"Akasya Durağı" dizisinde hayat verdiği 'Gülbin' karakteriyle hafızalara kazınan oyuncu Aslı Nimet Altaylar, Sabah Günaydın'da yayınlanan Biyografi'k programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Kariyeriyle ilgili çarpıcı itiraflarda bulunan Altaylar, "Akasya Durağı" dizisini kabul etmeden önce rüyasında gördüğünü belirtti. Partneri Levent Ülgen'e övgüler yağdıran oyuncu, "O kadar zeki bir adamdır ki Levent ağabey. Öyle güzel şeyler bulur ki. Yani o senaryoyu baştan evirir, çevirir, arar, tarar. Son derece yardımcı olur. Çok iyi bir aktördür." ifadelerini kullandı. Kabul ettiği için pişman olduğu işleri olduğunu da ekledi, "Bir projeyi anlatırken öyle güzel anlatıyor ki insanlar. Ben de inanmaya o kadar meyilli olabiliyordum ki" sözleriyle dikkatleri üzerine çekti. İşte çok konuşulacak o röportajdan satır başları…
-Nasılsınız, neler yapıyorsunuz?
Güzel gidiyor. Öğrenerek gidiyor, dönüşerek gidiyor. Gidiyor, olması gerektiği gibi gidiyor galiba.
-Çocukluğunuzdan başlayalım… Nasıl bir çocuktunuz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Benim için çok keyifliydi. Ben o sokakta oynayan çocuklardanım. Ve çok şükür bir sürü bacağımda, kollarımda yara izleri kalmıştır. Ve onların hepsi de benim çocukluğumun dövmeleridir. Yani ne kadar yara varsa o kadar mutluyum gibi bir şey çıkmasın ama gerçekten çok eğlendim ben çocukken. Çok güzel bir çocukluk geçirdim.
-Oyunculuk aşkı içinize ilk ne zaman düştü peki hatırlıyor musunuz?
Hatırlıyorum. 13 yaşındaydım. Erkek kardeşim ilkokula gidiyordu. Bir tane çocuk oyunu gelmişti okullarına, onun oyununu izleyeceklerdi işte. İzledim baktım böyle "A benim burada olmam gerekiyor galiba" dedim. Sonra eve gittim dedim ki "Ben oyuncu olacağım." Bizim aile de böyle şeylere biraz karşıdır. Dedi ki babam "Hayır olmaz." Ondan sonra dedim ki "Olacağım." O yaşta taktım kafaya. Finalde böyle gizli gizli yaptım bir şeyler sınava girdim. Kazandım, kazandıktan sonra anneme söyledim. Sağ olsun o da destek oldu, öyle devam ettim. Ama çocukluktan beri çok istediğim bir aşktı.
BEN ASKERLİĞİMİ ERLER FİLM'DE YAPTIM
-1995 yılında Çiçek Taksi ile kariyerinizin ilk adımlarını atıyorsunuz. Bir döneme damga vuran işlerden biriydi, nasıl bir tecrübeydi sizin için?
Çiçek taksi şöyle, orada benim devamlı oynadığım düşünülür ama şöyle, biz o zaman küçüğüz Bülent (Şakrak) mezun, iş yapıyor. Emre Özcan vardı sınıf arkadaşım. Bizi aradı, "Bir şey var. Bir bölümlük gider misiniz çocuklar? Harçlık olur falan" dedi. "A tabii gideriz dedik" biz. Ne mutlu, ilk böyle bir şeyler oluyor. Oraya gittik, öyle. Oradaki öyle devamlı bir rol değildi. Ama mesela geçenlerde denk geldim ve izledim. O kadar küçükmüşüm, o kadar güzel denk gelmiş ki... Ve sonrasında oradan kaynak alacağımı hiç düşünmedim. Yani hep söylediğim bir şey vardır, ben askerliğimi Erler Film'de yaptım (gülüyor). O yüzden çok güzel bir okuldu orası benim için. O şekilde de başlamış oldu. Sonrasında mezun oldum. Mezun olur olmaz büyük bir şükranla, sevgiyle anıyorum; Engin Alkan benim hocamdır. Beni şehir tiyatrosuna soktu. O süreçte de Yabancı Damat başladı.
