Sabancı Holding Başkanı Güler Sabancı ile günün erken saatinde buluşuyoruz. İstikametimiz Güler Sabancı'nın hobi diye başlayıp, iddialı bir şarap markasına dönüştürdüğü Gülor'un üzüm bağlarının yer aldığı Şarköy Mürefte. Helikopter havalanırken, hepimizin gözü eşsiz İstanbul Boğazı'na takılıyor. Bin defa da seyretsek doyamıyoruz. Herkes parmağıyla bir yeri işaret ediyor. Yeni onlarca projenin üstünden geçiyoruz. Yeşil alanların güzelliğine seviniyor, azlığına üzülüyoruz. Mürefte'ye yaklaştıkça Güler Sabancı'nın gözleri parlamaya başlıyor. "Epey oldu gelmeyeli. Gün batımında burası şahane oluyor. Ama işte zaman yok" diyor. Sonra daha geniş bir araziye yayılmış olan kendilerine ait üzüm bağlarını işaret ediyor. Dayısı Orhan Türker ile bir akşam sohbetinde çıkan üzüm bağı kurup, şarap üretme sevdasına nasıl kapıldıklarını ve bu işin hobi olmaktan nasıl hızla çıktığını ise Mürefte'ye varıp, Gülor Tesisleri'nin son halini görünce çok daha iyi anlıyoruz. Güler Sabancı ile Orhan Türker'in isimlerinin ilk hecesi alınarak oluşturulan Gülor markası daha sonra şarapların üzerinde önce Şayeste ve Berceste'ye ardından daha iddialı oldukları 'G'ye ve şimdi de lüks ve pahalı sınıfa hazırlanan "Cot'n"e dönüştü. İşte bizim bu tek günlük seyahatimizin en önemli olayı da Gülor'un yeni ve iddialı son şarap markası "Cot'n"in önce Güler Sabancı ile sonra da bizim aracılığımız ile kamuoyuyla paylaşılması oluyordu. Cot'n için dört yıl önce Fransa'dan ithal edilen üzümlerin adaptasyonu şarap uzmanı Nicholas Vivas gözetiminde gerçekleşmiş.
SADECE 5 BİN ŞİŞE!
Siyah anlamına gelen Cot'n marka şarapları Gülor, gurme dükkanlarda satışa sunmak istiyor. Raf fiyatının 100 lira civarı olacağını tahmin ediyoruz ancak Orhan Türker, şimdilik tam fiyatı açıklamak istemiyor. Sınırlı sayıda üretilecek olan Cot'n'den yılda 5 bin şişe hedefleniyor. Güler Sabancı, o gün Cot'n'in şerefine belki, sorunlardan çok söz etmek istemiyor. "Güzel bir haberimiz var" diyor, sizinle bunu paylaşmak istiyorum. Ama tabii dayı Türker, sektörün kangrene dönüşen sorunlarına parmak basmayı ihmal etmiyor.
ŞARAP UZMANI HER SÜREÇTE!
ÖĞRENİYORUZ ki Nicholas Vivas, yılda dört gün bağa geliyor ve yaklaşık bir hafta kalarak dikimden, yetiştirme, hasat ve bekletme gibi şarap üretiminin tüm proseslerini takip ediyor. Asistanı Bordeaux Üniversitesi'nden Şarap Uzmanı Natalie Vivas da kendisine seyahatlerinde eşlik ediyor. Nicholas Vivas, Şarköy'ü şarap üretimi için dünyadaki ideal bölgeler arasına koyuyor. Fransız ve İtalyan üzüm bağlarının etrafında dolaşırken; Güler Sabancı, Çok araştırdıklarını ancak bölgenin kendi üzüm cinsini bulamadıklarını o nedenle en kaliteli şarapların üzümlerini ithal ederek bölgeye adaptasyonunu sağladıklarını anlatıyor. 15 yıl önce Şarköy'e kurulan üzüm bağından sonra bu kez dört yıl önce ekilen ve Cot'n markası için hasadı yapılan üzümlerin olduğu yöne doğru uzanıyoruz. Yolda giderken, Güler Sabancı gülümseyerek, "İşte burası da Küçük İtalya, Güler'in bağı" diyerek İtalyan Montepulciano üzümlerinin fidelerinin dikildiği bağı gösteriyor. Gülor'un İtalyan G'si bu bağdan çıkıyor. Sabancı, "Bir Fransız olarak Nicholas burayı kendine ait hissetmiyor. O yüzden Güler'in" diyerek Vivas'a takılıyor.
