Ardından Yılmaz Zafer'le evlendiniz. Yılmaz Zafer dendiğinde aklınıza gelen ilk şey ne?
Adam gibi adam. Adamım, hayatta tek geçerim.
Rahmetli eşiniz Yılmaz Zafer'le filmlere konu olacak bir aşk hikâyeniz varmış...
Aynı lisede okuyorduk. Bana o zamanlar âşıkmış, bilmiyordum. Sonra ben Şehir Tiyatroları'ndayım diye o da oraya girmiş. O sene ben tiyatrodan ayrılmışım. Bir türlü buluşamadık.
Nasıl kavuştunuz?
'Bir Daha Umut' diye bir film çektik. "Ne yapıyorsun okul arkadaşım" falan derken o sette büyük bir aşk başladı. Ne yazık ki uzun süremedi. Keşke yaşasaydı. Hem iyi bir oyuncuydu hem de çok iyi bir baba olacağına inanıyordum.
Yılmaz Bey geçirdiği bir kalp krizi sonrasında beynine dört dakika oksijen gitmediği için rahatsızlanıp sonra da hayatını kaybetti. Sadece dört dakikanın hayatı bu kadar değiştirmesi ne öğretti size?
Yılmaz sonraki 18 ay bir çocuk gibi yaşadı. Oysa birkaç gün devam eden ağrılara eğer doğru teşhis konulabilseydi belki bugün yanımızda olacaktı. Hayatta acılarla karşılaşmanın vermiş olduğu bir olgunluk yaşıyorsunuz.
Bayramda benimle olmayı seviyorlar
Oğlunuza (Savaş Zafer) hem annelik hem babalık yapmak zor muydu?
Çok. Özellikle oğlum okula başladığı dönemde. Herkesin babası gelirken onunki yoktu. Başka çocuklar babalarıyla oynarken onlara bir bakışları vardı... Bir gün ne hissettiğini sordum, "Hiç 'baba' kelimesini söyleyemediğime üzülüyorum" dedi.