yutmadı, buradayım.
- Çok görüşmeye gidip, çok kapı çalıp, reddedildiniz mi?
- Hiç reddedilmedim. Ama kapı da çalmadım. Ben geldim ve mesleğimi yapmaya başladım. Seçmelerde kaybetmedim. Çünkü işime özen gösteriyorum ve çalışıyorum. Kaybetmek için bir neden yok diye düşünüyorum.
MADONNA'YI GÖRMEK İSTERDİM
- Araplar sizi beğeniyor, inanılmaz bir hayran kitleniz var...
- Onlar beni Bitmeyen Şarkı ile tanıdı. Ve Kuzey Güney dizisiyle çoğaldılar ve çok varlar. Enteresan bir durum. Başka ülkelerde de artık Türk dizilerinin izlendiğini gösteriyor bu. İleride bu durumun Batı'da da yaşanacağını düşünüyorum.
- Piyasada sizin gibi oyunculardan oluşan arkadaş grubu yok. Nasıl başarıyorsunuz egolarla başetmeyi?
- Egolarımız yok. Birbirimizle rekabet etmiyoruz. Bir arkadaşımın dizisini aynı anda farklı kanalda benim dizimin karşısında yayınlansa ben bunu tweet atarım. Dediğim gibi yarışımız yok. Bizim için benim başarım onu başarısı, onun başarısı benim. Ayrım yok.
- Bir şansınız olsa, ölü ya da diri hangi kadını tanımak isterdiniz?
- Madonna'yı tanımak isterdim.
- İnsanlar sizi en çok hangi semtte görebilirler?
- En çok Beşiktaş'ta takılıyorum. Genelde kahvaltı yaparken görebilirler
. - Bir arkadaş grubunuz var ve komün gibi takılıyorsunuz. Tatilde beraber, işte beraber...
- Çok arkadaşım ama çok az dostum var. Ve o dostlarımla da çok iyi vakit geçiriyorum. Onlarla iş yaparken de mutluyum. Bu benim için çok iyi bir şans. Kavga etsek bile bu kavga proje için oluyor ve orada kalıyor. Tatiller için de bu durum geçerli. Her şey bu kadar güzelken neden ayrı kalalım?