İSYANIM EN ÇOK KENDİME
-Yetimhanede büyüdünüz, çocukluğunuzda çok zor günler geçirdiniz. 2 yaşında yetimhaneye bırakıldınız. Hayatın bu getirdikleri karşısında hiç isyan ettiniz mi?
Oluyor. Ben en çok kendime kızarım. Düşme lüksüm yokmuş gibi geliyor ve bu da bende bir ağırlık yaratıyor açıkçası. En çok kendime zulmediyorum aslında. En çok isyanım kendime oluyor.
-Peki sizce affetmek mi daha kolay, kabullenmek mi?
Affetmek. Ben affediciyim. Ben hayatımda hiçbir şeyi geriye atmam. Niye onun ağırlığıyla uğraşayım? Asla kin tutabilen biri değilim. Çok memnunum bu özelliğimden. Hiçbir ağırlık taşımayı sevmiyorum. Salarım gider hemen.
-Kin yok, kızgınlık da yok. Yani herkesi affettiniz hayatınızdaki?
Evet. Hiç kızmadım ki affedeyim. "Böyle olmasının bir sebebi var" modunda yaşayan bir insanım. Takıntılıyım yani. "Olsun, kesin bir şey vardır bunun arkasında" derim. O yüzden takılmam.
-Bir de ağabeyiniz var değil mi?
Evet. Ben onun ablası gibiyim de biraz (gülüyor). O bence daha başa çıkamamış biri geçmişiyle. Ben daha kabullenen bir insanım. Az önce sordun ya, "Affeden misin, kabullenen mi?" diye. Aslında ikisi aynı yere çıkıyor. Kabullenirsen affediyorsun. Benim ağabeyim o ağırlıkları taşımayı seven biri. Bazı insanlar öyle.
Görüşüyor musunuz hala?
Tabii ki. Tek kimsem o benim hayatta. Evlendi, bir karısı ve yeğenimiz var.
BABAMA BEN SAHİP ÇIKTIM
-Peki annenizle babanızla görüşüyor musunuz?
Görüşüyorum. Babama ben sahip çıktım. Annemi gittim, buldum, tanıdım, gördüm. Evli, başka bir hayatı var. Çocukları var. Hiçbir şey hissetmiyorum o yönle ilgili çünkü onunla hiç büyümedim. Sağ olsun beni kim doğurmuş gördüm, emzirmiş. Böyle bir insansam ondan da öbüründen de izler almışım yani, bu Nursel olmuşum.
-Sık sık görüşüyor musunuz?
Annemle hiç görüşmüyorum. Babamla çok sık görüşüyorum. Benim babam alkolik, o benim bir parçam ve şu an yardıma ihtiyacı varsa ve biz onun çocuklarıysak edeceğiz. Ama şunu söyleyebilirim, Allah herkese bizim gibi evlat nasip etsin. Çünkü yaptığım şeyin çok farkındayım. Tabii ki babama sahip çıkacağım, o olmasa ben olmazdım.
KORKUNÇ BİR 5 YIL YAŞADIM!
-10 yıl kaldıktan sonra da amcanız almış. Neden bu kadar bekledi, ya da neden onca yıl sonra sizi yanına aldı?
Bir aile yıkıldığında birileri çocukları yanına almaya, bölüşmeye çalışır. Benim babam kimseyle paylaşmak istememiş bizi. Ama başa da çıkamayınca bizi almış yuvaya vermiş. Bizi ağabeyimle ayırmak istememiş birilerine vererek. Ben yuvada çok mutluydum. Asıl evlatlık alındıktan sonra ben bence korkunç bir 5 yıl yaşadım. İyiydim ben yuvada, başka çocukları olan amcam tarafından evlatlık alındım. Bence kabustu yani, hiç güzel günler değildi.
-Amcanızla görüşüyor musunuz?
Görüşmüyorum. Görsem elini öperim ama. İlla mutlu olmuşluğum da vardır.
EVLENMEK İÇİN PLAN YAPTIM, KOCAMI BİLE KENDİM TAVLADIM!
-Güçlü bir kadınsınız, büyük sınavlar vermiş, zorlu yollardan geçmişsiniz. 18 yaşında da evleniyorsunuz. Hiç pişmanlık duydunuz mu?
Duymadım. Çok yalnız bir genç kızdım. Ben resmen plan yaptım, "evlenmem lazım" dedim. Kocamı bile kendim tavladım! 12 yaş vardı aramızda. Futbolcuydu onlar, arkadaş grubunun en mülayimi, en sessizini seçtim. Beni üzmeyecek olanı seçtim, plan da yapıyorum ya. Ne olduğunu bile anlamadan oldu. Ben amacıma ulaştım, kendime bir yuva buldum. Bence kocam babam gibiydi, kayınvalidem de annem gibiydi. İkisi de görevini çok iyi yaptı ama.
