Ünlü oyuncu Yiğit Uçan, Sabah Günaydın TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. "Klişe gibi gözükebilir ama uzun süren işlerin, problemsiz devam eden işlerin bence sırrı budur; biz gerçekten bir aile gibiyiz sette" dedi. Yaşadığı bir set anısını da anlatan oyuncu, "30 dakikalık sahneyi 12 günde çektik" sözleriyle şaşırttı. Programında sonunda yaptığı itirafı ise kimse beklemiyordu! İşte röportajın tüm detayları…
-Nasılsın, nasıl gidiyor hayat?
İyiyim. Bu aralar baya yoğun gidiyor. Hatta bu aralar değil bir 5 yıldır (gülüyor). Tatlı güzel yoğunluklar. Sürekli sette geçiyor hayatımızın büyük bir kısmı.
-Şöyle en başından başlasak… Oyunculukla yolun nasıl kesişti?
Müzik vardı hayatımda benim çok küçük yaştan beri. Menajerim Rabia Sultan Düzenli ve "Kuruluş Osman" dizisinde Bayındır Bey karakterini oynayan sevgili Deniz Hamzaoğlu benim hocam tiyatrodan. Bir araya geldik üçümüz ve Rabia, "Bir bakalım mı, nasıl yapalım? Tiyatroyla başlayalım işe, bir bak bakalım nasıl oluyor" dedi. Doğru kişilerle tanışıp yola çıkınca güzel oldu her şey. Benim için böyle başladı.
BİR ELİMDE GİTAR, DİĞER ELİMDE KILIÇ OLAN BİR ÇOCUKTUM
-Var mıydı çocukluktan beri böyle bir hayalin? Yani müzik üzerine mi vardı yoksa oyunculuk da aklının bir köşesinde miydi?
Aslında orası garip bir hikaye. Çünkü şöyle bir durum var orada; çocuklukta annemin büyüklerimin söylediğine göre bir elimde oyuncak gitar diğer elimde ok kılıç olan, ikiye bölünmüş bir çocuktum. Hem o tarafa bir yaklaşımım vardı, hem bu tarafa. Aslında çocuk yaşta müziğe daha yatkındım. Fakat oyunculuğa da bakıyordum izliyordum, küçük yaşta bir hoşunuza gidiyor falan. O yaşlarda aslında başlamıştım.
-Kariyerindeki işler hep aksiyon ve dönem işi baktığımız zaman. Bu yönelim senin tercihin mi oldu hayat seni oraya mı sürükledi?
Her ikisi de aslında. İlk dönem işim Filinta'ydı. Çocukluk yaştan beri geleneksel Türk okçuluğu, geleneksel savaş sanatları, bunlara büyük bir ilgi de duyduğum için oyunculuğun yanı sıra, böyle bir karakter gelince çok hoşuma gitmişti. Dolayısıyla severek yaptığım için bu işi Filinta bittikten sonra gelen talepler de o minimalde işlerden oldu. Ben de sevdiğim iş olduğu için dolayısıyla kabul ettim. Hem ben sevdiğim için beni buldu diyebilirim, hem de bu yönde takdir edildi, öyle devam etti.
-Farklı bir türde bir dizi/filmde rol almayı ister misin? Belki romantik komedi, dram, bilim-kurgu…
Tabii ki kesinlikle. Bu her oyuncunun hevesidir her türkü rolü oynamak, o karakterin dünyasına girmek, lezzetleri tatmak, o karakteri anlamak… Çünkü bir nevi değişik türde değişik karakterleri oynarsanız bu tanımak gibi o karakterleri aslında ve dolayısıyla sosyal hayatta tanışıp bir araya gelmediğiniz insanları oynadığınız zaman bu çok keyif verici bir şey. Ben de isterim tabii ki.
-"Kuruluş Osman" dizisinde 5 sezondur boy gösteriyorsun. Boran Alp de dizide çok sevilen bir karakter. Eminim hayat vermesi de keyiflidir… Şöyle ilk günden bugüne değişimini ve dönüşümünü de düşünürsek, sen nasıl anlatırsın Boran Alp'i?
Osman Beyin hem yaveri, hem en yakın dostu. Sürekli yanında olan bir Alp'i. İlk başladığında Kuruluş Osman'ın ilk dönemlerinde Osman Beyin toyluğu var, dolayısıyla ben de Osman'ın en yakınındaki adam olarak daha böyle bir gençti, kanları daha bir deli atıyordu. O sebeple daha böyle bir toyluk dönemi vardı. Değişmeyen tek şey Boran'da Osman Beyine olan bağlılığı, canı pahasına her şeyi yapması. Fakat süreç içerisinde tabii ki birçok şey yaşadı Boran. İşte sevdiğini kaybetti, bunun üzerine bir buhran dönemi oldu, aklının gidip geldiği bir dönem oldu kimseyi tanımadığı… Böyle bir değişik süreçlerden geçti. Zaman atlamaları oldu, daha yaşlandı, daha olgunlaştı. Ve bildiğimiz üzere Bey oldu artık, Boran Bey oldu. Fakat bir rütbe atladı ama Osman'la arasındaki bağ hiçbir zaman değişmedi. Başta heyecanı neyse, o heyecanı koruyor.