'ALKOLİZM SÖZ KONUSU DEĞİL'
HER gün şarap piyasası ile iç içe olan Orhan Türker, alkollü içeceklerin Tütün Alkol Piyasası Denetleme Kurumu'nca (TAPDK) kontrol edildiğini belirtiyor, ancak bağcılık ve şarap üretimi hakkındaki resmi rakamların kayıt dışı rakamlara hiç uymamasından şikâyet ediyor. Orhan Türker'den öğrendiğimize göre, yaklaşık fiili kapasite geçen yıl 70 milyon litre olmasına rağmen, TAPDK'ya bunun 39.3 milyon litresi bildirilmiş. Şarap üreticisi olan çevre ülkelerin hiçbirinde bu kadar yüksek vergi olmadığını söyleyen Türker, "Nüfusun yarısından fazlası alkollü içecek içmiyor. Yani alkolizmden söz etmek ve İsveç, Danimarka, Norveç, İrlanda, Rusya gibi şarap üreticisi olmayan ülkelerle bizi kıyaslamak yersizdir kanaatindeyiz" diyor. Türker'den öğreniyoruz ki son iki yıl yüksek fiyatlar nedeniyle şarap satışlarının çok zorlaştığı için birçok çiftçi bağını sökme yoluna gitmiş. Orhan Türker bu duruma çok üzülüyor. Çünkü yıllardır bölgede yetişen üzümlerin daha kaliteli olması için isteyen köylüye kendi fidelerinden vermiş, bununla da yetinmeyip daha kaliteli ürün için bilgilendirmiş. "Şimdi" diyor, "Onlar sökmesin diye ihtiyacımız olmasa da alım yapıyoruz." Gülor'un ekibi komşu ülkelerdeki durumu da takip ediyor. En son Bulgaristan'a gitmişler ve oralarda gördükleri manzarayla şaşkına dönmüşler.
GÜLER SABANCI'NIN KÜÇÜK İTALYA'SI!
GÜLER Sabancı, hava daha da ısınmadan bize dönüp, 'Hadi' diyor. "İlk diktiğimiz üzümlerin yanına gidelim." Önden hızlı adımlarla ilerliyor ve sık gelmese de nerede hangi üzümlerin hangi tarihte ekildiğini, hasadın ne zaman yapıldığını ezbere bir bir anlatıyor. Bu önemli günde Güler Sabancı ve dayısı Orhan Türker'in yanında olan dünyanın peşinden koştuğu şarap uzmanı Prof. Nicholas Vivas da heyecanlı. Portekiz'den, Arjantin'e, Güney Afrika'dan Bulgaristan ve Romanya'ya kadar dünyanın birçok ülkesindeki şarap projelerini yöneten Vivas, "En çok heyecan duyduğum yer burası. Bu şaraplar benim bir parçam. Çünkü burada bana sadece danışılmıyor. Bütün kararları birlikte alıyoruz" diyor.
DAYI ORHAN TÜRKER: YÜKSEK VERGİLER HEVESİMİZİ KIRIYOR!
GÜLER Sabancı'nın benim yaşsız ve eşsiz insanlar sınıfına soktuğum üretici mi üretici dayısı Orhan Türker'i bundan on yıl önce yine Gülor'a yaptığım bir seyahatte tanımıştım. Dayı Türker tüm enerjik haliyle yine karşımızda. Bir yandan şarap üreticisi olmanın zorluklarını, şarap satışına darbe vuran yüksek vergileri, öte tarafta da yeni üstelik de özel bir markayı pazara sunmanın heyecanını anlatıyor. Türker, yöre halkına daha kaliteli üzüm yetiştirmeleri için yaptıkları destekten söz ediyor ve kötü bir yıl geçiren üzüm üreticilerinin sırf üzüm yetiştirmeye devam etsinler diye üzümlerini nasıl ihtiyaçları olmasa dahi satın aldıklarını ve bölgedeki şarap sektörünün gelişimi için gösterdikleri çabaya sözü getiriyor. Dayı Türker ve Güler Sabancı, Gülor'u 15 yıl önce kurdu. İlk çıkan şaraplar sofralıktı ama kendi deyimleriyle ilk kaliteli şarabı üretmek için ithal fidelerden Cabernet Sauvignon ve Merlo hasadını 1998'de yaptılar. Orhan Türker, şarabın üzüm ürünleri içinde katma değeri en yüksek ürün olduğuna dikkat çekiyor ve halen sektörde 3 bin 500'e yakın şarap üreticisi olduğunu ve 35 bin kişinin bu sektörde istihdam edildiğini hatırlatıyor. İşte bu nedenle dayı Türker, devletin sektörü vergi yüküyle baş başa bırakmasının üzüntüsünü yaşıyor. Şarabın üzerinde şu anda yüzde 63 ÖTV ve yüzde 18 de KDV bulunuyor. Bu vergilerin piyasayı kontrol edilemez hale soktuğunu savunan Orhan Türker, bizim Gülor'un tesisinde, şarap tadımı yaptığımız gün masaya konan birkaç şişe şarabın vergisini dahi ödeyecek kadar bu konularda hassas. 'Ancak' diyor, 'Yüksek vergiler, haksız ticari rekabet ve yasadışı satışlar, ithal şarapların çeşitliliği ve kalitesinin ne olduğunun bilinmemesi hevesimizi kırmaya başladı."