İstanbul
Devlet Tiyatroları Müdürü Zafer Kayaokay'la, tiyatroyu A'dan Z'ye masaya yatırdık. Tiyatro sanatını yaygınlaştırmak ve herkesle buluşturmak hedefinde oldukça istekli ve heyecanlı Kayaokay.
- Yeni projeleriniz var mı? Buradan başlarsak...
- Çocuklar, gençler, engelliler için projelerimiz öne çıkıyor. Türk örf-adet ve kültürümüzü kaybetmeden Batı'nın da sentezini alarak çocuk ve gençlik yetiştirmeliyiz. Japonya ve Avrupa'nın birçok ülkesi bununla ayakta duruyor. Batı maymunu olmadan, kendi örf-adet ve törelerimizle bunu götürmeliyiz. Çocuklarımıza iyi bir sanat geleceği bırakmak, Devlet Tiyatrosu olarak boynumuzun borcu. Çocuklarımız Avrupa'yla ilgili ya da Avrupa'nın yaptığı çizgi filmlerle büyüyor. Oysa, bizim
Homeros,
İlyada'dan önemli efsanelerimiz var; bir Dede Korkut'umuz, bir Köroğlu'muz var. Burada amacımız, çocuk oyunu sayısını, perde açma sayısını artırarak kente yayılmak.
- Engellilere yönelik projeleriniz neler?
- Tekerlekli sandalyeyle salonlara girebilecek altyapı kurduk. Duyma ve konuşma engelliler için bir oyun yapıyoruz;
Sessizliğin İçinden. İstanbul Devlet Tiyatroları'nda bir ilk. Duyan ve konuşanla, duymayan ya da konuşmayan yan yana oturup oyunu izleyecek. Ocakta gösterime girecek. Bu konuda duyarlılığı artırmaya çalışıyoruz. O insanı da evinden çıkarıp tiyatro salonuna getirebilmek de benim görevim.
- Çocuklara ulaşmayı önemsiyorsunuz değil mi?
- İstanbul Kültür Üniversitesi salonundaki oyunumuza en az 300 öğrenci geliyor. Tiyatroya hiç gitmemiş öğrenciyi alıyoruz; amaç sanatla buluşturmak. Tiyatro salonu olan okulları tespit ettik. 2016'da sistemli olarak okullara gideceğiz.
Sefiller'i bir çocuğa belki üç ayda okutamazsınız ama bir çocuk oyununu 45 dakikada seyreder; kendi edebiyat bellek kitaplığında bir kitap daha oluşur.
- Çocuk oyunlarının sayısı mı artacak?
- Oyun sayısını daha artırarak, Beylikdüzü, Küçükçekmece, Bahçelievler gibi çeşitli bölgelere yaydık. 38 yıldır Devlet Tiyatrosu Kadıköy'de sistematik olarak varolamamış. Şimdi her ay Kozyatağı Kültür Merkezi'nde ve Caddebostan Kültür Merkezi'nde, herkesin sanatla bulaşacağı iki sahne var; çocuk oyunları oynanıyor. Üzüldüğümüz bir konu; özel tiyatrolardaki dostlar, "Neden Devlet Tiyatrosu'na burada sahne açıyorsunuz?" diyor. Bu abesle iştigal. Neden açılmasın? Devlet Tiyatrosu neden burada olmasın? Neden bir tek Kadıköy'de bu problem oluyor?
- Neden bu tepki?
- Oturmuş, alışılmış sahneler olduğu için. Ne özel tiyatrolarla ilgili bir gündemim ne de önünü kesmek gibi bir derdim var. Ben bu hizmeti, her noktaya taşımanın peşindeyim.
- Seyirci sayınızın bugünkü durumu nedir?
- İstanbul 17.5 milyonluk bir kent. Göreve geldiğimde gecelik koltuk sayısı 3 bin 500'ken şimdi 6 bin. Sahne sayısı altıyken bugün 11. Geçen yılın bir aylık seyirci sayısı 20 binlerdeyken geçtiğimiz kasım ayında seyirci sayısı yaklaşık 50 bin oldu.
- 17.5 milyonluk kentte ne kadar kişiye ulaşmayı hedefliyorsunuz?
- Hiç değilse gecede İstanbul nüfusunun binde birine (17 bin 500 kişi) ulaşabilmek. Salonların artarak hizmetin yaygınlaşmasıyla, çok değerli oyuncularımızla bu hizmeti her yerde vereceğiz. Devlet Tiyatrosu yayılmaya devam edecek. Sanatın yaygınlaşması anlamında kararlıyım; devletin imkanlarıyla Türkiye'de yaşayan her insanla bu sanatı buluşturacağım. Hiç kimseyle kavga etmeden, kimsenin önüne geçmeden, kimsenin ekmek parasıyla oynamadan var olmamız gereken yerlerde olup, o kentte görevimizi yapacağız.
SANAT KAPILARI AÇMAYI ÖĞRETİR
- Toplum ve siyaset dünyası tiyatroya gerekli değeri veriyor mu sizce?