-Ayrılsak da beraberiz falan da var arada.
Evet, onlarda konuk oyuncu olarak hep yer aldım. Ama böyle hani ilk severek böyle uzun süreli işte büyük abilerimle ablalarımla oynadığım yerde Yabancı Damat.
İLK SET GÜNÜ ÇOK KORKTUM
-İlk set deneyiminizde neler hissettiniz?
Korkuyordum. Çok korkuyordum. Aslında hala da korkarım. Çünkü böyle çok heyecanlanırım. O heyecanı kaybetmemek lazım derler ama benim biraz kaybetmem gerekiyor açıkçası (gülüyor). Böyle ilk gittim, Yabancı Damat'ta yaşadığım şeyi hatırlıyorum. Şimdi karşımda yıllardır, çocukluğumdan beri izlediğim insanlar var. Ve ben onlarla ilk defa aynı sete gitmişim ve bir oyuncu olarak oradayım. Böyle bir kaldım. Binnur Kaya, çok severim, sevgiyle, saygıyla anıyorum. Binnur abla beni çekti kenara. "Karşındaki Sumru Yavrucuk değil, rol kişisi. İşte Erdal Özyağcılar değil, rol kişisi. O yüzden sen de Aslı değilsin." O mesela hala böyle kulağımın bir yerinde vardır ve keyifle aklıma gelir. Çok öğretici bir konuşmaydı o benim için. Ben bu işi gerçekten böyle oyun oynuyoruz ya, oyun oynamayı çok seviyorum. O yüzden de oraya gittiğim zaman oyun oynadığımı unutmadan davranmaya çalışıyorum. Yoksa çok ciddiye alırsam böyle çok heyecanlanıyorum. Oralardan kaçmaya çalışıyorum.
ZOR DEĞİLİM, DİSİPLİNLİYİM
-Zor bir insan mısınızdır sette?
Yok, disiplinliyimdir. Yani mesela gider gitmez hazırlanırım ben. Ondan sonra goygoyumu yaparım, eğlenirim ama önce benim hazırlığım bitsin. İşte set aralarına, saatlerime dikkat ederim. Zor değilimdir, sadece disiplinliyimdir.
DİSİPLİNSİZ İNSANA UYUZ OLURUM
-Disiplinsiz birisi varsa peki karşınıza?
Uyuz olurum. Ama ben de insanım. Biraz önce de bahsettiğimiz gibi full kusurlu bir varlığım. O yüzden bu kadar disiplinliyim zaten. Hani o hatayı yapma potansiyelim o kadar yüksek ki, onu yapmamak adına ekstra bir çaba sarf ediyorum. Ama ben de çok hata yapıyorum. Bazen çok bilinçli ve kişisel bir yerden yapıldığı zaman büyük uyuz olurum. Ama değilse ne olacak ki? Ölmeyeceğiz sonuçta. Oyun oynuyoruz. İyi niyet bende her şeyi çözüyor.
-İşte bahsettiğim aslında o iyi niyeti olmayan insanlar...
Onları Allah esirgesin denk gelmeyelim ya. Hoşlanmıyorum öyle insanlardan.
-Çok çalıştınız mı o tip insanlarla?
Güzel soru. Çalıştıysam da çok hatırlamıyorum açıkçası. Unutmayı tercih ederim.
LEVENT ÜLGEN "SENİ GÜLİBİK OLARAK TANITACAĞIM" DEDİ
-Gelelim "Akasya Durağı" dizisine. Karakterin adı Gülbin olan fakat hepimizin Gülibik olarak hafızalarına kazındığı…
Onu da Levent (Ülgen) abi bulmuştu. İlk başladık, "Hatice'yi Hulya'yla tanıttım. Seni de Gülibik diye tanıtacağım" dedi. Ben önce bir anlamadım her zamanki gibi (gülüyor). Sonra bir baktım hakikaten… O kadar zeki bir adamdır ki Levent abi. Öyle güzel şeyler bulur ki. Yani o senaryoyu baştan evirir, çevirir, arar, tarar. Son derece yardımcı olur. Çok iyi bir aktördür.
