Pazar SABAH - PINAR YILDIZ YÜKSEL Ortadoğu dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapıyor. İnsanlığın beşiği ve Hz. İbrahim'in izlerini taşıyor... Hz. İbrahim üç büyük dinin evlatlarının da atası. Herkesin onun mirasına sahip çıkma isteği var. Bu mirasın peşindeki evlatların kavgası Ortadoğu'da yüzyıllardır devam eden savaşlara neden oluyor. Ancak savaşlar hep Müslümanlar üzerinden sürüyor. Gördüklerimizin arkasında ise esrarlı bir hakikat gizli. İskender Pala'nın son romanı Abum Rabum, yalnızca Roma, Kudüs ve İstanbul ekseninde geçen bir casusluk romanı değil. Nefis bir polisiye olmuş orası kesin. Ama kitabı aynı zamanda Mezopotamya'nın sosyal, siyasi ve sanatsal tarihi gibi de okuyacaksınız. Ortadoğu'da çatışanlar sadece insanlar, fikirler, politikalar ve dinler değil. Tarih de, Doğu medeniyeti de bu katliamlara kurban gidiyor... İskender Pala 'Ortadoğu'da yaşanan aslında Batı'nın var gücü ile hücum ettiği Doğu Medeniyeti'nin yok edilmesi savaşı. Ortadoğu'da savaşan halklar da fark etmeden bu savaşın kurbanları oluyor. Ortadoğu'da bir çocuğun bir damla kanı aktığında Batı'da birilerinin biti kanlanıyor. Orada bir kurşun atıldığında birilerinin cebine çok daha fazla dolar, euro giriyor. Ortadoğu'yu kendi haline bıraksa, kimse birbirini öldürmeyecek' diyor. - Roman Uzakdoğu, Kahire, İstanbul, Kudüs, Roma'yı içeren geniş bir coğrafyada geçiyor. Neden bu kadar şehir ve böylesi geniş bir coğrafya? - Bugün dünyanın bir sancısı var. Bu sancı tam manasıyla eski Mezopotamya dediğimiz, bugün Ortadoğu diye nitelendirdiğimiz, kadim medeniyetlerin, peygamberler çağının yaşandığı toprakların üzerinde insanları vuruyor. Ve bu sancı bölgedeki tüm insanları kıvrandırıyor. Kudüs, Suriye, Bağdat, Şam, Halep... Bunların sebebi bu bölgenin insanları değil. Dünyanın kalbi burası ve Batı bunu keşfetmeye başladı. Burada 30 bin yıllık tarih var. Olimpos dediğimiz efsaneler çağı bundan 3 bin yıl önceye tekabül ediyor. Hâlbuki tarihin başlangıcı gördükleri Olimpos'a daha gelmeden, bugün sancılanan topraklarda bir Sümer, Akad, Babil medeniyetleri vardı. Bunların her biri Batı diye bir şey yokken dünyada saraylar üretmiş, sekiz katlı kuleler yapmış, kulelerin her bir katında hukuk, astronomi, iktisat, şehirleşme gibi teşkilatlar oluşturan medeniyetler. - Batı, Doğu'nun medeniyetini kendine mi mâl etti, yoksa kültürel anlamda yağmaladı mı? - 1880'li yıllarda Batı dünyası, zayıflamış olan Osmanlı Devleti'nin sınırları içine, mühendis, elçi, gezgin, maslahatgüzar gibi kimlikler altında geliyor ve Osmanlı Devleti'nin kanunlarındaki boşluklardan yararlanarak ülkeyi yağmalıyordu. Bugün Sümer tabletleri ile ilgili en büyük koleksiyonlar Batı müzelerindedir. Okumaya bile fırsat bulamadan sadece götürelim diyorlardı. Çünkü 30 bin yıllık böyle bir medeniyet bir tarafta dururken kendi 3 bin yıllık geçmişleriyle bir medeniyet anlayışını dünyaya dayatmak zordu. Yahut böyle bir çatışma başlarsa 30 bin yıl, 3 bin yılı zaten döverdi. Bunu engellemek için bir anlayış geliştirdiler. - Neydi o anlayış? - Doğu'ya ait ne varsa getirelim, getiremediklerimizi de yok edelim, gözden