- Bence veriyor. 36 yıldır bu kurumdayım. "Tiyatroya gerek yoktu; tiyatroyu bu ülkeden kaldıralım" diyen hükümet duymadım. Şu anda bilim ve sanatı birleştirmek zorundayız. "Çadırda tiyatro yapıyorum" diyemezsiniz. Sanat, bilimin senteziyle birlikte düşünülmeli. Sanat, kilitli kapıları kırmaktan çok o kapıları açmayı öğretir.
- Dünyaya entegre dediniz. Uluslararası çalışmalarınız var mı?
- Özellikle Doğu Avrupa'yla yakın ilişkiler içindeyiz. İstanbul en yakın nokta. Buralarda hâlâ bir Osmanlı kültürü var. Bu ülkelerin tiyatro yöneticilerini İstanbul'da toplamak istiyoruz. Yine 2016'da dünya gençlik festivali yapacağız.
- Devlet büyüklerinin tiyatroya gelmesi toplumu yönlendirmesinde katkısı olur mu?
- Devlet büyüklerinin sanat salonlarında görülmesi halkı oralara yönlendirecektir. Devlet büyüklerinin tiyatro ve opera salonlarına sergi salonları girmesi, ki giriyorlar sayıyı arttırmaları halkı o işe doğru yönlendirecektir. Bizim de hasretimizdir. Ben de çok görmek istiyorum prömiyerlerimde valiyi, ordu komutanını, milletvekillerini...
DEVLETLE ATBAŞI GİTMELİYİZ
- Tiyatro sütliman bir alan değil. Ne diyorsunuz?
- Hiçbir zaman sütliman olmadı. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir şey yok. Dozunu, ilkelerini, tavrını iyi koymak lazım. Politikadan, hükümetlerden bahsetmiyorum ancak devletin genel yapısı içinde görevimizi yapmakla mükellefiz. Bu ülkede tiyatro birçok alanda yapılıyor. Burada yapmaya karar verdiysek, devletle atbaşı gitmek; devletin anayasal ve hukuksal kuralları içinde yürümek zorundayız. Ama kaderci olalım, her söylenene baş eğelim anlamında bir cümle kullanmıyorum.
- Atbaşı gitmek nasıl olmalı?
- Devletle birlikte yürümek, ona göre repertuarı yapmak. Siz kalkıp da sadece Batı oyunlarıyla ya da bu halkın kaldıramayacağı ya da hazmedemediği oyunlarla önlerine çıkarsanız, işler kolay olmaz. Yaptığınız işin anlamı da kalmaz. Kastım bu.
- Şehir Tiyatroları'ndan Erhan Yazıcıoğlu'nun istifa kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İçerideki problemi gerçekten bilmiyorum. Şehir Tiyatroları çok köklü bir kuruluş. Çok güçlüler İstanbul'da. İç işlerine karışmak istemiyorum. Onların kendi meseleleri. Ancak istifaları çok anlamlı bulmuyorum. Çünkü hepsi birer değer.
İNSANLAR TELEVİZYONDAN SIKILDI
- Dizi furyası var. Diziler rakibiniz mi?
- Değil. Bilakis önemli oyunları koyduğumuz zaman, oyunlar dizilerin rakibi oluyor. Öyle oyunlar var ki, izlemeye kent dışından geliyorlar. Eskiden milli maç olduğu zaman biraz sarsılırdık, şimdi o da olmuyor.
- Tiyatro seyircisi daha seçkin gibi bir algı var...
- Şöyle diyelim; İstanbul seyircisi biraz seçkinci. Şehir tiyatroları ve onlarca özel tiyatro var. Seyirci de iyiyi ayırıyor. Televizyon kutusunun önünde uyuşmak istemeyen seyirci kendisini sokağa atıyor. Yaşamındaki tarzı seçiyor. Bu, insanımızın dizilerden de televizyonlardan da sıkıldığını gösteriyor.
- Size göre diziler miadını doldurdu mu?
- Biraz öyle. Çünkü çok tekrar. Bundan 50 yıl evvel Türk sinemasında yapıldığı gibi zengin kız fakir oğlan hikayeleri.
- Dizileri ve sinemayı tiyatroya rakip görmüyorsunuz yani?
- Asla olamaz. Bakın dizi sektörüne; diyelim ki 5 bin kişi görev alıyor dizilerde. 4 bin 900'ü zaten tiyatro sanatçısı. Bu insanların sadece rahat yaşamak için gittikleri bir yerde asıl meslekleri neden kaybolsun ki?
- Oyuncuların dizilere yönelmelerinin temel nedeni maddiyat mı sizce?
- Tabii ki. Tiyatroda bu paraları kazanmaları mümkün değil..
- TV'de oyuncunuzu gördüğünüzde ne düşünüyorsunuz?
- Gururlanıyorum tabii ki. Bir Musa Uzunlar'ın bir Yetkin Dikinciler'in, bir Sumru Yavrucuk ve diğerlerinin bizde olması bir yüzdür. Tanınmış bir yüz tiyatroya ciddi katkı sağlar.