Beş yaşında Şengyang Piyano Yarışması'nı kazanmasının ardından şehrinde hiç de küçümsenemeyecek bir şöhretin de sahibi olmuştu. O, Şengyang'ın küçük parlak piyanistiydi. Hayali olan Pekin Merkez Müzik Konservatuvarı'na girmek için geldiği Pekin'de ise sokakta yürüyen sıradan bir çocuktan farkı yoktu. Onu seçmelere hazırlayacak piyano öğretmeniyle tanışmaya gidecekleri günün sabahında babası şöyle demişti: "Öğretmeninle tanıştığında her şey yolunda gidecek. Senin yeteneğini görecek ve nasıl daha iyi olman gerektiğini sana gösterecek. Bir-bir buçuk yıl sonra konservatuvara girecek seviyeye geleceksin ve sonra ülkenin en iyi eğitmenlerinden ders alacaksın. Bu yüzden onu etkilemen şart. Bugün mükemmel çalmalısın." Küçük piyanist zaten mükemmel çalmak için hazırlanmıştı. Öyle ya da böyle öğretmenini etkileyecekti. Ancak yeni öğretmeniyle tanıştığı daha ilk dakikada öfkesini hissetmek onu çok şaşırttı. Profesör Öfkeli (Bu adı takması uzun sürmemişti), onu dinlemekten hoşlanan, sürekli cesaretlendiren Şengyang'taki öğretmeni Profesör Zhu'dan çok farklıydı. Bu küçük elli küçük kadın, yeni öğrencisinin piyano çalışından etkilendiğine dair en ufak bir emare göstermemişti. Yetenekli olduğuna ilişkin tek bir kompliman çıkmamıştı ağzından. Çaldığı her parçanın ardında tek yaptığı kafasını sallayıp "Tamam" demekti. Küçük piyanist dersin sonunda babasına "Ama öğretmen neden bana karşı öfkeli?" diye sormuştu. Babası ise oğlunun sözünü düzelterek başlamıştı cümlesine: "Bu öfke değil. Bu profesyonellik. Seni şımartacak zamanı yok. Oğlunu pışpışlayan bir anne değil o. Yapması gereken bir işi olan yüksek profilli bir profesör. İşi seni zorlamak. Senin işin de onu dinlemek." Küçük piyanistin Pekin'deki yeni hayatı zorlu başlamıştı. Günleri Profesör Öfkeli'den ders almak ve okula gitmekle geçiyordu. Pratik yapmak onu zorlamıyordu. Öğretmenin verdiği en zor parçaları bile çabucak öğreniyordu. Ancak başaramadığı tek şey profesörünü etkilemekti. Profesör Öfkeli'ye göre küçük piyanist odaklanmadan, müzikal bir tavrı olmadan çalıyordu. Ona "Sonunda kendilerini öldüren Japon samuraylar gibi çalıyorsun", "Patates eken çiftçiler de bu kadarını çalar", "Su gibi çalıyorsun, renksiz, tatsız" diyordu. Öğretmeninin acımasız kritikleri onu panikletse de babası soğukkanlılığını koruyordu: "Gerçek hayat işte böyle bir şey. Şengyang bir masaldı..." Polis olan babasının sağlayabildiğini kısıtlı imkanlarla gece gündüz çalıştı. Akşam yemeğinin ardından piyanonun başına oturuyor, saat 19.00, 20.00 derken 21.00 oluyor, hatta 23.00'e kadar uzuyordu çalışmaları. Evin duvarları ince olduğu için çok geçmeden komşuların şikayetleri de duyulmaya başlıyordu. "Bu müzik bizi deli edecek", "Ellerini kıracağım", "Eğer susmazsan seni öldüreceğim"...
TAKMA ONLARI KAFANA LANG
Babası ise "Takma onları, çalışmana devam et" diyordu, sesler kesilmezse, bu kez babası avazı çıktığı kadar bağırarak karşılık veriyordu: "Benim oğlum bir dahi. Onu bedava dinlediğiniz için çok şanslısınız. Bir gün insanlar bu ayrıcalığa sahip olabilmek için para ödeyecekler"... Çinli piyanist Lang Lang, hayat hikayesini anlattığı
Journey of a Thousand Miles adlı kitapta Pekin'deki hayatını böyle anlatıyor. Gerçekten de Lang'in babasının sözlerinin gerçekleşmesi çok da uzun yıllar almadı. Küçük piyanist, dokuz yaşındayken o çok arzuladığı konservatuvara girmekle kalmadı, sonrasında da biletleri haftalar öncesinden tükenen konserler veren dünya çapında bir müzisyen oldu.
Time dergisinin Dünyanın En Etkili 100 İnsanı arasında gösterdiği,
New York Times'ın 'Klasik müzik gezegeninin en ateşli sanatçısı' ilan ettiği Lang Lang, klasik müziği popüler kültüre entegre etmesiyle tanınıyor. Metallica ile aynı sahnede çalan ünlü piyanist, 2008'de, Olimpiyat Oyunları'nın Pekin'deki açılış seremonisinin ardından Çin'de 40 milyon çocuğu piyano öğrenmeye teşvik ederek 'Lang Lang etkisi' diye adlandırılan bir fenomene imza attı. Berlin Filarmoni, Viyana Filarmoni, New York Filarmoni gibi dünyanın en prestijli orkestralarının eşlik ettiği ilk Çinli piyanist unvanını taşıyan Lang Lang 31 Ekim'de İstanbul'da Zorlu Center PSM'de özel bir konser verecek. Şimdi yıllar önce ondan şikayetçi olan komşularına ne demeli acaba? Biz ne yaptık diye düşünüyorlar mıdır?