Hani gençler diyor ya.
"Neyin kafasını yaşıyorsun" diye...
Şimdi de ben birilerinin neyin kafasını yaşadığını göstermeye çalışacağım.
Arif olan, daha doğrusu niyeti halis olan anlar...
Ama baştan söyleyelim, artık bağcı dövme ve
algı operasyonlarıyla toplum cambazlığı dönemi geçti.
Bunun altını çizdikten sonra başlayabiliriz...
Elektriksiz bir saniye bile kalmaya tahammül edemiyor, medeniyetin tüm imkanlarından sonuna kadar yararlanıyor.
Enerji ihtiyacımız için gereken nükleer santrallerin kurulmasına ise demediğini ve etmediğini bırakmıyor!
"Gelişmiş dediğin ülkeler bu sayede gelişti, onlar gelişirken biz seyre daldık, oysa bu tesisleri çoktan kurmalıydık.
Elektrik üretmek için yurtdışından doğalgaz ithal ediyoruz, sürekli artıyor diye yaygara kopardığınız dış ticaret açığının en büyük nedeni bu" diyorsun...
Anlamıyor!
Küresel baronların fonlayıp başımıza musallat ettiği örgütlerden sözde çevreci olanların kayığında meçhule kürek çekmeyi marifet sanıyor!
Sadece nükleer santral de değil dertleri!
Nereye bir çivi çakılsa etekleri tutuşup dava üstüne dava açan yine onlar!
O çevreler...
"Sanayimiz kan kaybediyor, yok şöyle oluyor, yok böyle oluyor" diye
felaket senaryoları çizip kafa karıştırırken...
Otomotivden havacılığa ve savunmaya yerli sanayi hamlemizi görmezden geliyor, görmezden de gelinsin istiyor!
Yerli otomobil, yerli uçak ve ileri teknoloji eseri katma değeri yüksek ürünler üretmemiz alerjiye yol açıyor!
Kimileri işi daha ileriye taşıyıp, yüzde 100 Türk yapımı insansız hava araçlarımızı yabancılara şikayet etmeye, ülkemizi karalamaya kadar götürüyor.
Bu zatlar...
Gün geliyor terörle daha etkin mücadele edilsin diyor, ordumuz teröristlerin tepelerine binince ise
"Afrin'e girilmesin" diyerek plağı tersine çeviriyor, insan haklarından ve demokrasiden dem vurmaya başlıyor.
Menbiç ile birlikte Suriye'deki Kandil olan Afrin'in düşmesi acaba neden rahatsız ediyor?..
Aslında her şey ortada.
Kara çalıp geleceğimizi karartmak niyetleri!
Bu filmi daha önceleri de gördük üstelik!
Ağızlarından düşürmeyip istismar ettikleri
Ulu Önder Atatürk'ün zamanındaki yerli sanayi hamleleri de aynı zihniyete kurban gitti.
Ancak devir değişti!
Rejisör koltuğunda bu vatanın gerçek sahibi millet artık oturuyor... Filmin sonunu bu kez o çevreler belirlemeyecek, o kafa başımıza artık çorap öremeyecek!
Hala kafası karışık olan ve bu gayrı-milli zihniyete itibar eden varsa!
Bu yazıyı bir daha okusun, elini vicdanına koyup düşünsün lütfen...