Mardin'in sokaklarında kaybolmaksa şehrin ruhunu anlamanın en güzel yollarından biri. Sabah güneşinin ilk ışıklarıyla birlikte taş duvarlar, altın sarısı rengini alırken, şehrin sokakları huzurlu bir sessizliğe bürünür. Bu sessizlik, bir anda Ulu Cami'nin minaresinden yükselen ezan sesiyle bozulur ve şehre hayat gelir. Sokaklarda ilerlerken, karşınıza çıkan geleneksel dükkânlar, rengarenk badem şekerleri, etnik desenli halılar, zanaatkarların çalıştığı atölyeler, kültürel çeşitliliği gözler önüne seriyor.
Eskiler, "Gecesi gerdanlık, gündüzü seyranlık" derler Mardin için. Gece bakıldığında gerdanlık şeklini andıran kent, gündüzleri ise tüm ihtişamı ile seyirlik manzaralar sunuyor. Mezopotamya ovasını tepeden gören bu kentte Türkler, Kürtler, Araplar ve Süryaniler yüzyıllardır kardeşçe bir arada yaşıyor. Farklı etnik grupları bir araya getiren Mardin'in bu kozmopolit yapısı şehri daha da görülmeye değer kılarken, kentin her noktasında bu kültürlerin izlerini görmekse mümkün. Caddenin bir yanında camiler yer alırken hemen arka sokağında farklı mezheplere ait kiliseler; farklı inançların öğretildiği medreseler bulunuyor. Yokuşlu merdivenli dar sokaklar, ilgi çeken kapılar, kentin adeta simgesi olmuş çeşit çeşit abbaralar, mimari yapısıyla kendine hayran bırakan yapılar... Hepsi size adeta tarihi bir film stüdyosu hissini yaşatıyor.
İNANÇ VE SÜKÛNETİN BULUŞTUĞU YERLER
Mardin, zamanın dokusunu koruyan bir şehir. Sadece mimarisiyle değil, kültürel ve dini zenginlikleriyle de büyüleyici bir deneyim sunuyor. Burada geçirdiğiniz bir gün, sizi geçmişin derinliklerine yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda ruhsal bir dinginlik ve kültürel bir keşif vaat eder. Şehir, özellikle Süryani Ortodoks ve Katolik toplumlarının merkezi olarak bilinir ve bu nedenle pek çok tarihi manastıra ev sahipliği yapmakta. Şehrin ve kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyenler için Mor Gabriel Manastırı, Deyrulzafaran Manastırı, Kasımiye Medresesi ve Zinciriye Medresesi mükemmel bir başlangıç noktasıdır. 4. yüzyıldan kalan ve Süryani Ortodoks Kilisesi'nin önemli merkezlerinden biri olan Mor Gabriel Manastırı, taş işçiliği ve etkileyici freskleriyle dikkat çekerken, Deyrulzafaran Manastırı, erken Hristiyanlık dönemine ait mozaikleriyle büyüleyici bir atmosfere sahiptir. 14. yüzyılda inşa edilen Kasımiye Medresesi ile aynı dönemde yapılan Zinciriye Medresesi ise İslam dünyasında eğitim ve kültürün merkezi olmuş bir yapı olarak, ziyaretçilerine tarihi bir yolculuk sunar. Bu yapılar, Mardin'in tarihi dokusunu yansıtan, her biri farklı bir kültürel mirası taşıyan değerli mekanlar arasında yer alır.
DARA ANTİK KENTİ
Mardin'in en etkileyici yerlerinden biri de Dara Antik Kenti. Dara, Roma İmparatorluğu dönemine ait izler taşıyan ve önemli bir antik yerleşim alanı. Özellikle bu yaşam alanı surları, su kanalları, kaya mezarları ve antik yapılarıyla dikkati çekiyor. Kentin kuşkusuz en ilginç noktasıysa 15 asırlık toplu mezarı. Ölülerin tekrar dirileceğine inanıldığı için kayanın içi yontularak elde edilen bölüme tahminen 3 bin kişinin cansız bedeni sığdırılmış.
TELKARİ İLE YENİ BİR TURİZM ROTASI
Son yıllarda, Mardin'de telkariye olan ilgi, şehrin turizmini de şekillendirdi. Yılın her dönemi yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken şehir, telkari sanatını yaşatan atölyeleriyle de ziyaretçilerine özel bir deneyim sunuyor. Atölyelerde, turistler sadece alışveriş yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bu eşsiz sanatın nasıl yapıldığını öğrenme fırsatına da sahip oluyorlar. Bazı atölyeler, ziyaretçilere telkari yapımı konusunda kısa kurslar düzenleyerek, sanatın inceliklerini öğretiyor. Bu da Mardin'i, el sanatları severler için cazip bir destinasyon haline getiriyor. Mesleğin zamana direndiğini belirten telkâri ustalarından Bekir Varlık (46), "3 bin yıldır bölgemizde bulunan bu kültür bizim için babadan oğluna aktarılan bir değer. Ben yeni dönem ustalardan biri olarak bu mesleğin geleceğinden şüphe diyorum. Çünkü gençler artık bu tarz işlerle uğraşmak istemiyor. Halbuki altın, gümüş ve bakırın ateşle dansına şahitlik etmek eşsiz bir zevk. Bu mesleği yapmak isteyenler olursa biz öğretmeye hazırız" diyor.
MARDİN'İN ZAMANSIZ KONAKLARI: FİLM VE DİZİLERİN GÖZDESİ
Taşın dile geldiği, tarihin sokaklarda yankılandığı Mardin, sadece gezginlerin değil, sinema ve dizi dünyasının da vazgeçilmez mekânlarından biri. Dar sokakları, eşsiz manzarası ve ihtişamlı konaklarıyla adeta bir film platosunu andırıyor. Özellikle Savur ve Midyat'taki taş konaklar, birçok yapımın ana sahnesi olmuştur. Midyat'taki Konuk Evi, süslü taş işçiliği ve geniş avlusu ile dizilerde sıkça karşımıza çıkar. Benzer şekilde Dara Konağı ve Şahmaran Konağı, hem tarihi dokuları hem de mistik atmosferleriyle yönetmenlerin gözdesi.
Bu konakları ziyaret ettiğinizde, kendinizi bir film sahnesinin içinde gibi hissedebilirsiniz. Merdivenlerden inerken bir karakterin izini sürebilir, geniş taş avluda geçmişin seslerini duyabilirsiniz. Özellikle gün batımında, Mezopotamya'ya karşı bir kahve içmek, Mardin'in büyüsüne kapılmanın en güzel yollarından biri.
MARDİN MUTFAĞI: LEZZETLİ BİR KEŞİF
Mardin, mutfağıyla da adından söz ettiriyor. Şehir, farklı kültürlerin ve etnik grupların bir arada yaşamasının getirdiği zenginlik ile, hem tatlı hem de tuzlu yemeklerinde farklı tatları bir arada sunuyor. Beyran Çorbası, Kaburga Dolması, İçli Köfte ve Mardin Baklavası gibi yerel lezzetler, şehri ziyarete gelen turistler için birer keşif kaynağı. Özellikle meyve kullanımı, Mardin mutfağının en karakteristik özelliklerinden biridir; nar ekşisi, kayısı ve incir gibi meyveler, yemeklere tatlı ve ekşimsi lezzetler katarak yemekleri zenginleştirir.