-Kendi repliklerini de kendisi mi buldu? "Tırın tırın" mesela…
Tabii ki. Hepsini kendi buldu. Yani muhteşem bir zeka yani öyle söyleyeyim.
AKASYA DURAĞI'NI KABUL ETMEDEN ÖNCE RÜYAMDA GÖRDÜM
-Akasya Durağı'na dahil olma sürecinizi de dinlemek isterim.
Rüyamda gördüm. Benim rüyalarım böyle bir değişiktir. Kendimce ona inanırım. Şöyle oldu, o dönem BKM'den başka bir iş için görüşüyorduk. O arada da Yılmaz Ekmekçi, Yılmaz abi aradı. Gittim. Bir gece öncesinde de rüyamda da rahmetli bir arkadaşım vardı onu gördüm. Orada bana yüzük takmıştı. Tam Erler filminin orada. O kadar aradayım ki hani orası da çok güzel, burası da çok güzel. "Senaryoyu okuyabilir miyim?" dedim Yılmaz abiye. "Ya ne okuyacaksın güvenmiyor musun?" dedi, "Tamam peki." dedim (gülüyor). Ondan sonra imzayı attırdı bana çıkarttı. İyi ki de öyle olmuş. Çok enteresan bir şekilde o iş çok devam etmedi. Ama bu iş 5 yıl devam etti. O yüzden bir rüyamda ben bir şey gördüğüm zaman bir orayı dinlemeye gayret ederim. Ondan sonra başladık. Çok keyifli de gitti.
-Kadro da çok iyiydi…
İnanılmazdı. İlyas Salman, Zeki Alasya, Evin Esen, Levent Ülgen, Cezmi Baskın, Erol Günaydın… Yani birkaç jenerasyon hep beraberdik ve ben anlayamıyordum. O kadar güzeldi ki. Çok çok öğreticiydi. Hayat bana hep çok öğretici yerlerde olma fırsatı verdi açıkçası. Ve bu bana çok iyi geldi. Çok şey öğretti.
LEVENT ÜLGEN NE DİYORSA TAMAMDIM, TESLİM OLMUŞTUM
-Levent Ülgen ile partnerliğiniz çok seviliyordu. Nasıldı karşılıklı sahneleriniz, eğlenceli miydi?
Çok eğlenceliydi. Biz ilk başta şeydik, ben "Ama öyle değil, ama bu böyle değil." diyordum. Sonra Levent abi "Gel kız buraya" dedi. Böyle toparladı yani çok keyifli bir şekilde. Ondan sonra Levent abi ne diyorsa ben okeydim. Teslim olmuştum. Çünkü kötü bir şey yapmaz kısmına emindim yani. Hiçbir şekilde riske atmayacağını biliyordum. Rahmetli Evin Esen muhteşem bir kadındı. O zaten doğal bir yetenekti. Yani ona hiçbir şeye gerek yoktu. O durduğu yerde ona gülebilirdiniz. Öyle anekdotları vardı ki böyle hakikaten iki ömür geçse anca toplarsınız onun 20 dakikada anlattığı şeyi. Öyle enteresan bir kadındı. Hakeza Cezmi abi, Zeki abi hepsi, hepsi. Biz keyifli bir set geçirdik. Bir de hakkaniyetli bir setti. Dediğim gibi Türker Bey çok enteresan bir insandı. Ve o yaşlarda Türker Bey de Yılmaz Ekmekçi de bana kimsenin emanet etmeyeceği rolleri hiçbir tecrübem yokken bana emanet ettiler. Ve o yüzden onlara hep sonsuz bir saygı duyacağım yani.
-Hala ilgiyle takip edilen bir iş Akasya Durağı. Sizce bunun sırrı ne?
