Hakim, sanığa sorar; "
hayali ihracatla suçlanıyorsun, kendini nasıl savunacaksın?" Sanık cevap verir; "
Hakim bey, ben CHP'li bir parti yöneticisiyim, uluslararası ne işim olabilir ki..."
Bu bir fıkra... Hayali ihracat suçtur ama uluslararası olmak, suç değil!
Sol'un uluslararası serüveni, her kriz karşısında kendini pozisyonlayan,
yeni şartlar karşısında yeni refleksler geliştirerek ilerleyişi var. Ekonomiyi ideoloji ekseninden tartan dünün "
yasa ekonomisi" anlayışındaki sol, küreselleşmeyi anlayıp kendi "
sosyal reflekslerini" geliştirdi, bu sayede yeniden iktidar olmaya başladı.
Hatta bu iktidar sürecinde, ideolojik söylemlerini, günün gerçekleri karşısında "
hizmet siyasetine" dönüştürdü. Mesela İspanya'daki
sosyalist Zapatero hükümeti, sosyal devlet kavramının anavatanı Avrupa'yı şaşırtıyor; işe yaramıyorlar diye
sendikaları kapatmayı dahi gündeme taşıyabiliyor. Krizden çıkışta kemer sıkmanın yetmeyeceğini düşünen "
sol iktidar", işçi hakları savunucusu sendikaların varlığını dahi sorgulatabiliyor.
Yunanistan'daki sol parti, krizden çıkabilmek için IMF ile anlaşarak şişik istihdamı eritebiliyor. Oysa bizde CHP, bir yandan Anayasa'daki sendikal hak genişlemesine "
hayır" derken, işçiye verdiği tek destek, "
hükümeti yıpratırlar" umuduyla Tekel işçilerinin direnişinden yana çıkmak oluyor. Oya aynı krizde 1 milyondan fazla çalışan işsiz kalırken CHP'nin 'gık'ı dahi çıkmıyor. Yani emeğin yanında olması gereken Sol işçi kıyımına sessiz kalırken, çalışan düşmanı diye damgalanan Sağ'ın temsilcisi Ak Parti, sermayeyle 'İşçi atmayın' savaşı veriyor.
Burada temel sıkıntı; CHP'nin uluslararası tüm gelişmelere dirsek çevirmesi ve kendini güncellememesi.
Özgür dünya demokrasileri kadar ekonomik sistemlerini de birbirine yaklaştırırken CHP, 1930'ların
KİT,
Goss Plan gibi eski Sovyetler'in
ekonomi sözlüğüne hapsolmuş durumda. Bugün Sovyetler göçtü ama ekonomik yaklaşımları CHP'nin parti programında koruma(!) altında. Ak Parti, AB ve ABD ile yalnızca siyasi ve askeri anlamda değil, ekonomik alanlarda da stratejik ortaklıklar kurdu.
Oysa CHP, merkezinde Türkiye'nin olduğu coğrafyayı 200 yıl öncesinin sömürgecilik anlayışıyla okumaya çalışıyor. Komşularıyla sıfır
sorun, ithalatı kadar ihracatını da
artıran, sömürü odaklı değil,
karşılıklı bağımlılık odaklı ekonomik ilişkileri,
vizesiz dolaşım alanını, Suriye gibi ülkelerin bahtını değiştiren adımlarımızı, bölgedeki liderliğimizi, "
eksen kayması" olarak değerlendirdiler. Yetmedi, Türkiye'nin İsrail'e yaklaşımı ve cesur duruşu ile Arap ve İranlı turistler ülkemize akınını sağlarken, CHP Lideri İsrail televizyonuna çıkıp Türkiye'yi şikayet etti.
Aslında kayan Türkiye'nin ekseni değil,
CHP'nin altındaki oy tabanı oldu.