Mısır'da IV.Amenhotep ismiyle tahta çıkan ve daha sonra adını Akhenaton olarak değiştiren firavun, Mısır tarihinde bir ilke imza attı. Tahta çıktığında tek Tanrı'nın olduğuna inanan Akhenaton'un isminde bile bu sır saklıydı. İsmini tek Tanrı olan Aton'dan alan firavun ülkedeki tüm putları kırdırdı. Halkından tek Tanrı'ya inanmalarını isteyen firavun, kralların tanrı olmadığını kanıtlamaya çalıştı. Akhenaton Tanrı'ya olan inancını şok eden şu sözlerle anlattı: 'Ananın karnında çocuğa Sen hayat verirsin. Sen ana rahminde dahi çocuğu besleyensin. Ne zaman civciv kabuğu içinde bağırsa, sen ona hayat vermek için nefes verirsin. Ey Tanrım, senin ne kadar çok eserlerin vardır.' Çok kuvvetli olan rahipleri başkent Teb'de bırakarak halkıyla beraber 300 km uzakta Amarna da Akhetaton isimli yeni bir şehir kurdu. Kısa sürede tanrı Aton için tapınaklar inşa ettirdi. Akhenaton öldükten sonra halkı rahiplerin baskısıyla birlikte tekrar eski dinine dönmüştür. Tek tanrısı adına kurduğu şehir terk edilmiş, ismi yazılı her anıttan çıkarılmış, unutulması için nesiller boyunca çaba sarfedilmiştir. Akhenaton'un şu sözleriyse duyanları şok ediyor: 'Tanrı Uludur, birdir, tektir. Hiçbir şey yokken o vardı. Her şeyi o yarattı. Varlığı ezelden beri süregelen ve ebediyete kadar sürecek.' PİRAMİTLERİN GİZEMLİ TARİHİ ÇÖZÜLDÜ Amsterdam Üniversitesi araştırmacılarının gizemli Mısır Piramitleri'nde yaptıkları araştırmada ıslak kum bulunduğu ve bu bileşenin piramit yapımına karşı önemli bir ipucu olduğu belirtildi. Araştırmacıların yaptıkları açıklamalara göre gerekli kum ve su miktarının bileşenlerinde gerekli sertleşmeyi oluşturacağı iddia edildi. Yapılan deneyler ve gerekli kum su birleşenlerinin test edildiği araştırmada çöl kumunun gerekli su miktarı katılarak yoğun baskı uygulanması sonucu bekletilmesi ile normal kuma göre 2 kat daha sert bir birleşene sahip olunduğu belirtildi. Deneyler kumun rutubetinin doğru miktarda gerekli çekme kuvveti uygulanarak yapıldığı test etme üzerine olmuştur. Teorilerini test etmek için, fizikçiler kum bir tepsiye Mısır kızağın bir laboratuvar versiyonunu yerleştirdi. Bu kum su miktarının bir fonksiyonu olarak, gerekli çekme kuvvetini ve kum sertliğini belirleyici bir kuvvete sahip olduğu belirtildi. Çok daha güçlü bir kum kayası elde etmek için belirli bir hacmi olan kum kayaların bir areometre ile ölçülerek uygulanan sertliğinin ölçüldüğünde istenilen sertliğe ulaştığı belirtildi. Mısır Piramitleri, Mısır'da yer alan eski piramit şekillerde yapılardır. Mısır'da 100'den fazla piramit vardır. Piramitlerin çoğu Eski Krallık Dönemi'nden Orta Krallık Dönemi'ne kadar firavunların mezarı için inşa edilmiştir. Bilinen en eski piramit 3.Hanedan döneminde inşa edilen Basamaklı Piramit'tir. Bu piramit ve etrafını çevreleyen bloklar; mimar İmhotep tarafından tasarlanmıştır. Ayrıca bu yapılar dünyanın en eski şekilli taşlardan inşa edilmiş yapısıdır.Yapımda çalışan işçiler piramitlerin sırrını bildikleri için... yapım bittikten sonra öldürülmüşlerdir. En çok bilinen piramitler Gize'de bulunmuştur. Birkaç Gize Piramidi inşa