"1976'da Türkbank Çocuk Tiyatrosu'nda ilk kez sahneye çıktım. Bu çocuk tiyatrosu Perihan Savaş, Oya Başar, Selahattin Taşdöğen, Erkan Taşdöğen, Cem Davran gibi isimlerin yetişmesini sağladı. Temellerim orada atıldı. Yeşilçam'daki yönetmenler çocuk oyuncu ararken mutlaka buraya uğrardı. 70'lerin sonuydu ve Ömer Kavur, İstanbul'un çocukları yok ettiğini anlatan 'Yusuf ile Kenan' filmini çekecekti. Rol alacakları bulmak için de tiyatroları geziyordu. Tiyatroda beni izledikten sonra Böcek karakterini verdiler."
"Yusuf ile Kenan" filminin ardından Avşar için Yeşilçam'da birçok filmin de kapısı aralanıyor.
"Şimdinin tek bölüm dizileri o dönemin filmleriydi" diyen oyuncu, 80'lerde arabesk film furyasının içinde kendini buluyor ve Ferdi Tayfur'la "Olmaz Olsun", Ümit Besen'le "Islak Mendil" ve Emrah'la "Öksüzler"de rol alıyor.
'Kaygısızlar'daki Yeşilçam dokunuşu
Yeşilçam'da uzun bir süre çocuk rolleri oynayan Avşar, TRT'de birkaç projede yer aldıktan sonra "Kaygısızlar"daki unutulmaz karakter Eleman olarak karşımıza çıktı.
Avşar, dizinin sevilmesindeki en büyük etkenin içinde Yeşilçam dokunuşları olmasından kaynaklandığını söylüyor: "Kaygısızlar'ı usta isim Ertem Eğilmez'in öğrencisi Temel Gürsu yönetti. Zaten bir projenin tutmasının altında yatan en büyük neden Yeşilçam dokunuşunun olmasıdır. Temel Gürsu, çok iyi bir kadro kurmuştu. Oradaki oyuncularla çalışırken kendimi şanslı hissediyordum. Gani Müjde ve yazı ekibinin ortaya koyduğu karikatür tipler vardı.
Eleman'ın repliklerini ise Selçuk Erdem yazıyordu. Karakterin diyalogları, yaşam biçimi, nereden geldiği, nerede yaşadığı ve çevresiyle ilişkisini düşünerek sonunda izlediğiniz tipi ortaya çıkardık. Kıyafetlerinden aksesuarlarına kadar her şeyi kendim bulup buluştururdum. Eskiden kostümler için özel bir ekip yoktu ve her oyuncu kendi kıyafetini ayarlayarak sete gidiyordu."
56 yaşındaki oyuncu, onca zaman geçmesine rağmen hâlâ kendisini sokakta "Eleman" diye çevirdiklerinden bahsediyor: "İnsanlar yolda beni hayretler içerisinde çeviriyor. Gerek yaşımı göstermediğimden gerekse insanların gözünde hep Eleman karakteriyle var olduğumdan... İzleyici dizinin üzerinden 24 sene geçtiğini öğrenince şaşırıyor. 'Nasıl oluyor da siz hiç değişmediniz?' diye sorup adeta dejavu yaşadıklarını söylüyorlar."
"Kaygısızlar" dizisinden bir tek partneri rolündeki Damla Özen'le görüştüğünü söyleyen oyuncu, "Bizim sektör dostluklarla kurulu bir yer değildir" diyor ve ekliyor:
"Sokakta bazen soruyorlar, 'Abi Emrah ya da Şoray Uzun'la görüşüyor musun' diye. Emrah'la film esnasında sadece sahnemiz olduğunda görüşmüşüz ondan sonra bir daha denk gelmemişim.
Arasam telefonumu bile açmaz. 1986 yılındaki 'Öksüzler' filminde Emrah, çok popülerdi. Ben de tiyatroculuğumun en üst düzey dönemindeydim. Emrah'ın oyunculuğu, yönetmen oyunculuğudur. Onun oyunculuğunu ne yererim ne de överim.
O dönem başrolü paylaştığım oyuncuların hepsi Ümit Besen, Ferdi Tayfur ve Emrah sadece şarkılarıyla filmlerde yer alabildi. Yönetmenler onlara oyunculuğun nasıl olacağını öğretmiştir."