ÇOCUĞUM DÜŞSÜN DİYE DENEMELER YAPTIM!
-Sonra çok küçük yaşta anne oldunuz…
Bir o kısmı hesaplayamadım (gülüyor). Çocuk istemiyordum, isteyip istemediğimi bile sorgulamamıştım. Hamile kalınca üzüldüm. Çocukça denemeler yaptım. Söyleyemiyorum da "ben nasıl çocuk doğuracağım, ben daha çocuğum" diye. Banyoya gidip makine kaldırmışlığım vardı, o kadar çabuk düşmüyormuş çocuk onu anladım. O kadar kolay değilmiş, doğacağı varsa doğuyormuş. Ama şimdi iyi ki. En yakın arkadaşım, 23 yaşında.
-Yaşadığınız onca şeyden sonra, "Var Mısın Yok Musun" yarışmasıyla hayatınız değişiyor. Bir dönüm noktasıydı diyebilir miyiz?
Ben Kasımpaşa Çocuk Esirgeme Kurumu'nda büyüdüm. O yuvamız çok eskiydi, bakımsız bir yuvaydı. Bu yuvayı kapatılma kararı aldı devlet çok zarar gördüğünden, bizde zarar görmeyelim, çökmeyelim altında kalmayalım diye. Bizim yuvada koruyu bir annem vardı; 15 yaşında giriyor, 70 yaşında kaybettik Oya anneyi. Bizimle kalmayı, hayatını bizimle geçirmeyi tercih ediyor. Benim en büyük şansım, rol modelim o oldu.
Neyse bu yuvayı yıkmaya karar verince çocukları da çil yavrusu gibi başka yuvalara dağıttılar. Ben Çorlu'da spor hocalığı yapıyordum, yuvaya da ziyaretlere gidip geliyordum. Oya anne her gittiğimde "yuvaya ödenek bekliyoruz" deyip duruyor. Bağış toplamaya çalışıyorlar oradan buradan. O dönem de Acun furyası çok fazla vardı. Hep Oya annelerin ağzından Acun'u duyuyorum. "E bulun Acun'u" dedim. Kimse de uğraşmıyor. Ben de cabbarım ya, "ne kadar ulaşılamaz olabilir ya" dedim. Evet çok zormuş (gülüyor). Birazcık zorlandım ama amacıma ulaştım. Acun'a sesimizi duyurmayı başardım. Durumu anlattım ve Çorlu'ya geri döndüm. Ama bize bir temsilci lazım, çıkacak yuva için kutu açacak. Kimse yok, Oya anne "ben yapmam" diyor. Belkıs "ben yapmam" diyor. İlkay "olmaz ben çıkamam" diyor.
-Ben çıkayım o zaman mı dediniz?
Öyle de olmadı. Benim ekranla ilgili hiç hayalim yok, hala da yok. Sonra beni Acun'lar aradı. Bir temsilci bulamazsanız "ben ne yapabilirim ben mi açacağım?" durumuna geldi artık konu. "Sen çık" dedi Acun bana. Ben, "ben çıkamam, benim işim gücüm var. Çorlu'dayım küçücük çocuğum var, İstanbul'a gelip gidemem yarışmaya" dedim. "Bir haftalığına" dedi, sonra "tamam" dedim. Sadece bu amaçla "Var Mısın Yok Musun" programına katıldım. Ben ekrana çıkınca bana bir şey oluyormuş meğerse. Bu da bir yetenek bence. Hakikatten parlıyorum, kendimi çok iyi ifade edebiliyorum onun çok farkındayım artık. Bana yarışmadayken çok teklif gelmeye başladı. Asla hiçbir şey yapmayı düşünmedim, kabul de etmedim. Ama takdir edersin ki öyle teklifler geldi ki; en son Filma Cass bana bir diziyle geldi ve bir rakamla geldiler. Rüyamda görsem öyle bir rakama inanmazdım yani. Acun "deli misin sen" dedi. Bir de yönetmenim zorla audition çekelim gör diye ısrar etti. Audition çektik, çok iyi oldu. Güzel bir konuşmayla beni ikna etti ve bir diziyle sahalara giriş yaptım.
-Sizi bir iki dizi projesinde de gördük ama çoğunlukla sunuculukla hafızalarımıza kazındınız. Bu meslek sizi daha çok mu mutlu ediyor?
Bir daha oyunculuk istemedim, sunuculuğu tercih ettim. Benim çünkü, hiç rol yapmama gerek kalmıyor. Sadece kendim olmam yetiyor evlerine girebilmem için.