edilmiş en büyük yapılardandır. Gize Piramitleri'nin en büyüğü olan Keops Piramidi şu ana kadar zarar görmeden ayakta duran, Dünya'nın Yedi Harikası'ndan biri olarak görülmektedir. Orta ve Güney Amerika'da Mayalar, Aztekler ve İnkalar tarafından benzer yapılar yapılmıştır, ama gerçek piramitler Mısır'dadır.Yunanca pyramis sözcüğünden türemiş olan piramitlerde genellikle taş ya da tuğla kullanılmıştır. Dörtgen bir taban üzerinde yükselen piramitlerin üçgen biçimli dört kenar yüzeyi tepede bir noktada birleşir. Mezar odası çoğunlukla piramidin üzerine oturduğu kayanın içine oyulmuştur. Eski Krallık'ta 2. hanedan döneminin sonuna kadar (yaklaşık İ.Ö.1650) krallar ve soylular mastaba denen mezarlara gömülürlerdi. Mastabalar, dikdörtgen biçimli, yan duvarları içeriye doğru eğimli ve üst yüzeyi düz olan; daha çok üstü kesik bir piramide benzeyen anıtmezarlardı. 3. hanedan döneminde (İ.Ö.2650-2575) kral mezarlarında taş kullanılmaya başlandı. İlk piramit, bu dönemde, Kahire'nin yakınındaki Sakkara'da ünlü mimar İmotep tarafından yapıldı. Kral Zoser için tasarlanan ve üst üste konmuş altı mastabadan oluşan bu anıtmezara Basamaklı Piramit denmiştir. Kutsal sayılan ölmüş krala armağanların sunulduğu bir tapınağı da içeren Basamaklı Piramit ve ek yapıları geniş bir duvarla çevrelenmiştir. 60 metre yüksekliğinde olan ve kireç taşından yapılan bu piramit Eski Mısır'ın en güzel anıtlarından biridir. Yapının altından toprağın içine uzanan 11 geçitte kral ve bazı soyluların pembe granit ve albatrdan (kaymak taşı) yapılma lahitleri bulunur. Bölgede daha birçok piramidin yapıldığı sanılmaktadır. 1953'te Sakkara'da 3.hanedan döneminden kalma tamamlanmamış bir başka basamaklı piramidin kalıntılarına rastlanmıştır. En tanınmış piramitler, Kahire'nin güneyinde Gize'de bulunan üç piramittir. Bu piramitler 4. hanedan döneminden (İ.Ö.2575-2468) kalmıştır. En büyüğünü Yunanca adıyla Firavun Keops yaptırmıştır. Keops Mısırlılar'ca Khufu olarak adlandırılır. Keops Piramidi'nin taban kenarları yaklaşık 230 metre ve yüksekliği 146 metredir. Ama dış kaplaması aşındığı için bugün yüksekliği 9 metre daha düşüktür.Kayalık bir zemine oturan piramidin dış bölümü kireç taşı ve granitten yapılmıştır. Tüm yapıda her biri ortalama 2,75 ton ağırlığında toplam 2,3 milyon taş blok kullanılmıştır. Piramidin yapımında kullanılan kayalar Nil ırmağının karşı kıyısından getirilmiş, kireç taşı Kahire yakınlarından,granit ise Assuan'dan taşınmıştı. Kabaca yontulan granit bloklar, silindirler üzerinde çekilerek ırmağa getirilir ve buradan mavnalarla piramide en yakın yük iskelesine taşınırdı. Bloklar, iskele ile piramit arasında döşenmiş granit geçitten, tahta silindirler üzerinde çekilerek yerine ulaştırılırdı. Taş blokları çıkaran ve taşıyan kişiler kendi adlarını kırmızı bir boya ile taşın üzerine yazarlardı. Bu yazılar bugün de okunabilmektedir.Taşlar çok düzgün bir biçimde bakır aletlerle işlenirdi. Keops'un ardından Kefren ve Mikerinos tarafından yaptırılan öbür ünlü iki piramit, ilkine göre daha küçüktür.Her üç piramit de yağmalanmış oldukları için içlerindeki eşyaların çoğu kaybolmuştur. 