Son dakika haberi: 7 Şubat MİT kumpası ve MİT TIR'larının durdurulması FETÖ ihanetinin ilk adımlarıydı. 2013'te Gezi Parkı'nda başlatılan kalkışmayla sokaklarda kaos yaratılmaya çalışıldı. Emniyetteki FETÖ'cülerin tahrikiyle başlayan olayların ekonomiye büyük maliyeti oldu. Tüm bu provokasyonlar 15 Temmuz ihanetinin provasıydı.
7 ŞUBAT MİT KUMPASI: DEVLETİN BEYNİNE SIZMA GİRİŞİMİ
FETÖ'nün ilk büyük hamlesi, 7 Şubat 2012'de Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) yönelik oldu. Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve MİT yöneticileri ifadeye çağrıldı, hedefte bizzat Başbakan Erdoğan vardı. FETÖ'nün yargı içindeki uzantıları tarafından kurgulanan bu kumpas, Erdoğan'ın geçirdiği sürpriz bir ameliyat sayesinde bozuldu. Ameliyat nedeniyle operasyona zamanında müdahale edildi ve devletin istihbarat yapısı ele geçirilmekten son anda kurtarıldı.
FETÖ'NÜN AÇIKTAN GİRİŞTİĞİ İLK OPERASYON
15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ'ye yönelik hazırlanan iddianamelerde, 7 Şubat MİT kumpası "FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" ifadesiyle yer aldı.
Bu soruşturmayla MİT ile ilgili kamuoyunda "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturmaya çalışan örgüt, kendilerinden olmayan MİT yönetimini bertaraf edip MİT'i ele geçirmek ve hükümetin terör sorununu çözmek için başlattığı Çözüm Sürecini durdurmak amacıyla harekete geçti.
Soruşturmada görevli bir cumhuriyet savcısı 7 Şubat 2012'de saat 17.00'de dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ve 4 MİT görevlisini telefonla arayarak, "İfade vermek üzere makamıma bekliyorum." dedi. Fidan'ın ifadeye çağrıldığı tarih önemliydi çünkü o tarihte Başbakan olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ameliyat olacaktı.
Bu kurgu, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozularak önlendi. Erdoğan'ın yönlendirmesiyle Fidan ve MİT görevlileri, soruşturmaya direnerek savcıların çağrılarına hiçbir zaman yanıt vermedi.
GEZİ, SOKAKTAKİ PROVAYDI
FETÖ'nün ikinci kez maskesini Taksim Gezi Parkı'nda birkaç ağacın kesileceği iddiasıyla başlayan eylemlerde çıkardı. Eylemler, kısa sürede ülke genelinde organize bir kalkışmaya dönüştü. Molotoflar, barikatlar, tahrikler ve sosyal medyada yayılan manipülatif içerikler, olayların sadece bir çevre protestosu olmadığını gösterdi.
O günlerde polis müdahalesi bilinçli olarak provoke edildi, kamu binaları hedef alındı, yüzlerce esnafın işyeri tahrip edildi. FETÖ'nün emniyet içindeki unsurları, olayları yönlendiren gruplara göz yumarak, kalkışmanın büyümesine zemin hazırladı.
GEZİ'NİN MALİYETİ 100 MİLYAR DOLARI AŞTI
Gezi kalkışmasının Türkiye'ye maliyeti 100 milyar doları aştı. Yalnızca ekonomik kayıplar değil, yatırımcının güveni, turizm gelirleri ve iç huzur da ciddi zarar gördü. Olaylar süresince 8'i sivil, 2'si polis 10 kişi hayatını kaybetti, 7 binden fazla kişi yaralandı.
FETÖ YARGIYI SİLAHA DÖNÜŞTÜRDÜ
Gezi kalkışmasıyla sokakta prova yapan FETÖ, 17 ve 25 Aralık 2013'te bu kez yargı-emniyet üzerinden darbe girişiminde bulundu. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi başta olmak üzere dört bakan hakkında, sahte delillere ve montaj tapelere dayalı operasyonlar başlatıldı. 17 Aralık sabahı İstanbul'da düğmeye basıldı.
Savcılar, polisler, hâkimler önceden belirlenmiş bir plan doğrultusunda harekete geçti. Bu sözde "yolsuzluk" operasyonu, tamamen paralel yapının kurguladığı bir siyasi kumpastı.
Operasyonun merkezinde, ABD'deki FETÖ yapılanmasından alınan emirlerle hareket eden bir yapı vardı. Devletin üst düzey yöneticilerine yönelik dinlemeler, teknik takipler, gizli belgeler hep bu süreçte sistematik biçimde kullanıldı.
25 ARALIK: HÜKÜMETİ DOĞRUDAN HEDEF ALDILAR
İlk operasyonun başarısız olması üzerine 25 Aralık'ta ikinci bir dalga planlandı. Bu kez hedef daha büyüktü: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o dönem başbakan olarak görev yaptığı Başbakanlık binası bile dinlenmişti.
