Aşiretlerin entelektüel isimleri anlatıyor.
Necla Bayraktar
“ALLAH’IN VERDİĞİ CANI ALLAH ALIR” Nadire İçkale (İş kadını)
Ben Bey kızıyım. Hani ailesindenim. Çevremde, kendi ailemde böyle bir şey yaşamadım. Eskiden olurmuş… Ayrıca sadece Doğu’da olmuyor; İstanbul’da da, İzmir’de de oluyor böyle şeyler. Şiddetin coğrafyası yok. Olanları elbette doğru bulmuyorum Allah’ın verdiği canı Allah alır. Kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Doğu erkekleri evet batıya göre daha serttir. Çabuk sinirlenirler. Ama aile birliğinin devamı için kadın daha alttan alır. Bir çalışanım vardı. O söylemiyordu ama ben anlıyordum kocası dövüyordu. Bir gün çıktım adamın karşısına ben de onun üzerine yürüdüm: ‘Gücün ona mı yetiyor, şimdi konuş!’ dedim. Sonra adama iş buldum. Olaylar kesildi ama gözüm hep üzerindeydi. Maddi nedenler de bu tür şeylere neden oluyor. Kadın çalışıp para getirince adam dayanamıyor, başlıyor kadını ezmeye… Yoksa kim ister bir yakının canını almayı, bundan daha büyük bir acı olabilir mi?
“YAŞLI AĞALAR 15 YAŞINDAKİ KIZLARI ALIYOR” Nilüfer Sinanlı *Dört köyümüz var, bizim oralarda böyle şeyler olmaz. Ama kızları nikâhsız evlendiriyorlar. Sonra da hak iddia edemiyorlar. Çok kızıyorum. Töre cinayeti duymuyorum ama intiharlar var. Bence yüzde 80’ini intihar değil. Çok ciddi bir toplum baskısı var. Tüm erkek egemen yerlerde böyle… *Hep şereften bahsediyorlar ama Doğulu bir erkeğin ölen ağabeyinin karısını almasını nasıl açıklayacağız? *Yaşlı ağaların gencecik kızları aldığını duyuyoruz oluyor, böyle şeyler. Kimse müdahale etmiyor. Çünkü yarın öbür gün o da almak ister bir tane 15 yaşında kız! Onu niye engellesin ki? *Mahsun Kırmızıgül’ün yaptıklarını çok takdir ediyorum. Hepsi gerçek. Çünkü o bunların içinden geliyor.
“BÜTÜN OLANLAR BANA MASAL GİBİ GELİYOR”
Kıvılcım Akay (Reklam ajansı sahibi)
*İzmir’de doğdum büyüdüm. Annem babam Varto’da doğmuş ama onlar da İzmir’de büyümüş. Anneannem ve babaannemle birlikte bu töre işleri bitmiş. Bu iki kadın bizim çektiklerimizi çocuklarımız çekmeyecek demişler. Çünkü hayat kolay olmamış onlar için.
*Mesela anneanneme mirastan hiç pay vermemişler. Babası henüz yaşarken tüm mallarını oğulları arasında paylaştırmış. Anneannem parasal değeri açısından üzülmezdi ama hiçe sayılmış olmak onu kırardı.
*Çağdaş biriyim elbette ama yerinde geldiğinde muhafazakâr yanlarım olduğunu görüyorum. Aileme çok düşkünüm. Bundan kopmanın da çok hoş olduğunu düşünmüyorum. Törenin iyi yanları da var.
*Beni rahatsız eden bir şey var; ben Varto civarında töre cinayeti hiç bilmem. Muhakkak aksaklıklar vardır, kadınlar sıkıntı çekmiş olabilir ama hiç töre cinayeti duymadım. Bu olanlar bütün Doğu’ya mal edilmemeli.
“TÖRE DİYE BİR ŞEY YOK, HEPSİ HİKÂYE!”
Şoreş Doğan (Elektronik mühendisi)
*Ben Adıyamanlıyım ama Malatya’da büyüdüm. Liseyi ve üniversiteyi ABD’de okudum. Adıyamanlılar töreye uygun yaşarlar. Dolayısıyla çok şey gördüm. Benim babam avukattı. Davalarının yarısı mera kavgası ve kız kaçırmaydı… Bizim ailede bu kurallar baskın değil. Çünkü eğitimle birçok olumsuzluk ortadan kayboluyor. Ama ailemin geri kalanında bu kurallar var. *Erkek egemen bir toplum, bunlar erkeklerin başının altında çıkıyor. Kadınlar bu işin mağduru… Erkekler mağdur falan değil, kuralı koyan onlar. Olacak tabii bu durumun bazı sıkıntıları. Kadınla sorunun olduğunda sen kazanıyorsun ama erkek erkeğe olursa silah çıkıyor ortaya… İşin mantığı bu yoksa töre falan hikaye! Töre diye bir şey yok. Bir menfaat var, bir de bastırılmış bir cinsellik! *Adamın biri senin isteğin dışında kızı alıp götürüyor. Olay buradan çıkıyor. Kızın şöyle bir şansı yok, zengin kadının bin tane ilişkisi olsa ‘seviyeli ilişkisi var’ diyorlar. Köyde bir kız biriyle el ele tutuşsa fahişe oluyor kafasına kurşunu sıkıyorlar. Bu iş para ve eğitimle alakalı. Hiç töreden ölen ağa kızı duydunuz mu? Yok!