5. ve 6. hanedan kralları da (İ.Ö.2465-2150) Gize ve Abu Şir'de birçok piramit yaptırmışlardı. 11. ve 12. hanedan krallarının (İ.Ö.2130-1756) piramitleri daha çok Dahşur, Havara ve el-Lahun'da bulunmuştur.Bu dönemden sonra, soylulara mezar olarak kullanılan piramitlerin yapımına son verildi. Mısırlılar krallarını, 18. hanedan döneminde (İ.Ö.1540-1292) başkent olan Teb yakınlarındaki Krallar Vadisi'nde kayalara oyulmuş mezar odalarına gömmeye başladılar. Bir zamanlar Nil ırmağının batı kıyısı boyunca birçok piramit yer alırdı.Bunların Eski ve Orta Krallık döneminde yapılmış olmaları ile Mısırlılar'ın Güneş tanrısı Ra'ya tapınmaya ve ölülerini mumyalamaya başlamaları arasında... bir ilişki olduğu sanılmaktadır. Eski Mısırlılar, ölen bir kişinin bedenini koruyarak, ona yiyecek ve içecek sunarak ölümden sonra yaşamasını sağlayabileceklerine inanırlardı. Bu nedenle ölülerini, öbür dünyada gereksinecekleri eşyalarla birlikte gömerler, mezar duvarlarına çizdikleri resimler ve yazdıkları yazılarla ölülere karşılaşabilecekleri tehlikelerden korunma yollarını gösterirlerdi. Piramitlerden 300 yıl daha yaşlı Buz Gölü üzerine inşa edilen bu ahşap kalenin tarihi 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Kalenin tam 4 bin 800 yıl önce yani Buz Devri'nde yağmacı kabilelere karşı toplumu savunmak amaçlı kurulduğu belirlendi. Giza Piramidi'nden 300 yaş daha büyük olan bu ahşap kaleler radyo karbonla güçlendirilmiş. Bina incelendiğinde ise M.Ö 2917 yılında inşa edildiği ortaya çıkmıştır. 5 bin yıllık tarihe ulaşan bu ahşap yapıların kil ve turba ile korunarak alt yapısının bu kayalarla sağlamlaştırıldığı belirlendi. Bilim adamları, Güney Afrika'da ritüeller sonrası gömülmüş, binlerce binlerce yıl öncesine ait 15 farklı vücuttan 1500 fosilleşmiş iskelet parçası buldu. The Independent'ın haberine göre; Johannesburg şehri yakınlarında bulunan bir mağarada 15 farklı vücuda ait 1500 fosilleşmiş iskelet parçası bulundu. Johannesburg'daki Witwatersrand Üniversitesi'nden Prof. Lee Berger... yaptığı açıklamada insan atasının yeni türünü tanıştırmaktan memnuniyet duyduğunu söyledi. Evrim çalışmaları için dönüm noktası olduğu belirtilen keşif tüm dünyada merak uyandırdı. Yeni türe, bulunduğu mağaranın adı olan 'yükselen yıldız'a atfen 'Homo Naledi' ismi verildi. 'Naledi' Afrika yerlilerinin konuştuğu bir dil olan... Sesotho'da 'yıldız' anlamına geliyor. Uzmanlar kemiklerin yaşını henüz tespit edemedi fakat Homo Naledi'nin öldükten sonra mağaraya getirildiğine inanıyor. Tarihte ölüm sonrası düzenlenen ritüellerin sadece Homo Sapiens'e ait olduğunu düşünüyorduk' diyen Berger, keşifle beraber bu inancın yerle bir olduğunu ifade ediyor. Homo Naledi'nin bilek ve ayaklarının modern insan vücuduna benzer özellikler taşıdığını ifade eden uzmanlar, beyin büyüklüğünün ve üst beden ölçülerinin ise erken dönemde yaşayan insana yakın olduğunu açıkladı. Çalışmalar sonucunda yaklaşık 1.50 metre boyunda olan Homo Naledi'nin beyninin neredeyse bir portakal büyüklüğünde, ağırlığının ise 45 kilo civarında olduğu ortaya çıktı.