Operasyon listesinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT yöneticileri, iş adamları, gazeteciler ve bürokratlar vardı. Ancak ikinci dalga, hükümetin sert müdahalesi ve devlet içindeki millî kadroların karşı duruşuyla püskürtüldü. FETÖ'nün bu hamlesi, örgütün gerçek yüzünü ortaya çıkardı. 17-25 Aralık süreci, 15 Temmuz hain darbe girişiminin altyapısı olarak da değerlendiriliyor.
AMAÇ NEYDİ? TÜRKİYE'Yİ DİZ ÇÖKTÜRME PLANI
FETÖ, Gezi kalkışmasında sokağı ateşe vererek toplumsal kaos oluşturdu, 17-25 Aralık'ta ise devleti içeriden çökertmeyi hedefledi. Her iki olay da, hükümeti devirmek, Türkiye'yi uluslararası güçlere bağımlı hale getirmek ve milli iradeyi yok etmek amacı taşıyordu.
Bu süreçte Batı basını ve bazı yabancı devletler de Gezi olaylarına açık destek verirken, 17-25 Aralık kumpasına "yolsuzlukla mücadele" kılıfı altında meşruiyet kazandırmaya çalıştı. Ancak millet bu oyunu gördü, Erdoğan liderliğinde bu tuzakları tek tek bozdu.
GEZİ VE 17-25: AYNI SENARYONUN İKİ PERDESİ
Gezi, sosyal medya ve sokak kalkışmasıyla başlayan ilk adımdı. 17-25 Aralık, yargı ve emniyet içindeki kriptounsurların doğrudan devlete darbe girişimiydi. Her ikisinin de finansmanı, planlaması ve operasyonel desteği FETÖ ve onun uluslararası uzantıları tarafından sağlandı. Bu süreçte Türkiye'nin iç ve dış güvenliği ciddi anlamda tehdit altına alındı.
SONUÇ: MİLLET DİRENDİ, DEVLET TEMİZLENDİ
Gezi ve 17-25 Aralık ihanetlerinin ardından Türkiye, büyük bir iç temizlik sürecine girdi. FETÖ'nün devlet içindeki uzantıları bir bir deşifre edildi. 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimiyle birlikte FETÖ'nün gerçek yüzü tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Bugün, geçmişteki bu kalkışmaların ve yargı darbesinin planlayıcıları ya cezaevinde ya da firarda. Ancak Türkiye, bu tecrübeler sayesinde vesayet odaklarına karşı daha güçlü ve daha hazırlıklı.
AKTÖRLER FİRAR ETTİ
FETÖ'nün devlet içindeki yapılanmasında kilit görevler üstlenen polis şefleri, savcılar, hâkimler ve örgütle bağlantılı medya mensuplarıydı. Bu süreçte sahada görünen isimler kadar perde arkasındaki koordinatörler de dikkat çekti. İşte 17-25 Aralık operasyonlarının öne çıkan aktörleri:
SAVCILAR (YARGI AYAĞI)
ZEKERİYA ÖZ: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda görevliydi. 17 Aralık sürecini başlatan isimlerden biri. FETÖ'nün yargı içindeki en bilinen figürlerinden. 2015'te yurtdışına kaçtı, hakkında kırmızı bülten çıkarıldı.
CELAL KARA: 17 Aralık operasyonunu başlatan soruşturma savcısıydı. Tapelerle, montaj kasetlerle operasyonu yürüten savcı olarak biliniyor. 2014'te görevden alındı, sonra firar etti.
MUAMMER AKKAŞ: 25 Aralık soruşturmasının savcısıydı. Operasyonu yapamadan, elinden dosya alındı. Ertesi gün adliye önünde basın bildirisi okudu. Sonrasında görevden alındı ve kaçtı.
Gözaltı, arama ve dinleme kararlarını veren hâkimlerin büyük bölümü daha sonra FETÖ üyesi oldukları gerekçesiyle ihraç edildi. Süleyman Karaçöl gibi bazı hâkimler, savcılarla koordineli çalışarak kararları hızlıca onayladı.
MEDYA AYAĞI (PROPAGANDA VE PSİKOLOJİK HARP)
Taraf, Zaman, Bugün, Samanyolu TV gibi FETÖ'ye ait medya organları, operasyonların içeriğini günler öncesinden biliyordu. "Yolsuzluk" algısını köpürttüler. Montaj tapeleriyayınladılar. Sosyal medyada ise FETÖ trol hesapları operasyonun propagandasını yürüttü.
PERDE ARKASI KOORDİNASYON
17-25 Aralık süreci, yurt dışındaki FETÖ imamlarının koordinasyonunda yürütüldü. ABD'de ölen FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, operasyonun asıl planlayıcısıydı. Ankara'daki "mahrem imamlar" üzerinden emniyet-yargı kadroları yönlendirildi.