PİYASADAN MI KALDIRSAK DEDİLER, ÖLÜYÜ DİRİLTTİM
-Hep de yemek programları sunuculuğu yaptınız…
Yemek olması benim tercihim değildi aslında en direndiğim konulardan bir tanesiydi. Yemek de bana dayatılan bir şey oldu. Evet çok güzel yaptım ama beni rahat bırakın yemek konusunda (gülüyor). Yemek yapmayı çok severim; o evdeki yemek kokusunu, o aileyi… İlleri gezerken öyle bir Nursel çıktı ki benden; kaybettiğim ailem, hiç oturmadığım o sofralar, o kalabalık sofralar… Hepsini bana yaşattılar. O programın bana gelmesi nasıl bir şanstır! Ben öyle bir doydum ki o programda, öyle bir sevildim ki, ben bile çok şaşırdım. Ama şu an "Gelinim Mutfakta" ile 'Superman' gibiyim. Çünkü yapabildiğimi gösterdim. Benim için çok başka bir platform. Çok sunucu değiştirmiş, artık neredeyse "piyasadan mı kaldırsak?" diye düşünülmüş. Ölüyü dirilttim yani.
-Dediğiniz gibi "Gelinim Mutfakta" programından sunucu olarak çok isim geldi geçti, seyirci benimsedi mi artık Nursel'i "Gelinim Mutfakta" sunucusu olarak?
Bende kalması ve bu kadar benimsenmesi… Oraya beni düşünene de beni o programın içine dahil eden izleyiciye de çok teşekkür ediyorum.
EKRANDA AĞLAYAN SUNUCU OLMAK İSTEMİYORUM
-Sosyal medyada çok farklı yorumlar gördüm hakkınızda. Postlarınızın altına "haksızlık yaptınız, onu niye kayırıyorsunuz, buna niye çok puan verdiniz" vs tarzında yorumlar da var, "bayılıyoruz size, çok samimisiniz" diyen de…
Yüzde 80 olumsuz yorumlar. Nasıl oluyorsa ben haftanın 5 günü her gün başka birini tutuyorum. Hiç takılmıyorum ben o yorumlara. Bu bizim başarımızı gösteriyor. Ben çok eminim ki çok objektifim, çok adaletli biriyim. En çok kalbime güvenirim. Programın gerektirdiği neyse ben onu yapıyorum. Profesyonel bir şekilde işimi yapıyorum. Ama fazla duygusallaştığım oluyor. Çok ekranda ağlayan bir sunucu olmak istemiyorum ama bence 40 yaşla ilgili bir şey yaşıyorum, yaşlanıyorum galiba, çok ağlıyorum. Bu doğru değil, yolum yol değil (gülüyor).
-Ama belki o yüzden seviliyorsun…
Ama çok yaşamam böyle. Çok herkesin derdini dert ediniyorum. Olmaz, çok yıpranıyorum. Biraz "banane" demeyi öğrenmem lazım, fazla empati kuruyorum.
DUVARA TOSLADIM RESMEN, ÇOK BÜYÜK YIKIM YAŞADIM!
-Bengü ile nasıl bir anne-kız ilişkiniz var? Nasıl bir anne Nursel; kuralcı mı, kızının arkadaşı mı?
Bence ben mükkemel bir anneydim. Boşandım, çocuğumu hiç bırakmadım. Her şeyi bence onun için yaptım. Zeki bir anneyim. Gözlemleyerek anne oldum, bence çok iyiydim ama öyle değilmiş ki ergenlikte çok büyük problemler yaşadık. Kaydettiğimi bile düşündüm çocuğumu. Vazgeçtiğim de oldu. Ama sonra ne olduysa, tuğla mı düştü başına ne olduysa, şu anda mükemmel. Bende de çok hata varmış, o da kendindeki hataları gördü. Annemle ilgili zaten çok büyük travmam var, kendi anneliğimle ilgili travmam da olursa, "ben çok başarısızım demek ki" oldum. Duvara tosladım resmen, çok büyük yıkım yaşadım. Sonra topladık.
KARA SEVDAYA TUTULMUŞ GİBİYDİM, NE SALAKMIŞIM!
-Olur ama öyle ergenlikte ya…
Olurmuş evet, boşuna üzmüşüm kendimi. Bilsem asla öyle peşinden koşmazdım. Bir tavsiyede bulunabilir miyim? 42 yaşındayım. İnsanlar "geçecek" diyordu, ben dünya yanmış gibiydim. Bengü için dinlediğim parçaları dinleseniz sanki ben kara sevdaya tutulmuşum, salya sümük gör beni, kara sevdaya tutulmuş gibiydim. Korkunçtu, ne salakmışım! O kadar saçım da beyazlamazdı, bu kadar yıpranmazdım. Birazcık çocukları bırakmak gerekiyor. Batacaksa da batması gerekiyor. Bir daha anne olsam daha farklı olurdum herhalde.
