Günümüz tüketim dünyası. Tüketme bir hastalık neredeyse. Alışveriş ihtiyaçtan ziyade bir tatmin aracı ve tutku olmuş. Peki ya kredi kartları? 16 haneli, çipli kart görünümlü canavarlar... Bakın kontrolsüz kullanılınca nelere yol açıyor demişler Hakan Yılmaz ve ekibi.. Yetersiz Bakiye adlı harika bir komediye imza atan ekibin oyuncusu Hakan Yılmaz ile tiyatro ve İzmir seyircisini konuştuk.
Sahneye çıkmadan önce heyecanlanır mısınız?
- İnanın sadece bu oyunda 138 veya 139 kez sahne alışımız sanırım. İkinci sezonun ortalarındayız. Her seferinde aynı şekilde heyecanlanıyoruz. Biz bir sezonda oynanan en çok oyunuz şu anda. Geçtiğimiz sezon 100'den fazla oyun oynadık. Bu kadar sık oynayacağımızı düşünmedik. Sağ olsun seyircimiz bizi yalnız bırakmadı. Neredeyse hep kapalı gişe oynadık. Bu da bizim gururumuzu okşuyor. Bu dönemde tiyatroda bu şekilde ayakta kalabilmek hoş.
HİÇ BOŞ DURMUYORUM
Sizi araştırdığımda çok üretken bir insan olduğunuza şahit oldum. Bu enerji nereden geliyor?
- Ben çalışmayı seviyorum. Ufak tefek de karalamalar yapıyorum. Hikâyeler falan. İnanın uykuda geçen vakti sadece vücutsal olarak dinlenmem gerektiği için geçiriyorum.
Bugüne kadar sizi en etkileyen rolünüz ne oldu?
- Hepsi benim çocuğum gibi. Şu an sahnede canlandırdığım rol çok hoşuma gidiyor örneğin. Bundan önce "Kaç Baba Kaç" adlı oyunda Doktor David Morgan karakteri de severek oynadığım bir karakterdi. Televizyonda "Ayrılsak da Beraberiz" ve "Yahşi Cazibe" ile canlandırdığım karakterleri de çok severek oynadım.
O rollerde çok sempatik karakterleri canlandırdınız. Halk sizi çok sevdi.
- Evet. Kendi çocukları gibi gördüler. Bizim evin çocuğu gibi algıladılar, sağ olsunlar. Güzel bir şey bu. Çok severek yapıyorum işimi. Başka bildiğim bir iş yok. Tek mesleğim bu. Bu ekrana ve sahneye yansıyor sanırım. Dışarıda gördükleri zaman "Aaa, abi aynı televizyondaki gibisin" diyorlar. Oyunculuğun temelinde doğal olmak yatar. Olabildiğince doğal olmaya ve karakteri doğal yansıtmaya çalışıyorum.
Kendinizi nasıl geliştirdiniz?
- Ben konservatuarı kazanamadım. Kazanamadım ama ben bu işi yapmayacağım demedim. Ustaların yanında öğrenmeye başladım. Tevfik Gelenbe'nin yanında ilk sahneye çıkmaya başladım. Ben sokaktan, halkın içinden gelen bir adamım. Etrafımdaki her şey benim için bir malzeme oldu. Oturduğum koltuk, tanıştığım biri, annem, arkadaşlarım... Yeri geldiğinde bu malzemeleri çıkarıp şekillendirerek üzerime giydim. Araba kullanmayı seviyorum. Tiyatrocu olmasaydım tır şoförü olabilirdim.
Peki kendinizi nasıl anlatırsınız? Hakan Yılmaz nasıl biridir?
- İnsanın kendisini anlatması çok zor. Ben pozitif bakmaya çalışıyorum her şeye. Gülmeye ve güldürmeye çalışıyorum. Komediyi o yüzden çok seviyorum sanırım. Eşime de onu söylüyorum. Ortalama 70 yıl ömür verilmiş. Bu 70 yılı ne kadar sıkıntılar olsa da güzel geçirmek, hayatın pozitif yanlarını görerek geçirmek gerek. Bu benim yapım.
Tiyatroya başlamak isteyen gençlere ne tavsiye edersiniz?
- Tiyatro çok çalışma isteyen bir meslek. Öğrendim oldu denilen bir meslek değil. Bol bol okusunlar, bol bol gözlem yapsınlar, bol bol çalışsınlar. Yetenekleri varsa üstüne gitsinler.
Sanıyorum Gergedan Akademi adında bir okul açmışsınız?
- Evet. İstanbul'da Gergedan Akademimiz var bizim. Aynı zamanda bir yapım şirketi. İstanbul'da Torium Alışveriş Merkezi'nde 300 kişilik bir salonumuz var. Gergedan Akademi de hem yetişkin hem de drama grubu küçük öğrencilerimiz var. Ben de arada work-shoplara giriyorum. Tecrübelerimden bazı şeyleri öğrencilerimize ara sıra aktarmaya çalışıyorum. Değerli bazı oyuncu arkadaşlarımız da zaman zaman bünyemizde work-shoplar düzenliyorlar.
İzmir seyircisini nasıl buluyorsunuz?
- Bayılıyorum İzmir seyircisine. Oldukça dinamik ve reaksiyon veren bir seyirci. Ayda bir kere İzmir'e geliyoruz ve hep memnun ayrılıyoruz. Artık İzmir'i öğrendik bile diyebilirim. Adres sormadan yol bulabiliyoruz.