Güzelyalı Kültür Merkezi'nde 8 Şubat akşamı
Türker Bekat Türk Müziği Korosu'nun konseri vardı. Bir süredir bu tür faaliyetleri takip edememiştim. Gittim, kulaklarımın pası silindi. Bekat'ı 1980'lerin başlarında tanımıştım. Düzenlediğim
"Anadolu el sanatları sempozyumu"nu yardımcılarım bir konserle sonlandırmak istemişlerdi. O sırada Bekat'ın yüze yakın öğretmenle oluşturduğu koro için teklifimizin anlayışla karşılanması ile son akşamımız bir musiki ziyafetini yaşatmıştı. Atatürk Kültür Merkezi'nin büyük salonundaki sahneyi tamamen dolduran öğretmenler, sempozyuma unutulmaz bir değer katmışlardı.
KESİNTİSİZ DOSTLUK
Bekat ailesi ile o gün başlayan dostluğum kesintisiz bu güne kadar devam etti. Buluşmalarımızda müzik eksik olmazdı. Çünkü müzik Bekat'ların hayatının önemli bir parçasıydı. Başka yerlere nasıl giderler bilmiyorum ama, bize geldiklerinde arabasının bagajında mutlaka bağlaması, tamburu ve amplifikatörü bulunurdu.
Tezgahı kuruverirdik. Zamanın nasıl geçtiğini de bilemezdik. Geçmiş senelerde bir yaz günü, birlikte Mordoğan'daki bir dostumuza gitmiştik. Yemekten sonra Türker'in konseri başladı. Gece yarısı olduğunun farkında değiliz. Ben "Aman Türker herkes yatmıştır, biraz sesimizi kısalım" önerim üzerine,
hafif perdeden saat 03.00'ü bulmuşuz. Müzik ziyafetinin sarhoşluğu içinde evlerimize döndük. Ertesi gün Mordoğan'daki dostumuzu arayarak "Komşularınızdan bizim adımıza da özür dileyiverin" ricamıza karşılık, komşuları "Konsere doyamadık, sizi rahatsız etmemek için perdelerimizin arkasından sabahın 3'üne kadar biz de dinledik. Keşke daha devam etseydiniz" cevabını vermemişler mi! İşte dinlediğimiz konser, bu
Bekat'ın yetiştirdiği koronun konseriydi.
HİCAZDAN BAYATİYE
Hicazdan başlayıp bayati; şarkılarla devam eden bir güfteler ve besteler koleksiyonu. Salondakilerin koro elemanlarına katılması da eserlerin ustalıkla dinleyicileri de katılmaya yönelik seçildiğini gösteriyordu. Besteleri birer eser olan, -Hacı Arif Bey'in
Ateş-i suzan-ı firkat yaktı cism ü canımı, -Avni Anıl'ın
Bir ateşim yanarım, külüm yok dumanım yok, -Lâtif Ağa'nın
Yoktur zaman gel mahım, heman gel, -Sadettin Kaynak'ın
Yeşil gözlerini ufkuma ger ki, Sadettin Kaynak'ın
Elbet gönüllerde sabah olacak ve daha birbirinden değerli daha nice eserler. Konserin en ilgi çeken yönlerinden biri, koronun bütçesiz, ödeneksiz ve bütünü ile amatör bir ruhla bir araya gelenlerden oluşması.
GÜNEŞ ÖZLEMİ
Bol yağmurlu ve kapalı bir havanın akşamındaki bu nefis konserin Sadettin Kaynak'ın
"Kara bulutları kaldır aradan" eseri ile son bulması sanki "Yeter bu yağmurlu, kasvetli günler. Güneş yüzünü göstersin" der gibiydi. Bekat'ı bu başarılı konseri düzenlemesi ve yönetmesi yanında koro elemanlarının arasına engelli
Şive Akgündüz'ü almış olmasını da kutluyorum.
KEYİF KAÇIRAN
Böylesine keyif veren bir konserde, alkışlamaktan avuçlarımız kızarmıştı. Olsun, sabahına düzeldi. Keyfimizi kaçıran bir hususa değinmeden edemeyeceğim. Konser ve konferans gibi toplantılarda aktivite başladıktan sonra salona
ne girilir, ne çıkılır. Geç kaldıysanız sanatçılara ve katılanlara saygılı olmak için ya evinize döner, ya da ara verilinceye kadar koridorda beklersiniz. Konser devamınca o salon elimizi kolumuzu sallayarak girip çıkacağımız
mahalle pazarı değildir. Eleştirdiğim zaman da "İzmir göç alıyor" diye bir bahane uyduruyorlar.
Mazeret uydurmayı bırakıp bu gibi yerlere saygımızı göstererek gelelim. Konser için evimizden çıkarken on dakika erken davranılması zor olmayacaktır. Musikimiz, bizi biz yapan değerlerin başında gelenlerdendir. Bu nedenle, çalarken, söylerken ve dinlerken bu değere saygılı olunmasının bir alışkanlık haline getirilmesi gerekmez mi! Sazcılar, sözcüler yaptıkları işin ciddiyeti içindeyken, izleyicilerden birinin bile bu uyuma ters düşmesi, konserin coşkusunu zedeleyeceğine inananlardanım. Siz de öyle düşünmüyor musunuz!