gizleyelim... Doğu kendini bilmesin, uyanmasın. Doğu bir şeye uyandığında güneşin doğudan doğduğunu insanlar fark etmeye başladığında, kurulmuş olan bütün ticari, bilimsel, ekonomik, teknolojik, uluslararası gibi alanlarda kurulu düzen çatırdayabilir. Bunun için Doğu'nun kendine gelmemesi gerekli. BİZİM KÜLTÜRÜMÜZ SİZİN KÜLTÜRÜNÜZÜ DÖVER - Doğu'nun kendine gelmemesi için neler yapıyorlar? - İlk yapılan şey kimliklere el koymaktır. Milletleri kimliksizleştirdiğinizde daha kolay böler, parçalar, yönetir, yönlendirirsiniz. Kendini tanımasın, bilmesin diye. Doğu'da bir uyanış olursa onunla mücadele etmektense kendi başını kaşıyamayacak duruma getirmek daha ucuz bir yoldur. Üstüne üstük dünyanın son 50 yılında dünyaya şu püskürtüldü: 'Kültür sanat çok mühimdir. Kültür sanattan yoksunsanız kendinizi yarı gelişmiş hissedin. Üstelik bizim kültürümüz sizin kültürünüzü döver. Bizim sanatımız var ya o yüzden biz üstünüz.' Bu yüzden Doğu o zenginliklerin herbirinden yoksun bırakıldı. - Meseleyi daha iyi kavrayabilmemiz için somut örnekler verebilir misiniz? - Parayı Lidyalılar buldu. Batı medeniyetinin bir ürünü olarak bugünkü Salihli dediğimiz bölgede bulundu. Bütün dünya bunu böyle biliyor ve kimse de aksini söylemiyor. Ben şimdi aksini söyleyeceğim. Para ilk olarak orada bulunmadı. M.Ö. 560'lı yıllarda Lidya kralı Krezus yaşadığında var olan parayı altın ve metal olarak bastırdı. Batı aklı 'parayı biz bulduk' dedi. - Peki var olan para neydi, kim bulmuştu? - M.Ö. 560 yılından tam 2 bin yıl önceye ait Sümer tableti İstanbul Arkeoloji, Philadelphia Üniversitesi Müzesi, Louvre ya da Bağdat Müzesi'nde okunabilir. Şöyle yazıyor: 'Üç şekel karşılığında bir kuzu aldım.' Şekel bugün hâlâ Ortadoğu'da kullanılan bir para birimidir. Çamurdan bir parça kesiyorlar bu pişiriliyor, sırlanıyor ve bunun para değeri var. Yani para kullanılıyor. Ama batı aklı 3 bin yıl önce kullanılan parayı biz bulduk diyor. Neden? Bu bir algı operasyonudur. Biz, parayı bunlar buldu deyip saygı gösterelim, önlerinde ceket ilikleyelim diye yapıyorlar bunu. - Mesele sadece parayı kim buldu meselesi mi? - Dünya hukuk sisteminde Roma Hukuku diye bir hukuk başattır. Ve Roma Hukuku okumadan hukuk bölümünden mezun olunamaz. M.Ö. 600'lü yıllarda Roma Senatosu'nda kanunlara bağlanmış bir yönetim sisteminin yazıya geçirilmiş halidir. Bugün bütün hukuk fakültelerinden mezun olanlar Sokrates'e, Hipokrat'a göre sistem geliştirip yemin ediyor. Batı bize şunu söylüyor: 'Bak hukuk sistemini biz bulduk, biz hukuku bulmasaydık dünya hercümerç içinde kalırdı.' - Roma Hukuku öncesinde ne vardı? - Roma Hukuku'ndan 3 bin yıl önce Hammurabi denilen bir adam yaşadı Doğu'da. Hammurabi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne yaklaşan kanunları tabletlere yazdırmıştı. Oysa biz şimdi hukuk sistemi Batı'ya ait diye biliyoruz. Demokrasiyi Roma senatolarında biz ilan ettik diyorlar. Dünya yönetimlerini biz kurduk, siz bize şükran duyacak kullarımızsınız algısını yaratmak için. Biz de o algıya düşüyoruz. Biz de böyle görüyoruz. Oysa demokrasi Roma Senatosu'ndan 3 bin yıl evvel Babil'de tıkır tıkır