Sebah Gazetesi Yazarları bugün ne yazdı! (16.09.2017) Ne kadar çarpıcı ve tehlikeli olsalar da, yaşanan olaylara alışılıyor. Sonunda sanki doğal düzen böyleymiş zannediliyor. Olayların nedenlerini soruşturmaya falan gerek duyulmuyor. Son olarak Kuzey Kore'nin attığı ve Japonya'nın üzerinden geçerken Japonları paniğe uğratan balistik füze, gazete manşetlerinde haber olamadı. Galiba bir nükleer savaşa ya da Kuzey Kore'ye dönük Amerika'nın işgal girişimine kadar, Kuzey Kore'nin bombaları ve füzeleri fazla ilgi çekmeyecek. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Sayın Erdoğan, 'Öleceksek adam gibi ölelim' diye rest çekerek 'istiklal-i tam' tavrını ortaya koymuştur. Bu aziz millet de 15 Temmuz'da çıplak ellerle işgalcilerin tanklarını durdurmuştu. Saldırı bitmemiştir. PKK'nın Suriye koluna silah verilmesi bunun en basit göstergesidir. Direniş de sürüyor, sürecektir. Lakin direnişi tarumar etmek için her yolu deneyeceklerdir. AK Parti'yi ruhundan yani Erdoğan'dan kopartarak müstevlilerle 'uyumlu' (Batıyla iyi geçinen) AKP'ye dönüştürmek istiyorlar. Tıpkı... 'Ya istiklal ya ölüm' diyen Atatürk'ün CHP'sini müstevlilerle 'uyumlu' yeni CHP'ye dönüştürdükleri gibi. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Dünya görüşlerine uzak olduklarımızla dünyada hep yakın, hep iç içe olmak... Kafa yapılarına karşı olduklarımızla aynı heva ve heveslere kapılmak... Hiç sevmediklerimizle tıpatıp aynı kültürel değerlere bağlanmak... Listeyi uzatabiliriz. Ama şurası açık... Bütün bunların lafının edilmesi bile bizi fena halde kızdırır. Kızılmayacak gibi de değildir. Sen kalk, inancını, aklını, kalbini, hülasa bütün zihinsel/ duygusal yatırımını 'doğru olmak' üzerinde değil de, 'farklı olmak' üzerine yap ama içinde yuvarlandığın çark döndükçe başkalarıyla aynılaşacağını unut YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Malik Bin Nebi, eserlerini yakından takip ettiğim Cezayirli bir düşünür. 1905'te doğmuş, 1973'te öte dünyaya intikal etmiş, çağdaş İslam düşüncesinin önemli simalarından biri. Yıllarca Fransa'da yaşamış, sömürgeciliğin tarihsel, sosyolojik, siyasi boyutları yanında felsefi arka planını da çözümlemeye çalışmış. Bugün kendisinin özellikle sömürgecilik konusundaki tezleri hatırlanıyor. Malik Bin Nebi'nin en çarpıcı tezi, 'sömürgeciliğin sömürüye hazır hale gelme durumundan beslendiği'dir. Sömürüye hazır hale gelme! Bir başka deyişle, insanların sömürülebilir olması! Bir anlamda sömürülenin, sömürüyü talep eder hale gelmesi! Bu da zihinlerin kolonizasyonuyla, iğdiş edilmesiyle başlayan bir süreç. Renksiz, kokusuz, muhatabını yavaş yavaş öldüren bir zehir... YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Kanunlarımıza göre bir işçi haftada en çok 45 saat çalıştırılabiliyor. Bunun yukarısı fazla çalışma ve mesaiye giriyor. Türkiye'deki ortalama çalışma süresi ise 47.8 saat. Buna göre her işçi haftada en az 3 saat mesaiye kalmış oluyor. OECD verilerine göre, Türkiye'de çalışanların yüzde 44'e yakını haftada 50 saatten fazla çalışıyor. Bu oran OECD ortalamasında sadece yüzde 9. Türkiye'de 'ücretli işlerde' erkeklerin yüzde 47'si, kadınların ise yüzde 33'ü çok uzun saatler çalışıyor. Haftalık ortalama çalışma saatleri Hollanda'da 30, Fransa'da 35, İngiltere'de 36.5, Almanya'da 38 saat, Çin'de 40 saat, Yunanistan'da ise 42.1 saat. 60 saatin üzerinde çalışanlar listesine baktığımızda ise Türkiye yüzde 23.3 oran ile birinci sırada. OECD'de aynı oran yüzde 5.6. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Bugün, son zamanda gazeteciler üzerinden başlatılan 'eski AK Parti'ye dönme' söylemine odaklanacağım. Doğrudan Erdoğan'ın siyaset tarzını hedef alan bu söylem bir muhasebe olmaktan öte hesaplaşma ve meydan okuma boyutları barındırmakta... Hem AK Parti'nin mevcut ideolojik yönelimine hem de Erdoğan'ın spesifik politika ve kadro tercihlerine yönelik olarak... Bu yeni bir aşama... Daha önce, AK Parti'nin 'adalet, özgürlükçülük, istişare, ortak akıl, kadro hareketi ve tevazu' gibi klasik değerlerinden uzaklaşma eleştirileri Erdoğan'ın 'çevresindekilerin' sıkıntılarına bağlanırdı. Ve Erdoğan'ın kararları 'içeriden' Erdoğan'a etki ederek 'tashih' edilmek istenirdi. