İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 5. İktisat Kongresi'nde obeziteyi tetikleyen ve sağlık harcamalarında artışa neden olan "ürünlere" vergi uygulanmasının gündemlerinde olduğunu açıkladı. Bakan Şimşek, bu konuda beyin jimnastiği yaptıklarını söyledi.
Peki, "Vergiyle beslenme alışkanlıkları değişir mi?"
İşin aslı, obezite son 30 yıldır dünya genelinde artıyor ve bizler hala bu küresel salgını neyin harekete geçirdiğini tam olarak açıklayamıyoruz. Çünkü o kadar kompleks bir sorun ki. Dengesiz beslenme, fiziksel aktivite eksikliği, sigara ve alkol kullanımı, hormon dengesi, çevre, psikolojik durum, sosyal yetersizlikler ve eğitim eksikliği, obezitenin sebepleri arasında ilk aklıma gelenler.
Bu nedenle bazı ülkelerin, yalnızca "gıdalara vergi uygulayarak" gerçekten sıkıcı sağlık problemlerine neden olan ve ulusal sağlık sistemleri açısından mali külfet yaratan yerleşik beslenme alışkanlıklarının değiştirilebileceğini düşünmesi biraz garibime gidiyor.
Üstelik vergilendirmenin tüketici davranışını değiştirdiği ve obezite ile diğer bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele etmek konusunda etkili bir araç olduğu yönünde bilimsel veriler de yok elimizde.
Türkiye'de Bakan Şimşek'in açıklamalarına kadar konu kamuoyu gündeminde değildi. Açıkçası, yeni bir vergi kalemi, obezite gibi karmaşık ve çok faktörlü bir problemin çözümünde ne derece etkili olur bilmiyorum. Sonuçta dünya genelinde kabul görmemiş bir uygulamadan bahsediyoruz.
Bazı Avrupa ülkeleri, geçmiş yıllarda gıdalara ayrımcı vergi uygulamasını hayata geçirdiler. Kimi sürdürüyor, Danimarka gibi bazı ülkeler ise bu uygulamadan kısa süre sonra vazgeçtiler.
Obezite sorunu ne zaman tartışmaya açılsa diğer bütün faktörler görmezden gelinip, suçlamaların hedefine gıda sektörü oturtuluyor. Bu ayrımcı vergilerle özellikle gelirlerinin büyük bir kısmını gıda için harcayan düşük gelirli kitleler cezalandırılıyor. Ayrımcı diyorum çünkü denk veya kıyaslanabilir başka gıdalar olmasına karşın yalnızca belirli gıda ürünlerini ve bileşenlerini hedef aldığından bu vergiler ayrımcıdır.
Sağlıklı gıda, sağlıksız gıda ayrımı yoktur. Doğru yaşam tarzı, yanlış yaşam tarzı vardır.
Tabii buradaki en önemli husus, davranış biçimlerinin değiştirilmesidir. Bu da beslenme eğitiminden ve fiziksel aktiviteyi teşvik edecek yapısal bir değişimden geçiyor.
Kuşkusuz gıda ve içecek sanayi bu küresel sorunun çözümünde önemli paydaşlardan birisi, ancak suçlusu değildir. Obezite, hükümetler, politika yapıcılar, karar alıcılar, gıda zincirindeki diğer aktörler ve son halka olarak tüketicilerin kesintisiz iş birliği ile çözüme kavuşacak bir sorundur. Yeni bir vergi, hazineye ek gelir olabilir ama obezite sorununun çözümü olamaz.