Teknik olarak Türker Bey bu işi çok iyi biliyordu. Neyin tutup neyin tutmayacağını bize söylediği zamanlama bile doğruydu. 5 yıl devam eder dedi ve gerçekten öyle oldu. Ve oyuncular gerçekti. Herkes gerçekti. Gerçeğin olduğu yerde kimse kusur aramaz. Çünkü gerçek zaten kusurlu bir şeydir. Ve biz kusurlarımızı saklamıyorduk. Hatalarımızı saklamıyorduk. Neysek oydu. O rolün getirisi o kadardı. O kadar becerebiliyorduk. O kadardı yani. Bence insanlar gerçeği seviyorlar. Ben de gerçeği çok seviyorum. Acı da olsa gerçeği seviyorum ve tercih ediyorum. İnsanların da bunu sevdiğini ve tercih ettiğini düşünüyorum. Bu olabilir.
-Sokakta falan nasıl tepkiler alıyordunuz peki?
Ben hiç aç kalmam sokakta. Çünkü bir de sürekli yayınlandığı için zorla izlemeyen bırakmadılar (gülüyor). Avantajları dezavantajları şöyle oluyor. Gerçekten hiç aç kalmam. Hani kimin evine girsem tertemiz yatırırlar, yedirirler, içirirler, yıkarlar, paklarlar, gönderirler. O kadar eminim. Hiçbir şüphem yok. Lakin bir müddet sonra şu oluyor, hani o kadar evlerinden biri oluyorsunuz ki. Mesela işte bir hastanedeyken bir hastamız vardı. O arada da kötüyüm hani iyi olamam. Bir tane arkadaş geldi şey dedi, "Hiç de göründüğün gibi değilmişsin." Böyle bakıyorum yani, hiçbir şey yapamıyorsun falan.
HEP OLUMLU TARAFIYLA, KOMİK TARAFIYLA ELEŞTİRİ ALDIM
-Dizide aldatılma potansiyeli çok yüksek bir karakterdi Gülbin. Bu anlamda "İhaneti meşrulaştırmayın" tarzında tepkiler, eleştiriler aldınız mı peki hiç?
Şöyle hep olumlu tarafıyla, hep böyle komik tarafıyla eleştiri aldım. Diğer tarafta da öyle ciddi bir eleştiri almadım. Kadına şiddet ve erkeğe şiddet konusunda da, ben kadını ya da erkeği gerçekten insana şiddeti, çünkü günümüzde erkeklerin de şiddete olduğunu görüyorum gerçekten. Biz insanı konuşabildiğimiz güne geldiğimizde her şeyin daha güzel olacağına inanıyorum burada da. Şiddet falan konuşmayacağımız bir gün olacak mı acaba onu da bilmiyorum ama bence en tehlikelisi şu anda psikolojik şiddet.
ORTAYA ÇIKSIN AMA NORMALLEŞMESİN
-Yani sizce ekranlarda görmeli miyiz bunlar hayatın gerçekleri mi, yoksa meşrulaştırılmaması adına görmemek mi gerekiyor? Yorumunuzu merak ediyorum…
Bence bizim çağımızın en büyük sorunu her şeyin normalleşmesi. "Ne var ki bunda?" çok ağzımızda dolaşmaya başladı. Ben Müge Anlı'yı izliyorum da. Şimdi orada gördüğüm şeyleri gördüğümde gerçekten bu kadar olamaz diyorum. Ya bilmiyorum ya bunları, bir şekilde sıkıntının ortaya çıkmasına okeyim. Ama normalleştirecek kadar hizmet etmesine değilim.
KABUL ETTİĞİM İÇİN PİŞMAN OLDUĞUM İŞLERİM OLDU
-Kariyerinizde rol aldığınız için hiç pişmanlık duyduğunuz bir iş oldu mu?
Kabul ettiğim için pişman olduğum işlerim olmuştur. Şöyle o da, bir projeyi anlatırken öyle güzel anlatıyor ki insanlar. Ben de inanmaya o kadar meyilli olabiliyordum ki eskiden. Ve sonra çıkan sonuç kötü olduğunda "Şimdi buna gerek var mıydı?" diyesim gelen işler olmuştur. Ama olsun oradaydım. Yaptım. Yine de arkasında durmalıyım gibi bir his taşıyorum.
