- Babanız vefat ettikten sonra oyunculuğa başladınız. Aradan yıllar geçti görüyoruz ki, oyunculuk, yönetmenlik, tiyatro yöneticiliği, akademi... Siz bu sürece dışarıdan bakınca neler görüyorsunuz?
- Çehov'un Vanya Dayı'sında Sonya'nın dediği gibi "Yaşayacağız Vanya Dayı yaşayacağız. Bizi çalışmak kurtarır" Ben hep buna inandım. Çalışmak benim soluğum. Çalışmak ile yol arkadaşıyız. İkimiz de mutluluğun bir barış değil, bir yolculuktan ibaret olduğunu iyi biliyoruz. Zaten benim yaşamaktan anladığım üretmek, çalışmak ve yorulmak... Hayata dışardan da içerden de bu şekilde bakıyor, böyle görüyorum. Ama şunun da bilincindeyim, ne kadar çalışırsak çalışalım, söylenmemiş cümlelerimiz, tamamlanmamış eylemlerimiz olacak... Attila İlhan diyor ya "Ne kadar azdır yaşadığımızdan, yaşadığımızı sandığımız." Söylediklerimizle değil, söyleyemediklerimizle varız.
- Babanız Sadri Alışık anneniz Çolpan İlhan, dayınız Attila İlhan... Böylesi bir aileden Kerem Alışık'ı bir benlik olarak çıkardınız. Bu süreçte kılavuzun ne oldu?
- Ben çalışmayı, sevmeyi, sabretmeyi, direnmeyi cesaret etmeyi ve bilmeyi meslek edinmişim. İnsanın yüreği neyi meslek edinirse, bedeni ve aklı da ona hizmet ediyor. Ben de yüreğimin inkar etmediği yere aitim... Ve benim kılavuzum da, yol haritam da bu duygular. Biraz mahcubum, biraz çekingen, utangaç, vicdanlı, samimi, dürüst az kalsın unutuyordum... Bir de yalnız... Gerçi artık yalnız bile değilim, biriktirdiğim bütün mutluluklarımı harcadım. Kendini hüzne ve efkara biraz severek, isteyerek bırakan cinstenim... Ve çocuğum hâlâ. İnsan, annesi, babası ölünce anlıyor içindeki çocuğun hiç ölmeyeceğini ve anladıkça kahroluyor bunu anlamakta neden bu kadar geciktiğini...
- Soy isminin bir ağırlığı var. Bu ağırlık hayatınızı ve yaptığınız işleri nasıl etkiledi?
- İnsanın hayata karşı ödevi yaşamaktır ama böyle topluma mal olmuş bir ailenin içinde sağlam kalmayı başarmak ve kendini kanıtlamak iki defa yaşamak demektir. Hemen her dönemde sanki ateşten bir buluttum, mısra mısra her bahçeden kovuldum... Ama bu aileye ait olmanın zorluğunu, gene bu aileden öğrendiklerimle kolaya çevirmeye çalıştım. Felsefem şuydu, tıpkı Mevlana'nın söylediği gibi "Direnmek yaşamaktır" ve savaşmayı, direnmeyi, mücadele etmeyi bana ailem öğretti.
- Ne kadar zor böyle bir aileye doğmak?
- Şöyle bir örnek vereyim çocukken bile okulda iyi not aldığımda "E tabii Sadri Alışık'la Çolpan İlhan'ın oğlu, onun için iyi not veriyorlar" deniyordu. Sizi seviyor diye düşündüğünüz insanların bile, işin içine meslek girince başkalaştığına tanık oldum. Gerçi hayatın içinde de aynı şeyler yok mu? Küçükken bize "Yerde ekmek bulunca yükseğe koy kuşlar yesin" derlerdi. Biz sevdiklerimizi hep yükseğe koyduk, acaba kuşlar mı yedi? İnsanın, insanları, insan kalbiyle sevmesi lazım. Ben öyle yapmaya çalıştım.
- Bugün geldiğimiz noktada bu soy ismine Kerem Bey olarak siz de özgün bir katkı sunuyorsunuz. Yani yaşatmakla kalmadınız katkı sunarak etkisini güçlendirdiniz. Bu kamuoyu tarafından anlaşılabiliyor mu?
- Oyunculuğa babamın vefatından sonra başlamam, beni hep sanatın içinde görmek isteyen babama birkaç mısra bırakamamam, onun kalbine sanatımla dokunamamam, sanatsal uğraşlarımı hiç bilememesi, hiç tanık olamaması, sinemde hiç kapanmayan bir yaradır. Ama ailemin gölgesinin kendi gölgem olmadığı bilinciyle çabamı, emeğimi, gayretimi kaderimin emrine vermeye uğraştım. Kaderimi onların biçimlendireceğini biliyordum. Ailemin bana söylediği hep şuydu: İşini elinle değil canınla yap. Mesleğimi canımla yapıyorum. Mevlana'nın dediği gibi "Kalbinizle canınızla yaptığınız her şey size geri döner" Sizin sorunuzda bahsettiğiniz katkı sunmak, sanırım buradan kaynaklanıyor ve bu durumun kamuoyu tarafından takdir edilmesi ve görülmesi aldığım en güzel ödül...