Böyle bir başlığa "Yaşlanırsa yaşlansın; bayramda, seyranda gidip ellerinden öperiz" diyerek bu gelişmeye duyarsız kalınamaz. Geleneksel aile kurumu (büyük aile) içinde yaşlıların konumu ve statüsü
güvence altında idi. Ailenin yaşlısına, ailenin en bilgili, tecrübeli kişisi olarak saygı ile davranılır ve ihtiyaçları severek istenerek giderilirdi. Günümüzde yaygınlık kazanan çekirdek aile yapısında boşanma oranının yükselmesi, tek ebeveynli aile tipinin ve
bağımsız yaşama düşüncesinin yaygınlaşması yaşlılığı bir sorun olarak toplumların gündemine oturtmuştur. Yaşlılık kavramı
65 yaş ve üzerinde olanları kapsamaktadır. Türkiye genelinde yaşlı kesimin toplam nüfusa oranı yüzde 7,1 olmasına karşılık, bu oran İzmir'de yüzde 8,5 olup, Ege Bölgesi'nde ise oran yüzde 9,4'e kadar yükselmiştir. Durum
iç açıcı olmadığı gibi, bu gidişle Türkiye ortalaması 2023 yılında yüzde 10'un üzerine yükselecektir.
İZMİR'İN ARTILARI VAR
Toplumun yaşlanmasının başlıca sebepleri olarak doğanların yaşama şansının yükselmiş olmasına karşı, doğum oranlarının düşmesi, yaşlıların sağlıklarının daha iyi korunabildiği için ölüm yaşının yükselmesi gösterilir. İzmir'de de yukarıda saydığımız hususlara ek olarak,
ikliminin elverişli olması sebebiyle emekliliğini kazananların, çocuk sahibi olma yaşını aşmışların buraya gelip yerleşmeleri, öteki illere göre dengenin bu kentimiz açısından daha hızlı bozulmasına sebep olmuştur. Büyükşehir Belediyesi'nin hazırlattığı
"İzmir Kent Sağlık Profili" isimli kitapta, yaşlılık ile ilgili bilgiler arasında şu hususlar yer almaktadır: -Türkiye genelinde genç nüfus oranı daha fazlayken, İzmir'de daha düşüktür. -Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre İzmir'de doğup yaşayanların oranı yüzde 43'dür. (Bu oran İzmir'in önemli ölçüde
göç alan bir il olduğunu göstermektedir.) -Türkiye genelinde genel doğurganlık oranı binde 79 olmasına karşılık, İzmir'de binde 43'tür (Bu oran yukarıdaki bilgi ile karşılaştırıldığında çeşitli gerekçelerle İzmir'e gelenlerin
doğurganlık dönemini aşmış kimseler olduğu anlaşılmaktadır.) Ayrıca 2005 genel nüfus sayımına göre İzmir'de yaşayan 65 yaş üstündekilerin oranı yüzde 9.72 olmasına karşılık ( 220 bin 264 kişi), 2030 yılında bu oranın yüzde 18.68'e yükseleceği tahmin edilmektedir.
BELEDİYELERE DÜŞEN GÖREV
İzmir'in göç alıp almayacağı, göç aldığı takdirde hangi yaş grubundakilerin göçlerinin kabul edileceği, doğurganlık oranını yükseltebilecek önlemlerle ailelerin kaç çocuk sahibi olmalarının uygun olacağını belirlemek bu köşe yazısında
bizim işimiz değildir. Mademki İzmir , Türkiye geneline göre hızla yaşlanan bir ildir, o halde başta belediyelerimiz olmak üzere,
yaşlılarla ilgili önlemleri alma ve hizmet sunma zorunluluğu vardır. Aileleri ile birlikte yaşamalarının dışında, bakım hizmeti bulacakları bir kurum olarak kamu ve özel sektör kuruluşlarına ait huzurevlerinin sayı ve kapasitesi dikkate alındığında çok yetersiz kaldığı görülür.
GÜN, TAKVİMLERDE KALIYOR
Türkiye'de küçük aile tipine yönelik hızlı bir artış olsa da, halen her 10 aileden 7'sinde yaşlı ya ailesi ile ya da aynı apartmanda, sokakta, mahallede yaşamaktadır. Geri kalan 3 yaşlı için mevcut huzurevleri ve benzerlerinin kapasiteleri dikkate alındığında
önemli bir açığın olduğu görülür. Yani, sorunlar kitap yayınlamakla değil, önlem alınmasıyla çözülecektir. Yaşlıların sorunlarına ilgi çekmek için takvimlerde, Yaşlılar Haftası (18-24 Mart), Yaşlıya Yönelik Suiistimalin Önlenmesi (15 Haziran), Emekliler Günü (30 Haziran), Dünya Yaşlılar Günü (1 Ekim) yer almaktadır. Bu günlerde neler yapıldığını bilen varsa bana da söylesin.
Orson Welles o tok sesi ile
"Ben genç olmanın ne olduğunu bilirim, ama sen yaşlılığı bilmezsin" diyerek bizleri duygulandırsa da, gelecekte yaşlanacaklar için yaşlılığın ne olduğunu bugünden bilmekte ve kurumsallaşmakta fayda var derim.
Sosyal devlet olabilmenin gereklerinden biri de budur. Aksi halde, huzurevleri tek çözüm yeri olmasa da, oralara girebilmek için torpil ararız.