MENAJERİME "OYUNU OLAN KİMSE SUNULMASIN" DEDİLER
-Peki, reddettikten sonra patlayan ve reddettiğiniz için pişmanlık duyduğunuz bir iş oldu mu?
Yok. Ben devam edip etmeyeceğine dair hiç şüphe duymam. Sadece işte tiyatro varsa çok çakışmıştır benim. O yüzden bilirsin evet, çok güzel iş ve gidecek bu. Ama oyun var. Ben şöyle bir brief geldiğini hatırlıyorum eski menajerime, "Oyunu olan kimse sunulmasın lütfen." Ama siz iyi oyuncu arıyorsunuz, donanımlı bir oyuncu arıyorsunuz. Ve bunun tiyatro yapmaması mümkün değil. Yani bu ne menem çelişki diyorsun o zaman. Orada da hiçbir pişmanlığım yok açıkçası. Çünkü karnım çok doygun bu hayata karşı. Çok aç olduğum şeyler var. Hani güzelliğe çok açım. Ama hani bir de kötüleri vardır ya böyle, hiç sevmem.
-Sizi bayadır ekranlarda göremiyoruz. Bu bağlamda son dönemde tekelleşme iddiaları çok gündem oldu biliyorsunuz, bunun kurbanlarından biri olmuş olma ihtimaliniz var mı?
Şöyle, arada birkaç tane sinema filmi çektim. Yeni işte Gassal var, oraya konuk oldum. Ağustosta provalarımız başlayacak. Sonra birkaç tane görüşmem var bu süreçte. İnşallah onlar olursa ekranlarda tekrar görüşürüz. Yani pandemiden sonra böyle bir tekrar uyumlanmak vs. bayağı zor oldu. Biraz da kendimi dinlemeye, gerçekten biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı. Ve iyi geldi.
-Kariyerinizdeki işleri konuştuk, hep tür olarak komedide yer almışsınız şöyle bir baktığımız zaman. Bu sizin tercihiniz mi oldu, yoksa teklifler mi bu yönde geldi?
Hayır. Ben tiyatroda komedi, televizyonda dram oynamadım. Tersini iki tarafta da denemek istiyorum. Yani o tarafta çok acayip bir şekilde komedi oynamadım, burada dram oynamadım. Ama hani özellikle değil. Hatta şunu da söylüyordum "Ya ben böyle çatır çatır bir dram oynamak istiyorum televizyonda sinemada. Çok istiyorum." diye çok söyledim. Ama orada hep şu var hani sizi öyle tanıyorlar, öyle biliyorlar ve artık öylesiniz. Hayır değilim.
TELEVİZYONDA KOMEDİ ÜZERİME YAPIŞTI
-Üstünüze mi yapıştı yani?
Öyle oluyor. Onu sana yapıştırıyorlar ve seni öyle seviyorlar. Başka türlü istemiyorlar. Yani saçın kısaysa da artık o değilsin ya da işte zayıfladığın zaman daha keza aynı şey. Ama oyuncuyum ben.
-Şunu oynamam diyeceğiniz herhangi bir karakter var mı? Bana yakışmaz, üzerime oturmaz dediğiniz de olabilir. "Benden köylü kadını çıkmaz" diyen oyuncular oluyor mesela o tarz bir karakter belki…
Şöyle söyleyeyim, kendi skalası içinde hani o yelpazesi ne kadar genişse o kadar oynayacak. Yelpazesi darsa oynamayacak. Yapımcının ya da işte yönetmenin tercihiyle verdiği kararlar dışında söylüyorum. Ne kadarsan o kadar oynayabilirsin. Onu oynamak da istemeyebilir, tercihidir. Her şeyi oynamayı çok isterim ama oynayabilir miyim bilmem. Ama yakışmaz ne demek mesela, ne demek? Köylü kadın yakışmaz ne demek? Öyle bir şey olabilir mi? Yok bu konuda mesela hani hiç öyle kesin şeylerim yok fark ettiysen.