işliyordu. - Örnekler say say bitmiyor yani... - Batı alfabeyi biz bulduk, diyor. Oysa Batı'nın alfa beta diye nitelendirdiği alfabeden binlerce yıl evvel alfabelerin yazdıkları bütün müzelerde duruyor. Alfabe denilen şeyi Batı Finike alfabesini dönüştürerek oluşturuyor. Batı Olimpos'tan tanrılardan bahsediyor, gidin aynı tanrılar palteonu Sümer'de var. Sadece adı Zeus değil Marduk, Jüpiter değil orada. Yani pagan tanrılarını bile doğudan devşirmişler. - Bunun adı medeniyetler çatışması değil mi? - Evet, orada bir çatışma var. Zemin Ortadoğu. Ortadoğu'da yaşanan aslında Batı'nın var gücü ile hücum ettiği Doğu medeniyetinin yok edilmesi savaşı. Ortadoğu'da savaşan halklar da fark etmeden bu savaşın kurbanları oluyor. Ortadoğu'da bir çocuğun bir damla kanı aktığında Batı'da birilerinin biti kanlanıyor. Orada bir kurşun atıldığında birilerinin cebine çok daha fazla dolar, euro giriyor. Ortadoğu'yu kendi haline bıraksa kimse birbirini öldürmeyecek. Belki daha gelişmeye açık, kendi içindeki kurallarda Batı'ya göre ilkel bir hayat yaşayacak. Ama onlar birbirini öldürmeyecek. - Peki, üç dinde 'öldürme' dediği halde neden Ortadoğu'da insanlar ölüyor? Bundan kim kârlı çıkıyor. Mesela Bağdat Müzesi neden yağmalandı, Bağdat Kütüphanesi neden boşaltıldı? Suriye'den neden tarihi eserler kaçırıldı? - Televizyonlara daha üç ay önce yansıdı. Palmira yok edildi diye dünyanın her yerinde gösterildi. Bu haberi şöyle okuyun. 'Palmira diye bir tarihi kent var. Burada Doğu'nun kimliğine, medeniyetine ait göstergeler vardı. Biz bu göstergeleri buradan alıp götürdük, belki 10 belki 15 yıl sonra müzelerin deposundan sergiye de çıkarırız. Ama siz şimdilik DEAŞ burayı yok etti diye bilin, bu şehri hafızalarınızdan da silin. Biz size sunduğumuz zaman varmış dersiniz'. Bakın kimlikler nasıl yok ediliyor, savaş aslında nasıl sürüyor... BU BİR UYANIŞIN ROMANI - Hz. İsa da Kudüslüdür. Hz. Muhammed'in de mübarek kademi Kudüs'e değmiştir. Üç din de Hz İbrahim'in mirasçısıdır. Hz. İbrahim dünyaya doğruluk, barış, iyi niyet, temiz kalp getirip Hanif inancını bunun üzerine getirirken nasıl oluyor da üç dinin temsilcileri birbiri ile kavga ediyor? - Ortadoğu'da hep böyle olmuştur. Abun Rabun'da üç peygamberin atası olan Hz. İbrahim'in evrensel barış mesajında buluşabileceğini, bu buluşmanın şu şartlarda olduğunu, buluşmayı istemeyenlerin neden istemediğini yazdım. Çünkü dünyada savaş olmazsa büyüyemeyecek sermayeler, kargaşa olmazsa gelişemeyecek yatırımlar var. Dünyanın bir yerlerinde bir takım gizli eller istihbarat teşkilatlarını da kullanarak, 'dünyanın güvenliği için...' diye başlayan bir cümle kurup dünyanın huzurunu kaçırıyorlar. Adamlar öldürme dâhil eylem yapabilme yetkisini senatodan alıyor. Sen dünyayı karıştıracaksın sonra da dünyaya 'barış getirmek için yapıyorum', diyeceksin. Böyle bir şey olabilir mi? Bu bir uyanışın romanıdır. Uyanın! PARASI OLAN TARİHE YATIRSIN Çok parası olan okurlar bu sözüme güvenerek yatırım yapsınlar. Dünyada en karlı para saklama aracı borsa, pahalı araba ya da faiz değildir. Urartu döneminden kalma küçük bir kupadır. Salvador Dali'ye ait tablodur. Dünyanın