Pakistan'ın beşte birini sular altında bırakan 20 milyon insanın evsiz kalmasına sebep olan afetin izleri kuzeyde yavaş yavaş silinirken, ülkenin güneyinde ise sel suları hâlâ çekilmiş değil. Sular yardım kuruluşlarının çalışmalarını da güçleştiriyor. Türk Kızılay'ı bu ortamda bile canla başla çalışmasını sürdürüyor. Büyük aileler için 3-4 ailenin aynı mutfağı kullanabileceği 'obakentler' oluşturuyor. Türk Kızılay'ı Pencap Eyaleti'nde selin en çok zarar verdiği Multan ve çevresinde 10 köye yardım götürüyor. Ulaşımın aksadığı yerlerde devreye eşek, öküz ve deve arabaları giriyor. Bazen taşınan bir prefabrik evlerin bir parçası bazen de gıda yardımı oluyor. Kızılay Pencap Alan Delegasyon Başkanı Kemal Pehlivanlıoğlu, selzedelerin sahiplik duygusuyla yıkık da olsa evlerini terk etmek ve mallarını kaybetmek istemediklerini belirtiyor. Pehlivanoğlu, bu durumu ve buldukları çözümü şöyle anlatıyor: "Kimisinin hayvanları, kimisinin bir tavuğu kimisinin bir ağacı vardı. Onları kaybetmek istemiyorlardı. Biz de Kızılay olarak bu duruma çare üreterek insanların yıkık da olsa evlerinin yanında onlara ev kurup, morallerini de yükselttik."
10 BÖLGE, BİN 642 AİLEYE EV
İnsanlara her koşulda yardımlarını ulaştırdıklarını söyleyen Pehlivanoğlu, "Merkeze yakın olan yerlerde araçlarla yardımlar yapılıyor, buralarda prefabrik evlerimizi kuruyoruz. Ama daha uzak yerlerde ise sel suları çekilmiş değil. Bazı evlere ve köylere ulaşımı araçla sağlayamıyoruz. Bu gibi yerlere eşek, at öküz ve deve arabalarıyla ulaştırıyoruz. Eğer şartlar uygun değilse insan gücüyle taşıyarak son noktaya kadar gıda yardımlarımızı götürüyoruz" dedi. Pehlivanoğlu, Pencap'ta 20 kişilik ekiple 102 TIR insani yardım malzemesinden 85'inin boşaltıldığını ve halihazırda boşaltılmaya devam edildiğini; 10 ayrı bölgede bin 642 aileye ev ve bu ailelere ayrıca gıda yardımı yapılacağını açıkladı. Kızılay'ın sel felaketinden sonra bölgeye gönderdiği ekiplerde kadınlar da var. Bunlardan birisi de Hediye Özkaradeniz... 50'nci yaşına Pakistan'da gireceğini belirten Karadeniz, duygularını şöyle aktardı: "İnanın buradaki insanlar bir güler yüze hasretler. Geçenlerde yaşlı bir kadın elinde ekmek ve birazcık soğan baktım onu yiyor. Bunun gibi bir çok acı şey. Bir iki, tane Urduca kelime öğrendim. Onlar da 'Abla' demeyi öğrenmiş. 'Abla abla' diyerek geliyorlar."