-Var mı ikinci çocuk düşünceniz?
Asla.
-Neden?
Birkaç yıl sıksa Bengü benim torunum olacak çok abes bir durum. Bir de ben çok seviyorum şu an hayatımı. Yeni yeni kendime vakit ayırabiliyorum.
-Çok hüzünlü bakıyor gözleriniz, ama bir o kadar da hayat dolusu bir enerjiniz var. O yüzden ben hakkınızda net betimlemeler yapamıyorum, siz kendinizi nasıl anlatırsınız?
Yengemler beni evlatlık aldığında beni kuran kursuna verdiler. Benim için aktivite gibiydi, en azından evden kaçabileceğim bir şeydi. Orada bir tane Mustafa hoca vardı, Allah rahmet eylesin. "Senin nasıl gözün var ya?" derdi. Hiç anlayamıyordum ilk başlarda. "Cam göz seni. Ağlayacak mısın gülecek misin belli değil" derdi. Evet, gözüm dolu gibi, yaşlı gibi, ama çok gülen de bir gözüm var. Çok doğru bir tespit.
KISA SORULAR
-Hayatımı değiştirdi dediğiniz bir olay, bir söz, bir nasihat var mı?
Yıllarca kabul etmesem de bence "Var Mısın Yok Musun" programına girmem benim hayatımı değiştirdi. "Acun Nursel'i aldı, götürdü, çıkarttı" gibi algılayıp kızıyordum. Öyle değil işte konu. Öyle konuşulunca hoşuma gitmiyor, ama evet benim ekrana çıkışım Acun Ilıcalı ile birlikte. Ama ben kendi ayaklarımla gittim, kimse beni keşfetmedi. Ben yuvada büyüdüğüm için, geçmişimden dolayı Acun'a gittim. O geçmişim yüzünden ekranda kaldım. Evet o çat çat çat ışıklar, o gün benim hayatım değişmiş, şu an bunu çok daha açık yüreklilikle kabul ediyorum.
DOĞUM GÜNÜMDEN HAYATIM BOYUNCA NEFRET ETTİM
-Hiç unutamadığınız bir doğum günü anısı var mı?
Doğum günü benim bam telim. Bizim yuvadayken hiç özel doğum günümüz olmadı. Çok kalabalığız. Ben 30 Temmuz doğumluyum. Duyuru yapılır, "Temmuz ayında doğanlar sıraya dizilsin" diye. Temmuz ayında doğanlar olarak önümüzde bir tane pasta, zaten minnacık da boyum var. Bir de çok gururlu bir çocuktum, "benim pastam olmalı" diye düşünürdüm ama hiç olamadı. Dolayısıyla hiç heyecanlanmıyordum doğum günü muhabbetinde. Hayatım boyunca da nefret ettim. Ama içten içe bence istiyormuşum. Eşim Murat iki yaz önce melek kanadından pasta yaptırmış. Havai fişekler filan. Normalde görüp dalga geçeceğim şeyler ama benim o kadar hoşuma gitti ki… Normalde asla izin vermem, kimse benim doğum günümü kutlamaz. Kabul etmesem de bu bir travma benim için. Çok etkilenmiştim. Hayatımın doğum günüydü, bana aitti. Bu biraz bam telimdi, ama bak ağlamadım, profesyonelleşiyorum (gülüyor). Ağlanacaksa ağlanacak bir hikayem bu. Değişikti. Şimdi her doğum günümü çok özenle kutlamaya karar verdim o yıldan sonra. Herkes de kutlamayı hak ediyor, dünyaya gelmek bir hediye.
SEKTÖRDEN SİLİNSEM, ÇÖP BİLE TOPLARIM
-Cimri biri misiniz?
Yerine göre. Marka takıntım hiç yoktur, çoğu markayı bilmem bile öyle büyümediğim için. Ben çok yoruluyorum, çok çalışıyorum. O parayı çok zor kazanıyorum. Gidip de bilmem neye bu kadar para, vallahi elim titriyor. Ama çok beğendiğim bir şeyi fiyatına bile bakmadan aldığım oluyor. Bazen de taksiye binerken cimrilik yaparım. Giderim sarı dolmuşa binerim. "Üç adım yer gideceğim, ne vereceğim ona" derim. Çok şaşırtırım etrafımdakileri, "yine tuttu cimriliği" derler. Hiç param olmasın, mesela bu sektörden şu an silineyim, giderim Mc Donald's'a çöp bile toplarım. Umurumda olmaz, ben ekmeğimi taştan çıkarırım.
-Final sorusu: bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Horluyormuşum eşim öyle diyor. Hiç inanmıyorum, çek kanıtla diyorum (gülüyor). Zayıfım, burnumda hiçbir problem yok. Havaalanı gibi burun deliklerim, hiçbir şey yok.