bütün borsalarında siz kazanıyor olsanız, bütün faiz oranlarının en üst dilimini de alsanız bir sanat eserinin size kazandırdığını getiremez. Yatırdığınız on birimlik bir meblağı, bütün borsa simsarları bir araya gelse onu ancak 20 birim yapabilir. Ama sanata yatırdığınızda o 40 birimdir. Şimdi Ortadoğu'da olanları ve tarihi eser kaçakçılığını, bunun için savaş ortamının gerekliliğini yeniden değerlendirin. KUDÜS BİZİM KALBİMİZDİR? - Kudüs bizim kalbimizdir: Kudüs bizim kutsal emanetimizdir. Kudüs'e dair yapabileceğimiz o kadar çok şey varken, Kudüs'ün tarihi süreçte Osmanlı dönemiyle bugünü arasında kıyaslamaları doğru yapamadığımız, unuttuğumuz için Kudüs'ü savunamaz duruma geliyoruz. Yahut birileri haince bir dayatma getiriyor. - Kudüs'ü İngilizler teslim aldıklarında Osmanlı ordusu, Kudüs gibi kutsal bir şehir tahrip olmasın diye kendi eliyle teslim etti. Savaşamaz mıydı? Kudüs'ün ruhaniyetine saygı duydu. - Teslim ettiğinin birinci haftası Yahudi bir gazeteci şunları yazdı: 'Türkler bu kadar asil davrandılar, Kudüs'ü her şeyiyle korudular fakat ben İngilizlere güvenmiyorum. Bunlar şehri yağmalayıp, tarihi ve dini olan her şeyi kaçıracaklar. Bu yüzden uluslararası bir hakem heyeti tayin edilsin, İngilizler yağmalamadan buraya el koysun. - Aynı Yahudilerin torunu şimdi orada Müslümanlara ve Osmanlı'ya ait eserlerin hepsini göz ardı edecek şekilde Mescidi Aksa'yı yıkmaya çalışıyor, taşlarını yerinden oynatıyor. KUDÜS ÜÇ DİNİN ORTAK BİRİKİMİDİR - Kudüs aslında arka planda kaç yüzyıllık canımızdır, kalbimizdir. Topkapı Sarayı'ndaki kutsal emanetler neyse Kudüs bizim için odur. Biz Kudüssüz olamayız, ama milletimiz bunu yeni fark ediyor. Ama emin olun siyonizm de bunu biliyor. Bugün Kudüs'te bu oyunları oynayanlar bunu biliyor. Ancak Türkiye halkının çoğunun bunu bilmediğini bilerek rahatlayarak yapıyor yapacağını. Bildiğimizi farz etse bunları yapamaz. - Kudüs'ü tek bir dine ipotekleyerek andığınızda bir savaş çıkarırsınız. 21. yüzyılın dünyasında uluslararası ilişkilerle bağlı bir devletin yapacağı şey değildir. İsrail diye korsan bir devlet yok diyebilirsiniz ama onun hükmettiği devletler var. Azınlık dediğimiz insanların güdümüne girmiş liderler var. Romanda bu konu uzun uzun tartışılıyor. - Bugün Kudüs barış içinde olmazsa dünyanın pek çok yerinde savaş uç vermeye başlar. Kudüs'ü başkent ilan etmek, Kudüs üzerinden Müslümanları tutuklamak çok tehlikeli bir oyundur. O bölgenin insanının parası yoktur, zengin değildir, kıyafetleri uçakları da yoktur ama vicdanları imanları, insanlıkları vardır ve barış içinde yaşamaya alışkındırlar. Barışa alışkın insanların içine savaş tohumu attığınızda ortalık nasıl karışacaktır ve bundan kim kârlı çıkacaktır? - İsrail ateşle oynuyor. Bundan kendisi de kârlı çıkmayacak. İsrail devletinin tek emeli kendilerince vaad edilmiş topraklar olarak sınırlarını çizdikleri Mezopotamya'nın ve Ortadoğu'nun yarısını içine alan Urfa'nın da dahil olduğu Kudüs ve Ürdün'ün arkasına kadar varan bölgede bir devlet kurmak. Güya Davut Krallığı. - Yahudi inancı için Davut Krallığı'nı yeniden kurmak dinlerinin bir gereği güya...