-
Rıza duruma razı, suskun, sakin, geride duran, iyi niyetli, başından talihsizlikler eksik olmayan bir tip. Senin içinde böyle bir adam var mı?
- Seyrettiğin Rıza o zaten. Ben hiç bana benzeyen bir şeyi oynamadım ama bu hiç benzemeyen. Mükremin'in içindeki o delikanlı kırık çocuk vardı içimde mesela, Ankara'da ben o sularda gezerdim. Rıza da his olarak vardı ama hiç Rıza'laşmamıştım. Çocukluğumda pasif ve utangaç bir çocuktum. Kendimi güvenli hissettiğim yerlerde aşırı rahattım.
-
Nerelerdi o güvenli yerler?
- Evde, arkadaşlarımın arasında. Hakkari'den Ankara'ya gidince kendini pek güvenli hissetmiyorsun. Rıza'nın suskunluğunu oradan hatırlıyorum. Suskun birini görürseniz o topluyordur, o bakıyordur. Suskunluk da bir konuşma şeklidir.
FİLM FLU ÇIKTI, BÜYÜK BİR ŞOK OLDU
-
Mükremin zamanından beri benim kafamda bir Yılmaz Erdoğan fikri, algısı var. İlk kez bu filmi izlerken Yılmaz Erdoğan'ı izlediğimi düşünmedim. Neşeli Hayat'taki oyunun, oyunculuk adına ele güne karşı bir cevap mı?
- Bu tavır hasta bir ruhun anlayışı. Ben buna ne diyeyim, benim kurmamam gereken cümleleri bazen ben kuruyorum, bakıyorum kimse kurmuyor, o da sempatik olmuyor. Şimdiye kadar ne oynadıysam seyirci inandı, daha önce o sırada olmakta olanın farkında olan bir komedyen stiliyle oynadık. Burada herkes geldi o kişiyi oynadı. Bir de o kişiyle eğlenmedi, şakanın altını çizmedi. Bu filmde doğru yorum buydu. Ve ilk kez bu filmde oyuncu olarak bu kadar çalıştım.
-
Duyduğuma göre Neşeli Hayat iki kere çekilmiş. Sebep?
- Sette asla anlaşılamayacak bir kamera problemi çıktı. Çektiğimiz şeyleri biz net görüyoruz ama flu çıktı. Çok sıradışı bir olay, bir daha da kimsenin başına gelmez. Fabrikaya gidince makine söküldü ve anlaşıldı.
-
O anki hissin? a, Bir daha çekmem ben bu filmi b, Hadi yeniden çekelim.
- Büyük bir şoktu benim için. Bir ara verdik, o arada Mutfak'ın Avrupa turnesi vardı, Necati (Akpınar) her zamanki gibi çok soğukkanlıydı. Eğer böyle bir şey başıma gelecekse bu ekiple gelmesini tercih ederdim, bu ekip bunu pozitife çevirir dedim ve çevirdik.
KENDİME NOT VERMEK İSTEMEM
-
Yönetmenlik, yazarlık ve başrol oynamak... Üç kimlik arasında nasıl gidip geldin?
- Yazarlık hayal etmekle ilgilidir, ortada kimse yoktur, sabah 5'te 6'da çalışma odama giderim. Bazen kendini çok iyi hissedersin, bazen kendine 'Sen ne berbat bir yazarsın,' dersin. Yazar işini bitirir, yönetmen realize etmekle ilgilidir, daha somut bir adamdır. Saat 4'te buluşuyoruz, mekân bakıyoruz gibi bir savaş başlar. Oyunculukta ise o karakteri düşünürüm, çalışırım, sonra tam benim ne oynayacağım da sette belli olur.
-
Neşeli Hayat'ta bu üçünden hangisini en iyi yaptığını düşünüyorsun?
- Kendime not vermek istemem.
-
Peki neden bu filmde BKM olarak geride durmaya çalışıyorsunuz, fazla reklam yapmamaya, televizyon programlarına çıkmamaya dikkat edeceğinizi söylüyorsunuz. Bu bir risk değil mi?
- Çünkü film bu dediğin süreçleri kapsayan bir pakettir. Her filmin ayrı bir dili olmalıdır. Türkiye'de bu işleri coşturan da bir ekibiz.
Vizontele'de çekimden itibaren çok eğlenceli bir şov başlamıştı. Bu film, bu öykü bunu kaldıracak bir film değil. Öykünün mütevazılığı bunu gerektiriyordu. İlk zamanlarda öyle bir heyecanımız da vardı, şimdi daha sakiniz. Herhangi bir bombardımana gerek yok.
'ALLAH RAZI OLSUN' DESİNLER...
-
Çok Güzel Hareketler (ÇGH) çok beğeniliyor, reytingleri yüksek fakat bu iş yılların birikimi ve eğitimi. Hocalığın ve ÇGH'nin sendeki yeri ne?
- Bunun zevki başka hiçbir şeyde yok. Atölyenin okuldan farkı şu: Okulda hoca anlatmakla yükümlüdür ama yapmakla yükümlü değildir. Burada sistem hocayı da zorluyor, hocayı da geliştiriyor. Burada ortaya attığımız soruların peşinde gidiyoruz. Gerçek hayatın sistematiği ezbere bildiğimiz bir şey değil.
-
Nasıl bir şey?
- Mesela Berfin beş yaşında falandı, bir arkadaşının babasının televizyona çıkmadığını öğrenince çok şaşırdı. Onun hayat algısı öyleydi çünkü. Biz de hayatın taklitçisi olduğumuz için neyi taklit edeceğimizi bilmemiz lazım. Hayatta sebep sonuç ilişkisi hiçbir zaman tıklamaz. En büyük senarist olan Tanrı'nın senaryosunu iyi irdelemek gerekir. Atölye de bunu yapıyor. Bu ön çalışması en uzun, en meşakkatli televizyon projesi.
-
ÇGH'de senin çok fazla öne çıktığın söyleniyor ve eleştiriliyor.
- Benim işim yapmak, seyredenlerin işi de öyle ya da böyle yorum yapmak.
GEÇEN GÜN FATİH TERİM ARADI...
-
Öldüğünde nasıl anılmak istersin? a, İyi bir şairdi b, İyi bir hocaydı c, İyi bir oyuncuydu d, İyi bir babaydı e, İyi bir yazardı.
- Şunu duymak yeter: Allah razı olsun, yaptığı işleri hâlâ izliyoruz ve rahmetli bildiği her şeyi paylaşmak isterdi.
-
Bir Demet Tiyatro yeniden televizyonda yayınlanmaya başladı. Müthiş izleniyor, herkes yeniden onu konuşuyor, 'Yeri doldurulamaz' deniyor. Bunu neye bağlıyorsun?
- Mizah güncelden çok beslenir, ben güncele hep mesafeli duruyorum. Geçen gün Fatih Terim aradı, "Bu nasıl bir şey, 'Geçerken hayal kırıklığına uğradım,' ne demek?" dedi. O metinlerde biraz da şu var, ben edebiyattan gelme birisiyim. Normalde televizyon edebiyat sevmez, burada edebiyatın da ömrünü uzattığını düşünüyorum. Kendime not vermeden bu cevabı nasıl devam ettireceğimi de bilmiyorum.