BİZ SETTE AİLE GİBİYİZ
-Osman Bey ile sahneleriniz ve iki karakterin dostluğu da çok seviliyor. Burak Özçivit ile nasıl geçiyor o anlar, sahne arkalarında neler yaşanıyor?
Klişe gibi gözükebilir ama uzun süren işlerin, problemsiz devam eden işlerin bence sırrı budur; biz gerçekten bir aile gibiyiz sette. Çünkü başka türlüsü mümkün olmuyor. Zaten teknik olarak çekilmesi zor bir iş yapıyoruz, şartlar zor oluyor. Dönem işi çekiyorsunuz, insanın dışında bir canlıyla iş yapıyorsunuz, atlar var hayatımızda bildiğiniz üzere. Hiç kolay olmuyor. Dolayısıyla bir aile gibi birbirinize tutunduğunuzda her şey daha çok kolaylaşıyor.
Burak'a gelince, biz gerçekten çok samimi arkadaşız. Yani setin dışında da çok samimi arkadaşız ve sette çekerken gerçekten çok eğleniyoruz, çok gülüyoruz bir kere. Aşırı eğleniyoruz yani. Sadece Burak'la değil tabii ki, diğer oyuncu arkadaşlarımız ve ekiple de aynı şekilde. Bütün stresimiz, yorgunluğumuz her şeyimiz gidiyor. Burak'a dönecek olursam, her şeyden önce iyi bir arkadaş ve iyi bir dost oldu benim için. Dolayısıyla bu da ekran önüne doğal bir şekilde yansıyor ve bunun geri dönüşlerini alıyoruz ve çok mutlu ediyor bu beni.
30 DAKİKALIK SAHNEYİ 12 GÜNDE ÇEKTİK
-Uzun yıllardır devam eden bu zorlu projenin arka planında unutamadığın bir set anısı mutlaka vardır, dinlemek isterim…
2. sezonun başıydı, 28. bölümdü. Çok büyük bir savaş setup'ı çekmiştik. Yaklaşık 12 gün sürmüştü. Yayın zamanı da 30 dakikaya yakındı. Şartlar çok zordu; yağmur, çamur… Bir de ben oradaki hikaye gereği esir düşüyordum. Osman Bey ve Alp'lar bizi kurtarmaya geliyorlardı ve orada Haçlılarla bir meydan savaşı oluyordu. Orada da ben esir olduğum için sadece bir gömlek vardı üzerimde, ayaklarımsa çıplaktı. Orası baya bir zor geçmişti hepimiz için.
UZUN SAÇ KULLANMAK ÇOK ZOR
-Saçlarını uzun kullanmak zor mu? Dizi için mi bu tarzdasın yoksa proje bitse veya ayrılsan imaj değişikliğine gider misin?
"Bu halimden çok rahatsızım, proje bitsin hemen kestireceğim" diye bir durum asla yok. Tabii ki kullanması çok zor. Ben ilk defa bu kadar saçlarımı uzatıyorum ve "Kuruluş Osman" başladığın epey bir kısaydı saçlarım. Ve hiçbir şekilde kesmedik dizi başladığından beri ve 5 yılda buralara kadar geldi hikaye. Günün birinde kesmemiz gerekirse keserim tabii ki.
-Ama seviyorsunuz değil mi?
E tabii ki. Sosyal hayatta hiçbir zorluğu yok benim için. Keyif duyuyorum.
-Diziye hazırlık videona denk geldim seni araştırırken sosyal medyada… Saçlarına fön çekilmesinden örülmesine, sakalın beyaza boyanmasından ten renginin değiştirilmesine epey bir emek var. Ne kadar sürüyor bu hazırlık süreci?
Kostüm giymem, saç, makyaj hepsi toplamda bir 45 dakika falan sürüyor.
İLK DEFA BÖYLE BİR ŞEY YAŞADIM, ŞOK GEÇİRDİM!
-"Kuruluş Osman" dünya çapında sevilip izlenen bir iş. Nasıl tepkiler alıyorsun?
Kuruluş Osman'ın 3. sezonuydu, bir alışveriş merkezine gitmiştim. Bir mağazadan alışveriş yaptım, çıktım gidiyorum. Karşıdan 80 yaşlarında bir amca geliyor, yanında da ailesi. Baya zor yürüyen bir amcaydı, oğlu falan eşlik ediyordu ona. Beni gördü oğulları falan, böyle bir durdular. O amca beni görünce ağlamaya başladı birden. Çok enteresandı benim için, ilk defa böyle bir şey yaşadım. Ben şok geçirdim tabii ki, "Ne oldu?" falan diye. Yanındaki torunu, "Ya kusura bakmayın, dedem sizi çok seviyor. O yüzden sizi birden görünce karşısında böyle oldu" dedi. Amca da, "Siz bizim atalarımızı canlandırıyorsunuz, çok güzel bir iş yapıyorsunuz. Allah sizden razı olsun" demişti. O an unutamayacağım ve kelimelerle tarif edemeyeceğim bir mutluluk ve gurur verici bir şeydi benim için. Çok etkilemişti beni yani. Ve bunun gibi sayısız mesaj. Çok mutlu edici bir şey. Büyük gurur, teşekkür ediyorum hepsine.
