Hollywood
özellikle mahkeme filmleri üzerinden sinemada adalet nedir ne değildir gibi sorgulamalara yıllar önce başlamıştı. O kadar çok film çekildi ki artık bir alt tür olarak mahkeme filmleri diye bir başlık bile açıldı. Dolayısıyla bir yönetmen kamerasını mahkeme salonuna sokuyorsa yeni bir söz söyleme konusunda işi zor demektir. Ki Sidney Lumet'nin 1957 yapımı 12 Öfkeli Adam filmi hâlâ en iyi mahkeme filmi olarak kabul edilir. İlk filmi Donmuş Irmak/Frozen River ile iyi bir yönetmenlik kumaşı olduğunu gösteren Courtney Hunt, Yüce Adalet/The Whole Truth filminde adalet sistemindeki yalanlara odaklanıyor. Ve mahkemelerin gerçek adaleti bu yalanlar nedeniyle neden dağıtamadığını anlatıyor. Filmde babasını öldürdüğü için yargılanan bir çocuğun davasını izliyoruz. Olayları da çocuğu savunan avukat Richard Ramsey gözünden. Sanık çocuk, cinayet sonrası avukatıyla hiç konuşmayıp bir anlamda suçlu olduğu izlenimi veriyor. Avukat Ramsey (Keanu Reeves) de bütün stratejisini çocuğu en az cezayla kurtarma üzerine kuruyor. Fakat işi zor, çünkü elinde hiçbir veri yok. Tabii bu avukat ABD'de mahkeme salonlarında yemin edilmesine rağmen, tanık, sanık, avukat herkesin yalan söylediğini düşünenlerden. Öyle ki kendine yalan söyleyenleri tespit etmesi için bir yardımcı avukat tutuyor. Ki filmin temel derdi de bu, yüce adalet denilen adalet sisteminin yalanlarla istila edildiği, bunun bilindiği ama kimsenin de sesini çıkarmadığı.
REVES ORTALAMA OYNUYOR
Sürprizli olay örgüsüyle Hunt'un gerilimi iyi kullanan kamerası, filmi seyredilebilir kılıyor ama şaşırtma adına yapılan sürprizlerin de çok inandırıcı olmadığını söylemek gerek. Şeytanın Avukatı'ndan sonra yolu tekrar mahkeme salonuna düşen Keanu Reeves bu sefer o kadar iyi değil ama kötü de değil. Ortalama oynuyor. Kötü olan ise Renee Zellweger. Netice itibariyle haftanın öne çıkanlarından olsa da Yüce Adalet bilinen sularda yüzen ortalama bir seyirlik. Yönetmen için bir geri adım. Mahkeme filmleri arasındaysa çok da adından söz ettirecek bir yapım değil!