Yalçın Avşar, kendini hiçbir zaman yıldız çocuk oyuncu olarak görmediğini de söylüyor: "1966'da yani doğduğum yıl ailem Erzincan'dan İstanbul'a gelmişti. Ardından da Cihangir'de kapıcılık yapmaya başlamışlardı. Çocukluğumu, bir kapıcı çocuğu olarak geçirdim. 10 yaşımda tiyatroda başrol oynamaya başladım.
Eve geldiğimde annem '6 numaranın çöplerini al da in aşağıya' derdi. Sokakta 'Şu filmde gördüm seni' derlerken ben de o sırada aileme yardım ediyordum. Belli bir yaştan sonra aileye yardım ve oyunculuk arasındaki kavram kargaşasını kafamda oturttum. Oyunculuğun da normal bir meslek olduğunu, aileme yardım etmem gerektiğini öğrendim. Oyunculuk, ruh halimde farklılık yaratmadı. Çocuk oyuncuların da ne oldum delisi olmaması gerek. Aileler ise çocuğu bir para kaynağı olarak görmemeli."
Yalçın Avşar'ın hayatını değiştiren yapım ise "Kaygısızlar"dan ziyade 1981 yılında rol aldığı "Kara Kafalar" filmi. Çocukluğunda büyüme hormonları çalışmadığı için boy atamayan oyuncunun yardımına, İsveçli gangster Tore Karte yetişiyor. Oyuncu, o dönem yaşadığı süreci şöyle anlatıyor:
"Yusuf ile Kenan filmini çektikten kısa bir süre sonra kameraman Güneş Karabuda, İsveç'e yerleşmek zorunda kaldı. Orada da eşiyle, Zülfü Livaneli'nin 'Arafat'ta Bir Çocuk' kitabından uyarladıkları 'Kara Kafalılar' TV filmini çekmeye karar verdi. Beni de başrolde oynattı. Film sonrası gazeteler haberimi yaptı.
15 yaşında olmama rağmen 7 yaşında bir çocuğu canlandırmam Tore Karte'nin dikkatini çekmiş ve 'Bu çocuğun tüm tedavisini üstleneceğim' demiş. Karte, defalarca banka soymuş, yıllarca hapis yatmış ve sonrasında bir vakıf kurarak tövbekar olmuş ünlü bir gangster. Karte'nin vakfı 4 yıl boyunca tüm hormon ilaçlarımı sağladı. Karte, kahramanım olarak ortaya çıktı ve onun sayesinde 20 santim boy attım. Sonrasında kendisiyle hiç görüşmedim. Belki bir gün bu olayın senaryosunu yazarım."
Şimdilerde İstanbul Şehir Tiyatroları'nda oyunculuk yapan Yalçın Avşar, 17 yıla yakındır TV ve sinemada yer almıyor. Ayrıca oyuncu, Kilyos'taki evinin bahçesinde kendi arılarını üretip bahçesini yeşertiyor. "Televizyona bu kadar ara vermenizdeki neden sektör mü yoksa sizin tercihiniz mi?" sorusuna Avşar şu yanıtı veriyor: "Bu biraz sektör biraz da benim jenerasyonumla alakalı...
Benim jenerasyonumun zamanındaki yönetmenler birer birer kayboldu ve yaş aldı. Dolayısıyla insanlar kendi kadrolarını oluşturdu. Ne de olsa memuriyetim olduğundan tiyatroyu tercih ettim. Böylelikle seçici oldum ve güzel işlerde olmak istedim.
Çocukken daha yetenekliymişim. Daha çok iş yapıyordum, sinema, tiyatro ve televizyon... Şimdi atıl durumdayım."
YILDIZ KAPLAN
Yıldız Kaplan 2008 yılında evlendi ve 38 yaşında ikinci kez anne oldu.
Sonra da Akif isimli oğluna kendisini adadı.
Şimdilerde 52 yaşında olan Yıldız Kaplan, ilk evliliğinden olan kızı Işıl Donat'ın 3 çocuğuna anneannelik yaparken, ayrıca oğlu Akif'e de gözü gibi bakıyor.
İşte 52 yaşında 2 çocuklu 3 torunlu Yıldız Kaplan'ın son hali...
Film teklifleri geldiği halde geri çeviren Yıldız Kaplan, hala güzelliği ile kendinden emin.
1990'lı yılların daha başında Farfara ve Çıt Çıt şarkıları ile hayatımıza girdi. O zamanki hareketli, kendine has uslubu olan genç kız Hatice kısa sürede sevilmiş ve şarkıları severek dinlenmeye başlamıştı.
