Söz konusu, Şanlıurfa'daki Göbekli Tepe olunca açıklanamayan keşiflerin hangi birinden bahsetsek? İnsanlık tarihini alt üst eden bu tapınakların tam 12 bin yıl önce tavanı açık ama tabanı sıvı sızdırmaz şekilde inşa edilmiş mühendislik teknolojisinden mi?
Yoksa, Taş Devri avcı-toplayıcılarının taş ustalığından, mimari ve sanatsal üsluplarının üç boyutlu figürler yapacak kadar gelişmiş olmasından mı?
Tapınaklara yansıyan bütün bu ilim ve bilgi tam olarak nasıl ve ne zaman oluşmuştu? İnsanların açlık ve korunma içgüdüsüyle değil, dinsel inanışların etkisiyle yerleşik hayata geçtiklerini ve ancak bundan sonra tarıma başladıklarını Göbekli Tepe sayesinde öğrendik.
Dinsel törenler için inşa ettikleri bu yapıların etrafında neden hiç yerleşim yeri yok? Böylesi faaliyetler için kalabalık gruplar nasıl bir araya geldiler, işgücünü nereden buldular, farklı uzmanlık gerektiren fakat eşzamanlı yürütülen bu işlerin organizasyonunu nasıl yaptılar?
Daha da ilginci; çapı 30 metreyi bulan şimdilik benzerine hiç rastlanmamış oval planlı 20'ye yakın sayıdaki bu yapılar bilerek moloz yığınları ve toprakla örtülüp, terk edilmiş. Yaklaşık bin yıl sonra geri gelerek yeni bir mabet yapmışlar ve aynı işlemi tekrarlamışlar. Bunu neden yaptıkları bilinmiyor.
1977'de SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) projesi kapsamında, Jerry R. Ehman tarafından "Big Ear" radyoteleskopuyla keşfedilmiş 72 saniyelik, dar bantlı bir radyo sinyali. Dünya dışı akıllı varlıkların gönderebileceği türden sinyallerin tüm özelliklerine uyuyordu.
Buna çok şaşıran Ehman sinyal izinin bilgisayar çıktısının sayfa kenarına "Wow!" yazdığı için bu şekilde adlandırıldı. Sagittarius (Yay burcu) yönünden gelen sinyal, tüm arama çabalarına rağmen bir daha bulunamadı. Nereden gelmişti ve orada ne vardı? Onu bu kadar sıra dışı kılan neydi? Bunun cevabı sinyalin frekansında yatıyor. Akıllı bir uzaylıysanız ve başka bir akıllı uzaylının ilgisini çekmek istiyorsanız, yapay olduğu kolayca anlaşılabilecek, duyulabilmesi mümkün bir frekans tercih edersiniz.
Dahası, evrende bolca bulunan ortak bir elementin frekansını; örneğin hidrojen elementini seçmeniz çok olağan sayılır. Yıldızlararası hidrojen 1,42 Ghz'de hareket eder. "Wow!" sinyali de 1,42 GHz'deydi ve bu menzilden şaşmıyordu! Dünya'daki hiçbir aygıt da o frekansta ileti yapamıyordu. Hava ya da uzay aracından da gelmiyordu çünkü uzayda hareket etmeyen bir noktaya sabitlenmişti.
Bilinen hiçbir gezegen ya da asteroit, sinyali Dünya'ya yansıtacak pozisyonda bulunmuyordu. Çekimsel mercek ve yıldızlararası parıldama gibi karmaşık astronomik etkiler bile "Wow!" sinyalini açıklamak için gerekli teknik özellikleri karşılamıyor. Sonuç ta, "akıllı uzaylı" açıklaması hala en iyi aday. Ama bunu destekleyecek bir kanıt bulunmadığı için çözülmemiş en heyecan verici gizemlerden biri.
Efseneye göre adada büyük bir hazine gizli. Kimi defineci dini hazineler olduğunu, kimileri de İspanyol korsanların ganimetlerini buraya gömdüğünü düşünüyor.
Çeşitli tuzaklarla örülmüş mühendislik harikası bu çukuru inşa etmenin korsanları aştığını düşünenler de var.
Pakistan'daki bu gelişmiş antik kent 1922'de ortaya çıkarıldı. Mohenjo-Daro, ızgara biçiminde planlanmış ve su sistemi bugünkü modern sistemlere benziyor. Düzenli yollar ve kanalizasyon sistemleri geniş bir nüfusu barındırdığının işareti. Çamurla sıvanmış tuğla evler iki katlı ve büyük kısmında banyo var. Antik kentin caddelerinde bulunan siyah cam kalıntılarının ve kil çömleklerin çok yüksek ısıya maruz kalarak eridikleri keşfedilmiş.
Arkeologlar, caddelerde yatan iskeletler bulmuşlar; bir anda ölmüş bu insanların yumrukları sıkılı haldeymiş. İskeletlerde tespit edilen radyoaktivite, Hiroshima ve Nagasaki düzeyinde. Bu olay Mahabharata Destanı'nda "Cesetler tanınmayacak kadar yanarlar, ölmeyenlerin saçları ve tırnakları dökülür, çanaklar, çömlekler kendi kendilerine kırılırlar, yiyecekler zehirlenir.
Kaçmaya çalışan savaşçılar ve eşyaları küllerle yıkanmaktadırlar. Derken vahşi bir rüzgar başlar, bulutlar kükrer, toz ve çakıl taşları yağmaktadır. Doğa dengesini yitirir, güneş gökte sallanmakta, dünya titremekte, korkunç silahtan yayılan kavurucu sıcaklık, her şeyi yakmaktadır" diye anlatılır.
Bir bakışa göre, Mahabharata en eski bilim kurgu örneği. Zeki canlılar arasında çıkan bir anlaşmazlığın, savaşa dönüşmesi ve günümüz teknolojisinin çok ötesinde silahların kullanılması anlatılıyor. İtalyan bilim insanı Roberto Pinotti, destanda geçen Vimanalar´ın UFO´larla benzerliğine dikkat çeker.