-Betül Uçan ile de 6 yıldır devam eden bir evliliğin var. Mutlu bir evliliği sırrı nedir sence?
Mutlu evliliğin sırrı; tabii ki insan aşık olduğu insanla evlenmek ister. Bende de durum bu. Her zaman da aynı şekilde devam ediyor, aynı dereceyle devam ediyor durum. Fakat mutlu evliliği sürdürmenin sırrı nedir diye sorarsanız, kesinlikle sevgi ve saygı. Saygı olmazsa sevgi tek başına olmuyor. Sevgi olmazsa da saygı. Bu ikisini bir arada götürebilmek çok önemli. Mutlu evliliğin sırrı kesinlikle sevgi, saygı ve sadakat.
EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRMEZ, AKSİNE HARLAR
-Son dönemde de "Evlilik aşkı öldürür mü?" sorusu çok tartışılıyor. Sence öldürür mü?
Bunu evet çok duyuyoruz. Kesinlikle öyle olduğunu düşünmüyorum. Her şey bir aşama aşama baktığınız zaman. Hepsinin ayrı bir heyecanı, ayrı bir tadı var. Evliliğin apayrı bir heyecanı, ayrı bir tadı var. Ben bir de çok düzen adamıyım. Dolayısıyla öldürmek değil harlayan bir durum bence.
-İki de çocuk babasısın. Baba olmak Yiğit'i nasıl değiştirdi?
Baba olmak dünyada gerçekten tarifi olmayan bir duygu. Ben iki evladımda da bunu yaşadım. Baba olmadan önce kendi gözlerinden dünyaya bakan bir yiğittim ben. Baba olduktan sonra iki evladımın gözünden de dünyaya bakıp, onların açısından da birçok şeyi görüp, yaptığın şeylerin onlara ne derece sirayet edeceği, ne derece örnek olacağı noktasında artık hayatı yaşamaya başlıyorsunuz. Tabii ki kendi kişisel alanlarınız da var ama onların konforu, onların mutluluğu için birçok adımı o şekilde atıyorsun.
Değiştirdi diyemem aslında ben baba olmadan önce de böyle bir adamdım. Ama onlar yanıma geldi artık. Dolayısıyla iyi ki varlar, çok mutluyum bununla.
ÇOK CESUR BİR İNSANIM
-Hayat verdiğin karakterler savaşçı ve cesur. Seni ne kadar yansıtıyorlar?
Kesinlikle çok cesur bir insanım. Bu "hiçbir şeyden korkmam" manasında değil, insan bazen bazı şeylerden korkmalıdır. Yaptığım bir işle alakalı, o işin gereği neyse o konuda aşırı cesaretliyimdir. Hiçbir şekilde gözümü budaktan sakınmam. İşin gereği neyse, ne gerekiyorsa o işi yapmak üzerine bu anlamda çok cesaretli olduğumu söyleyebilirim. Hiçbir zaman geri durmam. Bu konuda netim.
-Kusurların var mıdır? Kendinde en sevmediğin huyun nedir diye sorsam…
Ben aşırı derecede insanları kırmaktan ve üzmekten imtina eden bir adamım ve bu konuda obsesif takıntılarım çok fazla. Bu huyumu mesela çok sevmiyorum. Bu bir noktada beni bir yoruyor, yıpratıyor. Tabii ki hemen toparlıyorum kendimi ama keşke biraz daha vurdumduymaz olsaydım. He mutsuz muyum bu halimden, değilim ama sevmiyorum bu yönümü zaman zaman.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Hoşgörüyü çıkartırsak hiçbir şey kalmaz benden. Benim hayatımın mottosu hoşgörüdür. Her insanı her canlıyı koşulsuz sevmek üzerine bir hayat benimsediğim için. Ben hoşgörüsüz bir adam olsaydım muhtemelen çekilmez bir hayatım olurdu.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
"Çok tez canlısın. Bir sakin mi olsak?" diyorlar.
AŞIRI DERECEDE DÜZEN TAKINTIM VAR
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Var. Aşırı derecede bir düzen takıntım var.
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Kibir. Hele ki altı boş bir kibir, ego. Asla tahammülüm yok.
-Kıskanç biri misiniz?
Değilim. 10 üzerinden 2 veririm. O 2 ne diyorsanız bilmiyorum (gülüyor).
-Cimri biri misiniz?
Asla değilim.
-En çok neye para harcarsınız?
Eğitim ve donanım noktası.
İTİRAF EDİYORUM: BİR GECEDE ÖĞRENDİM, ŞAHİTLERİM VAR…
-Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
Evet var. Hayatımdaki 10 kişinin dışında kimse bilmez bunu. Dizimizde dombra çalıyorum ya ben, hem o 5. bölümde bahsettiğim eseri hem de dombreyi çalmayı ben bir gecede öğrendim. Bunun şahitleri de vardır. Zaten telli çalgılara hakim olduğum için, gitarist olduğum için onun büyük bir avantajı oldu.