Bu köşede önceki yazılarımda İzmir'de "Göçle Gelen Ailelerde Kentlileşme Sürecine Katkı Projesi" isimli bir sosyal politika çalışması başlattığımızı, gelişmelerden okuyucularımı haberdar edeceğimi ve gelecekte bu çalışmanın
ülke çapında yaygınlaştıracağımızı belirtmiştim.. Ön çalışmalar tamamlandı ve göç alan İzmir bölgelerinde yaşayanların isteklerini uygulamaya dönüştürme aşamasına da gelindi. Her bölgede uygulama çalışmaları başlatılmışsa da,
Gaziemir ilçemizin göç alan bölgelerinde yaşayanların bizlerden en çok istediği "öfke kontrolü"nü gündeme getirerek kolları sıvadık. Bu toplantının açıklamalarını yapmadan önce, son günlerde gazetelerde yer alan birkaç haberin başlıklarını sıralamak isterim: -Liseliyi öldürüp ormana gömdüler. -Üç şehirde üç kadın eşleri tarafından vuruldu. -Öğrenci, öğretmeninin burnunu kırdı. -Bir anlık öfkeyle zincirleme felaket... Ve pek çok benzeri.
İNSANİ BİR DUYGU
Çalışmanın Genel Koordinatörü ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr.
Nükhet Hotar'ın da hazır bulunduğu, Gaziemir Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifi binasında gerçekleştirilen toplantıya anketimizi cevaplandırmış olan ve "öfke kontrolü" konusunda eğitim isteyen 100 ailenin soru ve katkıları konuşmacı Dr.
Osman Çakır'ın doyurucu bir açıklama yaptığını göstermekteydi. Bu açıklamalarımdan öfkelilerin Gaziemir'de yoğunluk gösterdiği anlamı da çıkarılmamalıdır. Bir yandan "Öfke baldan tatlıdır" deriz, öte yandan da "Öfkeyle kalkan, zararla oturur" veya bir benzeri "Keskin sirke küpüne zarar " deriz. Kontrolsüz öfkenin böylesine zararları olmasına karşılık, doğal ve sağlıklı bir insanî duygu olan öfkelenmekten de uzak duramayız. Bu nedenle de "Öfkeniz sizi kontrol etmeden siz öfkenizi kontrol edin" önerisinde bulunuruz. İşte, katılımcılara öfkenin nasıl kontrol edilebileceği bu toplantıda, öfkenin kontrol edilememesi durumunda yukarıda örneklerini verdiğimiz
istenmeyen olayların yaşanmasının kaçınılmaz olduğu örnekleri ile anlatılmaya çalışıldı. Öfkenin kontrol edilebilmesin söylenmesi kolaydır, ancak kontrol edilmesi pek de kolay değildir. Hem kendimiz hem de karşımızdaki yönünden bu
zorun üstesinden gelmek zorundayız. Çünkü, son pişmanlık fayda vermemektedir.
MEVLANA'NIN ANLATTIĞI
Burada bir fıkra ekleyelim: Öfkesini kontrol edememiş olan suçlu idam sehpasına götürülürken son sözü sorulduğunda "Bu ceza bana ders olsun" der. Kuşkusuz her öfkenin sonu böyle değildir. Ama her halde iki tarafa da zarar verecek bir sonucu olacaktır. Bu köşede öfke kontrolü dersi verecek değilim. Konuşmacının söylediklerini kısaca tekrarlayacağım: -Kendimizi kontrol etmemizi gerekli kılan yasalar, toplumsal değerler, inançlar ve benzerlerini hatırlamamız ve uymamız gerekir. Kızgınlığımızı içimizde tutup öfkemizi bastırmaya çalışabiliriz. İçimizde tutmanın zararını önlemek için de kendimizi sakinleştirmeye çalışabiliriz ve benzerleri. Bunlar kadar önemlisi
Mevlana'nın 7 öğüdünden biri olan "Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol" öğüdüdür. Devamla "Ne mutlu o kişiye ki, kendinin ayıbını görmektedir. Kim ki, birisinin ayıbını görürse, o ayıbı kendisinde de bulur. Sende o ayıp yoksa yine emin olma, olabilir ki, o ayıbı sen de yapabilirsin günün birinde, o ayıp sende de çıkabilir."
KEŞKE DEMEMEK İÇİN
Kuranı Kerim'i n Âl-i İmran suresinde de "Onlar öfkelerini yenenlerdir ve insanları affedenlerdir" der. Bir Hadis'te "Kuvvetli kimse hasmını yenen pehlivan değil, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir" denir. Öfkesini yenemeyenlerin sonradan en çok söyledikleri "keşke" sözü olsa da; olan olmuş, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiştir. Öfke, sadece insanlarda değil, bütün canlılarda görülür. Ama, çoğu insan öfkesini kontrol edebilme gücüne de sahiptir.. Ben yine de "keşke" ile başlayarak Gaziemir'deki bu "öfke kontrolü" çalışmamızı bütün bölgelerimizde yaygınlaştırmalıyız derim. Bitmedi, çalışmalarımızdaki gelişmelerden okuyucularımı haberdar etmeye devam edeceğim.
SÖZÜN ÖZÜ: Öfke caddesinde yolunu bulmaya çalışan, pişmanlık çıkmazında yolunu kaybeder.