“KÜRTLERDE SUÇ AİLEYİ BAĞLAR”
Doğan Yıldırım (İş adamı)
*Ben büyük bir ailenin üyesiyim. Kürt yaşam biçiminin içinde yetiştim. Töre cinayetlerini yaşadım; biraz anlıyorum neden olduğunu biliyorum.
*Bir yakınınız öldürüldüğünde, duyduğunuz acıdan dolayı intikam almak, aynı acıyı yaşatmak istiyorsunuz! Artık Diyarbakır’da falan aşiret kalmadı. Hakkâri, Van ve Urfa’da hâlâ mevcut.
*Siz eğer intikam almazsanız, hem bu aileden hem de başka çevreden tehdit devam ediyor. ‘Demek ki sesleri çıkmıyor’ diyorlar. İntikam alarak ileride olabilecek tehditleri bertaraf ediyorsunuz. Karşılığını veririm demek oluyor bu…
*Ben kendim yaşadım. Neden böyle bilmiyorum ama Güneydoğu’da suç işlenirse aileyi bağlar, batıda suç bireyseldir. Yüz kızartıcı suçu aile kendi içinde cezalandırır. Kadınsa genellikle öldürülür, erkekse bazen öldürülür. Ama her şey değişiyor, hiçbir şey 10 yıl önceki gibi değil.
*Ben de değiştim. Lisedeyken gördüğünüze inanıyorsunuz. Ama yurt dışına çıktığınızda, dünya gördüğünüzde, bu böyle değilmiş diyorsunuz. Kız kardeşimin iyi birini sevip evlenmesi o kadar da kötü gelmiyor. Yurt dışına gitmiş, dünyayı kavramış birinin kız kardeşini öldürmesi zordur.
*Biz de bir kan davası yaşıyoruz, 11 kişi öldü hâlâ mahkeme devam ediyor o nedenle çok konuşmak istemem. Yetim kalanlar oldu, insan üzülüyor. Sırf birisi birinin akrabası diye oluyor bunlar. Böyle bir şey reva mı? Böyle durumlarda ailenin başındaki kişiler hedef oluyor. Çünkü o ölürse aile güçsüzleşir.
“ÖLDÜRDÜĞÜ EŞİNİN FOTOĞRAFINI CEBİNDE TAŞIYAN VAR”
Mazhar Bağlı (Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi)
*Ben sosyolojik olarak çok tipik sayılabilecek bir geleneksel aileye mensubum. 3 kız 7 erkek olma üzere 10 kardeşli bir ailenin çocuğuyum. Babam da bildiğimiz geleneksel tavırları olan bir aile reisidir. Bizde aşiret aslında familya anlamındadır.
*Ben akrabalar arası iç çatışma ve çekişmeyi de, kan davasını da bilirim. Köy odası geleneğini de yaşamışlığım vardır. Bence bütün bunlardan daha önemlisi geleneğin modernizme nasıl yenildiğini yaşayarak gördüm.
*Şaşırdığımız konulardan birisi de bu insanların hem toplum içinde itibarlı kişiler olması hem de bu cinayetleri çok soğukkanlı bir şekilde anlatmaları.
*Öldürdüğü eşinin fotoğraflarını cebinde taşıyanlar, töre ve namus gerekçesi ile işlenen cinayetlere cezai yaptırıma isyan edenlere kadar pek çok ilginç ve dramatik hikâye dinledik.
PARİS’İN GÖBEĞİNDE DE KADINLAR ÖLDÜRÜLÜYOR
Zeynel Abidin Kızılyaprak (Gazeteci-Yazar)
*Töre cinayetleri’nin Kürt toplumunda, Kürt gelenekselliğinde içselleşmiş bir ‘töre kuralı’ olduğu yolunda yaygın bir algılayış var. Bu doğru değil. Bazen Kürtlere karşı ırkçılığa kadar uzanan bu algı ile herkesin -Kürtlerin de- yüzleşmesi gerektiği kanaatindeyim.
*Öncelikle belirtmek gerekir ki, kadın cinayetlerinde toptan bir genelleme yapmak gerçeği tam açıklamaz: İçlerinde ‘töre’, ‘aile meclisi kararı’ gibi kavramların bulunmadığı, tipik erkek-egemen sistemin şiddet boyutunda yansımaları olan epey örnek bulunmaktadır ve bu, dünyanın her yerinde olduğu gibi Kürtlerde de vardır. Daha geçen gün ABD’de yapılan bir araştırma, her dört kadından birinin şiddete maruz kaldığını ortaya çıkardı; yine geçen günlerde Türkiye’de eğitimli bir erkek sanatçının araba bagajından eşi çıkarıldı, elleri kolları ağzı bağlanmış halde… Paris’in göbeğinde de kıskançlık gibi erkek-egemen arkaik sahiplenme dürtüsünün ateşlediği kadın cinayetleri görebilirsiniz: Bunların etnisite ile değil, binlerce yıllık erkek-egemen kültürle alakalı oldukları açıktır.
*Durumu Kürtler lehine hafifletmeye çalıştığım sanılmasın. Kimi Kürt çevrelerinde ‘aile meclisi kararı’ ile, çoğunlukla da az ceza almak için küçük erkek çocuklarınca işlenen kadın cinayetlerinin görece fazla olduğu inkâr edilemez. Peki bu, Kürt gelenekselliğinin bir parçası ya da türevi midir? Ben aksini düşünüyorum: Töre cinayetleri Kürt gelenekselliğinin bir parçası değil; aksine onun bozulmasının sonuçlarından biridir.