Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem dolarda yaşanan yükselişler ve kur ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. İşte Ertem'in son günlerde yaşanan gelişmelere yaptığı o çarpıcı yorumlar;
GEÇMİŞ VE ŞİMDİ
"TCMB, dalgalı kur rejimi uyguluyor ve buna bağlı olarak TL piyasa tarafından fiyatlanıyor. O halde burada normal piyasa koşullarında bir denge kuru olmalıdır; bu denge kuru, iç ve dış fiyatların dengelendiği optimum seviyedir. Eskiden ortodoks IMF reçetelerinin temel çıkış noktası da tam buydu.
ESKİDEN IMF'NİN KEMER SIKMA POLİTİKALARI...
Gelişmekte olan ülkelerin ithalat ağırlıklı -montaj- sanayisi çok geçmeden borçlanma sınırına gelir ve sistem tıkanırdı. Ülkenin döviz ihtiyacı için bir gecede yüksek devalüasyonlar yapılır ve yalnız yerel para değil, tüm makro ekonomik dengeler aşağıya doğru revize edilirdi.
Esasında yetmişli, seksenli hatta doksanlı yıllardaki tüm IMF programları sabit kur rejimi üzerine oturtulmuş, kemer sıkma programlarıdır ve bu programlar siyaseti de dışarıya bağımlı vesayet kurumu olarak tanımlar.
Şimdi Türkiye'de yaşanan durum buradan niteliksel olarak ayrılıyor. İthalatı ve borçlanmayı önceleyen, sabit kur rejiminin geçerli olduğu kapalı -dolayısıyla sağlıksız- bir yarı sömürge ekonomisine sahip değiliz.
SADECE DOLAR KURU KRİZ YARATMAZ
Kur piyasa koşullarında kendi dengesini buluyor. Burada kurun hızlı bir şekilde denge kurundan yukarı çıkması istenen bir durum olmadığı gibi, aynı şekilde aşağıya gelmesi de istenen bir durum değildir. Ancak yalnız istenen bir durum değildir; bu aynı zamanda, tek başına bir kriz halini anlatmaz. Burada finansal bir kriz hali için
a) Kamu döviz borcuna
b) Hane halkları döviz borcuna
c) Özel sektörün kısa dönemde çevireceği döviz açık pozisyonuna
d) Banka-finans kesiminin döviz açık pozisyonuna bakarsınız.
Aslında bu kalemlerdeki bozulma ya da iyileşme birbirinden çok ayrı değildir. Şu an Türkiye ekonomisinin, bu temel başlıklardaki verileri bize kur artışı kaynaklı bir finansal krizden uzak olduğunu söylüyor. Burada özel kesimdeki kur etkisinden dolayı gözlemlenen bilanço bozulması ise, döviz bazı borçları çeviremeyecek düzeyde değildir. Özellikle kamu bankaları ve genel olarak bankacılık sistemi, açık pozisyon kaynaklı döviz borcu darboğazından uzaktır.
BU BASKIYI AŞABİLİRİZ!
Buradan da anlaşıldığı gibi -kurun hızlı yükselişi bir yana- TL'nin şu an değersizleştiğini, evet söyleyebiliriz, ancak aşırı, bir kriz öncüsü olacak şekilde değersizleştiğini söyleyemeyiz.
Tabii bütün bunları söylerken, Türkiye ekonomisinin başta büyüme olmak üzere, buraya bağlı giderek bozulan işsizlik dahil temel verilerini tartışmayalım demiyoruz. Yalnız şunu söylüyoruz; bugün ABD ve AB ekonomilerinin krizinden kaynaklı temel rezerv paralar (dolar ve euro) belirsizliği, Türkiye dahil olmak üzere, gelişmekte olan ekonomilerde kur baskısı oluşturuyor ancak bu baskı yine bu ekonomilerin son on yılda aldığı mesafeye bağlı olarak, aşılabilecek bir durumdur. Ve bu aşılma hali de, geçmişe göre, bu ekonomilerin göreli olarak, daha sağlıklı olduğunu bize gösterir. Örneğin Türkiye, bu kur baskısı endişesini, kamu bankalarının ve piyasa yapıcı bankaların daha piyasa yanlısı ve düzenleyici olması ile de aşabilir.
TSUNAMİYİ AŞMA İMKÂNLARIMIZ VAR
Geçmişte "görev zararı" batağında olan kamu bankalarını ve milyarlarca dolar açık pozisyon barındıran banka sistemini sırtımızda taşıdığımız için böyle bir şansımız yoktu. Ve bundan çok daha küçük dalgalar ekonomimizi krize sürüklüyordu. Şimdi bu üzerimize gelen -ABD ve gelişmiş ülkeler kaynaklı- tsunamiyi aşma imkânlarımız var.
Ama hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak çoktan sefilleşerek siyasi mevta olanların, gelişmiş ülkelerin bu kriz batağında, yok olmaktan başka şansları yok."
Milliyet