- Yorulmaz mısınız?
- Yorulurum ama huy bu! Seviyorum. Özel günlerde yemekleri ben yaparım. Elimden her yemek gelir, beceririm. Türk mutfağını da, dünya mutfağını da bilirim. Yoğun temponun içinde evde her şeyi ben yapamıyorum ama çalışmıyorsam evin işleriyle ilgilenirim.
- Uzun zamandır evlisiniz... Ve bir aşk hikayesi...
- Yedi yıldır evliyiz. Evlilik uzun ve enterasan bir yol. Tökezlediğin oluyor, mutluluktan uçtuğun oluyor. Dönem dönem değişen bir dünyası var. Ama iki insanın birbirine karşı sevgisi yeteri kadar sağlamsa, sorun da çıksa, sıkıntılar da çıksa, saygıyla tatlı tatlı yoluna devam edebiliyorsun. Herkesin evliliği gibi bir evlilik yaşıyorum. Ama sorunla baş etme metodlarımız hiç fena değil.
- Eşiniz bu sektörden biri değil... Sizin işinizle ilgili dengeyi oturtması zor oluyor mu?
- Mimar eşim. O beni görmeye sete geliyor, ben onu görmeye şantiyeye gidiyorum. O da yoğun çalışan biri çünkü. Gidiyorum şantiyeye, toz toprak, hasret gideriyoruz. Birbirimizi işyerlerimizde sık görüyoruz.
BU İNSANLAR BANA NİYE BAKIYOR!
- Ünlü olmak hayatınızı nasıl değiştirdi?
- Geçen hafta yaşadığım bir şeyi anlatacağım; araba kullanıyorum, ışıklarda durdum, yan arabadan üç kişi sürekli bana bakıyor. Düşünüyorum, "Yüzümde bir anormallik mi var, arabanın dörtlülerini mi açık unuttum, Allah'ım bu insanlar bana niye bakıyor?" Sonra dayanamadım camı açtım, "Pardon niye bakıyorsunuz?" dedim. Şaşırdılar, "Siz Şebnem Bozoklu değil misiniz?" Bir anda dondum kaldım, "Aaaaa, evet o benim! Çok özür dilerim" dedim. Bazen kim olduğumu unutuyorum. Ama bazen de çok farkındayım. İnsanlar gelip ilgi gösterdiğinde mutlu oluyorum, sıkılmıyorum. Sevgi görmekten mutluyum. Onun dışında etrafımdaki insanlar için can sıkıcı. Çünkü bir yere gidiyoruz, kahve içeceğiz, konuşacağız, olamıyor. İnsanlar gelip sohbet etmek istiyorlar. Ama komedyenlerin durumu bence daha farklı.