YAKINLAŞMA SAHNESİNDE CİDDİ SIKINTI ÇIKARDIM, HAYIR DEMEYİ BİLDİM
-Peki, oyunculukta kurallarınız var mıdır? Oyuncuların yakınlaşma sahneleri sosyal medyada epey tartışılıyor ve aslında merak ediliyor, yönetmen bu sahnelerle ilgili özel olarak bir brief veriyor mu?
Yıllar yıllar önce bir filmde böyle bir şeye rastlamıştım ve ciddi sıkıntı çıkarmışım. Ama çok acemi bir yönetmendi, ben o zaman daha çok gençtim. Ben hayır demeyi bildim hep. Ama onun dışında profesyonel hayatta ben böyle bir şeyle karşılaşmadım. Hiçbir şekilde karşılaşmadım. Ama rol gerçekten onu istiyorsa, tamam. Ama hani bu karşı tarafın bir fantezisi ise hayır yani orada çok çirkin olabilirim.
ALLAH'A HAVALE EDİYORUM!
-Sizi uzun zamandır ekranlarda göremiyoruz. Tekelleşme iddialarını göz önüne getirecek olursak, bu anlamda kurban olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Yok hayır. Yani ben öyle bir kötü niyeti kabul etmek istemiyorum. Olduysa da Allah'a havale ediyorum.
-Estetikli oyuncular hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bir oyuncu estetik yaptırabilir mi, yoksa sizin mesleği icra edenler için doğallığı mı savunursunuz?
Valla kendini iyi hissediyorsa bir oyuncu yapsın. Yaş aldıkça evet benim de rahatsız olduğum şeyler oluyor ama şunun farkındayım; bu benim ve bu kadarım. Ufak tefek şeyler mutlaka yapacağım. Reddetmiyorum ama çok böyle belirgin, bariz, ifadeyi değiştirecek şeyler, yok. Botokslu bir kadın oynaması gerekiyordur belki. O zaman ne yapacak? Tabii ki yaptıracak yani. O ayrı ama onun dışında çok büyük hamlelere hayır.
ESTETİĞİM YOK
-Bu arada "Akasya Durağı'nın Gülbin'i Aslı Altaylar'ın son haline bakın" tarzında haberler de çok çıkıyor hakkınızda. Hem estetiğiniz var mı diye sorayım, hem de bu haberler rahatsız ediyor mu sizi diyeyim…
Estetiğim yok Allah'a şükür. Valla yok bak istersen (gülüyor). Haberler de rahatsız etmiyor ama ben şey oluyorum, "Kime ne benden ki? Niye ki bunun haberi yapılıyor ki?" diyorum.
-Oyuncu olmak için tiyatro tozu yutmak şart mı sizce?
Ben başka bir yöntem bilmiyorum. Bir oyuncunun nasıl olup olması gerektiği konusunda da bir otorite değilim. Dolayısıyla bir şey söylemem çok doğru olmaz. Lakin benim bildiğim tek yöntem bu. Orada bir er meydanında hakikaten bir durmak öğreticidir diye düşünüyorum ben.
-Son olarak yeni oyunculara veya oyuncu olmayı düşünenlere bir öneriniz, bir tavsiyeniz veya söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?
Bir oyuncunun oyuncu olması için valla işini sevmesi gerekiyor. Sadece çok güzel kadınlar, çok yakışıklı erkekler olmak zorunda değil. Çok klişe bir tanım vardır, "İnsanı insana, insanla insanca anlatma sanatı." Önce insanı tanıması gerekiyor. İnsan da olması gerekiyor. Daha iyi de insan olması gerekiyor. Bize hocalarımız hep böyle öğretti. İyi insandan iyi oyuncu olur dediler. Tabii ki okumasını, bir ehliyeti olmasını naçizane tavsiye ederim. İnsan olmak yeter ya, öyle gibi geliyor bana.