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Bu yüzden Türkiye'deki sivil toplumun öncülük yapacağı topyekûn bir mücadeleye ihtiyaç var. Bunun içinde de sadece siyaset ve meslek kesimleri değil, toplumun tüm renkleri olmalı. Özellikle de bu ülkenin eşit vatandaşı azınlık cemaatleri. Bu önemli çünkü FETÖ, devlet katından destek gördüğü dönemlerde bu kesimleri kendi yükselişinde bir basamak olarak kullandı. Tıpkı devleti kullandığı gibi... Ciddi de destek aldı. Ama şimdi onlar da devlet ve siyaset gibi FETÖ gerçeğini gördü. Bir süre önce, 'Azınlık liderleri neden sessiz?' başlıklı yazımda bu konuya değinmiş ve şu çağrıda bulunmuştum: 'FETÖ liderinin 90'lı yıllarda 'Dinler arası Diyalog' gibi kendi sinsi projesini hayata geçirmekiçin düzenlediği etkinliklerinde, siyaset ve iş dünyası gibi azınlık liderleri de ön sıradaydı. Hatta birçoğu dış ülkelere referans oldu, mektuplar yazdı. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! 2019 için siyasi ve toplumsal mühendislik faaliyetlerinin beklenenden erken başladığı görülüyor. Toplumun farklı kesimlerini konsolide etmeyi, fay hatlarını tetiklemeyi, duygusal kopuş yaratmayı hedefleyen bir dizi olayla karşı karşıyayız. Atatürk büstlerine saldırı, müfredat tartışmaları, şortlu kıza taciz, plajda bira içen kadın doktorlara gözaltı... Derken HDP'li Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine insanlık dışı müdahale. Hepsi, birbirinden kopuk gibi gözükse de ortak amaca hizmet eden 'provokatif eylemler dizisi.' Çok şükür ki devleti yönetenler de bu aziz milletin sağduyulu çoğunluğu da gerilim üretebilecek olaylara kayıtsız kalmadı. Herkes kendi dilince, kendi yetki ve sorumluluğu dahilinde olması gereken tavrı sergiledi. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Sami Selçuk hocamız, kendi görüşlerine ve sosyal zümresine uygun olan emekli memur gazetesine bir yazı yazmış, eleştirileri yanıtlamış. Salim Başol'un o ünlü 'sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor' sözünün eksik aktarıldığını ve çarpıtıldığını söylüyor. CHP mallarının hazineye aktarılması davası sürüyormuş... Duruşmalardan birinde, sanıklardan merhum Samet Ağaoğlu, 'niçin bu kanuna evet oyu veren mebusların hepsini değil de sadece 36 kişiyi yargılıyorsunuz' diye sormuş. Mahkeme heyeti reisi Salim Başol da demiş ki: 'Sizi alıp Yassıada'ya tıkan kudret böyle istemiş, onu biz bilemeyiz, divan huzuruna getirilen davaya bakar.' Doğrudur. Haklıdır. Mahkeme kendi kafasına göre sanık saptayamaz, savcı kimi getirirse onu yargılar. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Uykusuz geceler... Meraklı bekleyiş... Hepsi geride kaldı. Apple muhteşem bir organizasyonla yeni akıllı telefonu Iphone x ve 8 modellerini tanıttı. Şimdi rahatız. Tek sorunumuz para. Zira Iphone x'in ABD'deki satış fiyatı 1000 dolar civarı. Türkiye'de ise yaklaşık 5000 bin TL'ye satılacakmış. Çünkü İphone'un en pahalı satıldığı ülke Türkiye. Asgari ücretlinin 3 aylık maaşı... Ama sorun değil. Gerekirse yenilmeyecek, içilmeyecek, alınacak o telefon. Zaten çeyiz parası biriktirir gibi aylardır Iphone'un yeni modeline hazırlananlar da var. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ! Biliyorum bana yine kızacaksınız ama... Yaklaşık 50 eczacılık fakültesinde yaklaşık 10 bin öğrenci okuyor ve yılda 2 bini mezun oluyor. Sorum şudur; para üstü verebilmek için insan 5 yıl üniversite okumalı mı? Zira ilaçla ilişkileri kalmamış eczane açma dışındaki alanlar daralmış ve yakında ilaca her yerden erişim sağlanabilecek. Biliyorum bana yine kızacaksınız ama... Ziraat mühendisi yetiştiren fakülte sayımız 40'a yaklaştı. 5 bin öğrenci, 'ziraat mühendisi' diploması peşinde. Çoğunun ayağına tarla çamuru değmeden emekli olabilen hocaların yetiştirdiği bu gençlerin neredeyse tamamı, ziraattan bitkiden habersiz... Hal böyle olunca bitki becerisi olan bahçıvanı mumla ararken mühendisin binlercesi atama bekleyip duruyor. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ!