"Kuruluş Osman" dizisinde 'Gonca Hatun' karakterine hayat veren Belgin Şimşek, Sabah Günaydın TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Şimşek, diziden teklif geleceğini hissettiğini belirtip, "Geleceğini biliyordum. Bir şeyin olacağını bilirsin ve geldiği zaman gururlanırsın ya böyle… Gonca'yı gördüm zaten, Gonca benim!" dedi. Partneriyle arasındaki uyumdan bahseden oyuncu, "Faruk'la aynı rengiz. Kafalarımız çok uyuştu ilk günden itibaren. Çok iyi arkadaş olduk, enerjimiz bütünleşti ve birbirimizi hiç yanlış anlamıyoruz." İfadelerini kullandı. Aşk üzerine de konuştu, "Her zaman bulunacak bir duygu değil, kimyayla alakalı bir duygu tamamıyla. Değerini bilmek gerekiyor" yorumunu yaptı. İşte Belgin Şimşek röportajının tüm detayları…
-Nasıl gidiyor hayat, mutlu musun?
Mutluyum ya. Çok keyifli bir süreç yaşıyorum şu an. Çok mutlu ve çok huzurluyum.
-Nasıl bir çocuktu Belgin? Yaramaz, akıllı, deli dolu? Biraz bahsetsene kendinden…
Valla bunu herhalde en iyi cevaplayacak insan annemdir. Ben çok yaramaz bir çocuktum göründüğümün aksine. Sanırım sokakta oynayabilen son nesli böyle ucundan kıyısından yakaladım ben. Çok yaramazdım.
"SENİN AİT OLDUĞUN YER BURASI" DEDİLER
-Oyuncu olmak çocukluk hayalin miydi?
Aslında bu kendi içimde çok gömdüğüm bir dönem bence benim. Annem beni polis olayım diye büyüttü ve ben çok uzun süre bunu kendim istiyorum sandım. Ama böyle değilmiş. Çünkü lise bitti, üniversiteye hazırlanıyorum ve ben hala ne olmak istediğimi bilmiyorum. Emin değilim, sürekli kafamda başka şeyler dönüyor. Sonra kendi kendime şunu deşifre etmeye başladım; ben hep sahnede olmak istemişim. Bir program oluyor ben ön plandayım, tören oluyor sahnedeyim, oyun oluyor koşarak ben gidiyorum falan acaba böyle bir şey olabilir mi bu dedim. Sonra 19 yaşında tiyatro kursuna gitmeye başladım. Aynı zamanda çalışıyordum da. Hocalarımız, "senin ait olduğun yer burası" dediler. O gün bugündür sahneye çıkıyorum işte.
-O an bir aydınlandın değil mi?
Evet. Sahneye çıktığımda gözlerim büyüdü ışıklar bana yansıdığı zaman. "Benim ait olduğum yer burası, başka bir yerde olmak istemiyorum" dedim ve tamamen orada kaldım artık. İlginçtir sektöre girişim de ilk audition'umda oldu. Audition vermenin nasıl bir üslup olduğunu öğrendiğim bir süreçti ve ilk verdiğim audition oldu. Ben iyi bir kanalda iyi bir rol oynayan biri oldum ve neye uğradığımı şaşırdım aslında. Kısa sürdü ama çok keyifliydi benim için.
HAYAT BANA HİÇBİR ŞEYİ ALTIN TEPSİDE SUNMADI
-Oyunculuk kariyerin dikenli bir yol muydu, yoksa bu serüvende şanslı olanlardan mısın?
İkisi de. Çünkü ikisi olmadan da olmuyor. Doğru zamanda doğru yerde olmaya çok inanırım ben. Bu da çok önemli. Ama emek vermeden de hiçbir şey olmuyor. Hayat hiçbir zaman bana altın tepside sunmadı bir şeyleri hep çalışmak zorundaydım. Ve şu an şu noktaya gelebildiysem de doğru kararlar aldığım için. Tabii şanslıyımdır da aynı zamanda.
Ben şeye çok inanıyorum; milyonlarca ihtimalimiz var, önümüze geliyor. Bunları görmek ya da görmemekle alakalı. Gördüğün zaman şanslı olduğunu düşünüyorsun ama zaten milyonlarca seçeneğin var aslında. Bunu biraz kendin belirliyorsun.
-Annen oyunculuk deyince tepki gösterdi mi peki?
Başta bir kırılıyor gibi oldu ama ben ona bunun neden olamayacağını, benim aslında bunu istemediğimi, sürecin beni buraya götürdüğünü anlattım. Bana çok inanan bir insan annem. Hatta herkesten fazla ilk annem inanmıştır bana. Çok da güvendi. Ben de güvenini hiçbir zaman boşa çıkartmadım.
KURULUŞ OSMAN'DAN TEKLİF GELECEĞİNİ BİLİYORDUM
-Birkaç televizyon projesinin ardından "Kuruluş Osman" ile ekranlara döndün. Nasıl başladı "Kuruluş Osman" yolculuğun?
Geleceğini biliyordum aslında. Valla hissetmiştim ben geleceğini. Bir şeyin olacağını bilirsin ve geldiği zaman gururlanırsın ya böyle… Gonca'yı gördüm zaten, Gonca benim! Benimle aynı karaktere sahip Gonca. İşin ilginç tarafı da bu zaten. O yüzden biz bir anda bütünleştik Gonca'yla ve kopamıyorum ben şu an Gonca'dan. Fazla içselleştirdim artık Gonca'yı.
HATA OLDUĞUNU FARK ETSEM DE SONUNA KADAR GİDERİM
-"Belgin ile Gonca Hatun'un benzer yönleri var mıdır?" diye soracaktım ben de. Karakterini senden dinlemek isterim…
Gonca da dürüst, çok cesur, inandığı şey uğruna sonuna kadar gidebilecek bir karakter ve doğruluktan ayrılmamaya çalışıyor her zaman. Aynı zamanda çok inatçı bir kadın, ben de inatçıyım mesela. İnandığım şey uğruna sonuna kadar giderim. Yarı yolda yanlış olduğunu anlasam da artık hiçbir şey fark etmez, oraya kadar gelmişim gitmek zorundayım (gülüyor).
-"Ben bu hatayı yaptım ama neresinden dönersem kardır" demezsin yani öyle mi?
Yok yok. Artık orada kalamaz sonuna kadar gitmek zorundayım. Ben onu döndürürüm oradan ya. Eviririm çeviririm kıvırırım onu doğru yaparım ben.
İNANDIĞIM ŞEY UĞRUNA SAVAŞTIM
-İnandığın bir şey uğruna herkese rağmen savaşırsın sen de yani?
Savaştım. Annem başta polis olmamı istedi, sonra sağlıkçı olmamı istedi. Oradan oraya savruldum. Sonra dedim ki, "Hayır, bu böyle olmayacak, böyle olacak." Onlara da hak veriyorum bir yerde. Çocuklarının altın bileziği olsun istediler herkes gibi. Okudum bu arada ben, Elektronörofizyoloji mezunuyum aslında. Diplomayı aldım getirdim, dedim ki "Teşekkürler, benim inandığım olay bu." Onlar da "Tamam" dedi. "Hevesini alırsın, hobi olarak yaparsın" dediler. Hiç öyle olmadı. "Bu böyle olmayacak, bana olumsuz cümleler kurmayın" dedim, ne dediysem de hepsini yaptım.
HİÇ PİŞMAN OLMADIM
-En başından istediğin mesleğe yönelemediğin için hiç pişman oldun mu?
Hayır, hiç pişman olmadım. Benim o süreçlerden geçmem lazımdı. Şu anın kıymetini bilmem için, doğru insanları hayatıma almam için benim o süreçleri yaşamam gerekiyordu. Çünkü insanlar bir şeyleri yaşadıkça olgunlaşıyorlar. Daha çok değerini kıymetini biliyorlar aslında. O yüzden iyi ki yaşamışım o olayları. O okullara gitmişim, o insanlarla tanışmışım diyebilirim.
KEŞKE'Yİ HAYATIMDAN ÇIKARTTIM
-Bazen "Keşke olmasaydı" dediğimiz şeyler yaşayabiliyoruz ama hepsi bizi bugüne getiren şeyler…
Sen öyle söyleyince aklıma geldi, galiba çok uzun zamandır keşke demiyorum ben. Keşke'yi çıkartmışım hayatımdan. İyi ki olmuş, ders çıkartmışım. İyi ki yaşanmış, iyi ki oradaymışım, iyi ki o insanlarla tanışmışım. Herkesin kattığı bir şeyler var. Hayatımızda kalmak zorunda değiller ama ders çıkartıyoruz her şeyden diyelim.
-Peki, Gonca Hatun karakteriyle çok benzediğinizi anladım. Kızdığın noktalar oluyor mu peki ona karşı?
Erken mi affediyor Alaeddin'i acaba ya (gülüyor). Biraz daha mı süründürse acaba. O kadar acı çekti bu kadın. Alaeddin de biraz daha üzülsün istiyorum.
FARUK İLE AYNI RENGİZ, ENERJİMİZ BÜTÜNLEŞTİ
-Oyunculuğunun beğenilmesinin yanı sıra Faruk ile sahnelerin de bir o kadar seviliyor, sosyal medyada ilgi görüyor. Nasıl anlatırsın bize Faruk'u?
Çok şaşırıyorum çünkü hiç mi kötü bir mesaj almazsın. Bir tane kötü mesaj yok. Çok da teşekkür etmiş olayım buradan onlara. Çok güzel yorumlar ve edit'ler yapıyorlar. Elimden geldiğince hepsini izlemeye çalışıyorum çünkü ben emeğe çok saygı duyan bir insanım ne olursa olsun. İnanılmaz iyi gidiyor, çok da güzel mesajlar alıyoruz. Sosyal medyada böyle bir kitlemiz var, oluştu çok şükür. Faruk'la da aramız gerçekten iyi çünkü aynı rengiz aslında biz onunla. Kafalarımız çok uyuştu ilk günden itibaren, çok iyi arkadaş olduk, enerjimiz bütünleşti ve birbirimizi hiç yanlış anlamıyoruz. Gerçekten bu çok önemli. Çünkü partnerinle ailenden daha fazla görüşüyorsun. Sürekli setteyiz, sürekli çalışıyoruz ve zor şartlarda çalışıyoruz. At oluyor, kılıç oluyor, hava çok soğuk oluyor ve enerjimiz ister istemez düşebiliyor. "Ya ne oldu iyi misin, hadi bir kahve içelim, sohbet edelim, müzik dinleyelim" diyoruz. Çok tatlı bir enerjimiz var ya, uyumluyuz gerçekten. Bence en eğlenceli en uyumlu set bizim setimiz. Evet, şartlarımız çok zor ama arka planda çok eğleniyoruz. O yüzden işe yansıyor bu işte. İşin o yüzden böyle güzel bir aurası var ve o yüzden sürekli reyting rekorları kırıyor.
-Bir dönem işi olduğu için diziye katılan herkesin özel bir eğitimden geçtiğini biliyoruz… Senin için nasıl bu eğitim süreci, en çok hangi alanda zorlandın?
Bir süreçten geçtim ama kısa bir süreçti benim için. Sete 10 gün vardı. Ben onaylandığımı öğrendim, çiftliğe gittim. Önce cahil cesaretiyle atın üstüne bindim ve ilk gün çok iyiydi, sadece bacaklarım çok ağrımıştı. İkinci gün pelte gibiydim binemedim bile ata. Çünkü hiç çalışmayan kas grupların çalışıyor zaten. Üçüncü gün de düştüm. Attan düştüm. Aslında atın ayağı takıldı. O yuvarlanınca ben de yuvarlandım. Bir anda ayağa kalktım böyle "Hiçbir şeyim yok" dedim. Seyisimiz "Hemen seni bindirmemiz lazım Belgin" dedi. Çünkü biliyorlar bir daha binemem, daha önce de başlarına gelmiş. Bindim, devam ettim. Kılıçta hiçbir problemim olmadı. Ama tabii ki zor. Oku seviyorum. Güzel çalışmalarımız olmuştu o dönem de. Ama sanırım en zorlandığım attı.
-Dönem işi diğer işlere göre daha zorlayıcıdır, aksiyon sahneleriyle doludur malum... En zorlandığın sahneyi anlatabilir misin bize?
Gonca'nın aşkını itiraf ettiği gün aynı zamanda kervanlar gelirken Bala ile Alaeddin kervanların önüne kesiyor, arkalarından da ben geliyorum. O kadar zordu ki… İnanılmaz yağmur yağıyor, hava inanılmaz soğuk, benim atım Zeus tir tir titriyor. Bir ara çenem kitlendi benim. Olabiliyor, bir iki kere daha oldu bana. Ağzımı açamadım. Soğuktan sıkmışım herhalde kendimi birazcık böyle. Sonra çay falan getirdiler, onu içtikçe yumuşadı kaslarım aslında. Bir onlarda zorlanmış olabilirim.
-Hadi biraz da güzelliğini konuşalım… Nedir sırrın?
Çok makyaj yapmam. Cilt bakımını severim. Cildimi temizlemeden asla uyumam. Sürekli nemlendiririm. C vitamini çok kullanırım. Bir de kil maskesi. Kendim kil maskesi yaparım, dışarıdan almıyorum ben. Haftada bir yaparım. Pirinç maskesi de yapıyorum. Güneş kremini eksik etmem. Genetik faktörüm de var mutlaka.
-Geldiğinden beri birine benzetiyorum seni dedim ya, Esra Bilgiç dedin sen de. Gerçekten benziyorsun…
Çok benzetiyorlar. Ben de benzetiyorum bu arada. Çok da güzel bir kadın maşallah diyeyim. Teşekkür ediyorum benzetenlere de. Yorumlara yazabilirler (gülüyor).
-Güzel kızların aşkta yüzü gülmez derler. Sen bu konudan hiç muzdarip oldun mu?
Hiç öyle kodlamayalım bence. Güler ya niye gülmesin canım? Hiç öyle bir şey yok. Bence bu karşıdaki kişinin özgüveniyle alakalı bir durum. Muzdarip olmuşluğum olabilir ama karşıdakiyle alakalı bir durum olduğunu düşünüyorum bunun. Bizlik bir durum yok ya.
DUVARLARI OLAN BİRİ OLARAK GÖRÜYORLARDI
-Peki, "Uzaktan soğuk görünüyordun ama aslında öyle değilmişsin" yorumları aldın mı hiç?
Eskiden öyleydi. Kendimi keşfetmeden, enerjimi çok yukarı çekmeden önce evet çok mutsuz görünebiliyordum. Duvarlı olan biri olarak görüyorlardı beni ama şu an o kadar şen şakrak ve güler yüzlüyüm ki hiç öyle bir şey yok mesela.
KENDİMİ HER GÜN YENİDEN KEŞFEDİYORUM
-"Kendimi keşfettikten sonra" dedin, kendini keşfedebildin mi tamamen sence bu yaşına kadar?
Bence bu çok önemli bir şey. Her gün keşfediyorum, en sevdiğim özelliğim bu aslında. Ben çok doyumsuzum bu konuda. Neyi, nasıl, ne kadar iyi yapabilirim? Neleri başarabilirim? O kadar kendi kendimi eleştirip, kendi kendimi azmediyorum ki bu konuda… Her şeyi yapabileceğime inanıyorum, sonuna kadar gidiyorum. Her gün yeni keşiflerde bulunabilirim kendimle alakalı. Çünkü insansın, çok dönüşüyorsun. Dün yaptığın bugün farklı bir şey olabiliyor. Dünkü düşüncem bugün değişebiliyor. Aynı kalamayız ki. Dünya bile çok fazla değişirken nasıl ben aynı kalabilirim? Evet, tek bir bedenim, tek bir ruhum var ama milyonlarca seçeneği olan bir hayatta yaşıyoruz. Zihinsel olarak da baktığımız zaman dönüşüyoruz sürekli. Evrimleşmek zorundayız.
-Belgin'in dünyasındaki aşkı bana anlatır mısın?
Her zaman bulunacak bir duygu değil, kimyayla alakalı bir duygu tamamıyla. Değerini bilmek gerekiyor, kaybetmemek gerekiyor böyle bir şeye denk geldiğimizde. Çünkü bence görür görmez anlayabileceğin bir şey bu. Çok kimyasal.
İLK GÖRÜŞTE AŞKA İNANIRIM AMA AŞK ZAMANLA BİTER
-O zaman ilk görüşte aşka inanırsın?
İnanırım. Yani enerjinin bütünleşmesiyle ilgili bir durum tamamıyla. Çok denk gelinebilecek bir şey değil ama zamanla biter. Buna da çok inanıyorum. Zamanla biteceğine, sevgi olabileceğine inanıyorum. O da zaten hiç kopmayacak bir bağ ile olur. İşte aşık oldum, sevdim, ayrıldım gibi olacağına hiç inanmıyorum. Aşık oldum, sevgi ve büyük bir bağlanmayla devam eder gibi geliyor bana.
-O sevgi bitmez mi?
Bitmez. Sevgi öyle kolay kolay bitecek bir şey değil bu arada.
-Hiç aşık oldun mu?
Oldum. Tabii ki oldum (gülüyor).
-Kısa Sorular'a geçiyorum, geçmeden önce son sorum olsun. Bundan sonrası için hayatınla ilgili en büyük hayalin nedir?
Ya her zaman hayallerimiz, hedeflerimiz var. Olmaya da devam ediyor. Ama ben bu anın kıymetini bilmeyi çok önemsiyorum. Ve bence ben şu an hayalimi yaşıyorum zaten. Bu çok kıymetli benim için. Tabii ki mesleğimle alakalı yurt dışına açılmak isterim, burada çok güzel projelerde oynamak isterim ve bunların hepsinin olacağına da inanıyorum. Ama şu anda da çok keyifli olduğum için hayallerimi yaşıyorum ve çok tadında, çok keyifli ilerlediğimi düşünüyorum.
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Sevgi ve inanç sanırım. Kendime inancım olmasa, bu kadar sevgi dolu bir insan olmasam geriye hiçbir şey kalmaz Belgin'den.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
"Çok inatçısın" diyorlar. Çok inatçıyım ben ya. Karadenizliyim. Tutturduğumda tutturuyorum gözüm hiçbir şey görmüyor.
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Palo Santo yakıyorum ben çok fazla. Enerjisinin olduğuna inanılan bir ağaç. İşte böyle küçük küçük satılıyor. Hep yanımda, sette de yanımda, herkesin kafasında yakarım onu ben. Yakmadan evden çıkmam. Bana çok gülüyorlar ama bana çok iyi geliyor. İnşirah suresini çok okurum bu arada. Mutlaka güne başlarken okurum, o beni korur çok inanıyorum.
-Günlük yaşantınızda totemleriniz var mıdır?
Var. Olmaz mı? Genelde uyanır uyanmaz cama gider gökyüzüne bakarım. Mavinin çok güzel bir enerji verdiğine inanırım.
HAKSIZLIĞA UĞRADIĞIM ZAMAN ÇOK ÜZÜLÜYORUM, TOPARLAYAMIYORUM
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Bencillik, saygısızlık ve sanırım haksızlığa uğramak. Beni en çok kıran şey bu. Çok üzülüyorum, toparlayamıyorum. Dışarıdan çok eğlenceli pozitif insanlar hiç yıkılmaz gibi görünür ama haksızlığa uğradığım zaman çok kötü hissediyorum kendimi. Çok kırılabiliyorum, tahammülüm yok. Hiç yok.
-Ağzınıza asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Var. Balık. Asla yiyemem. Kokusuna dayanamam, piştiği yerde duramam. Markette her zaman arkalardan dolanırım. Balıkçının önünde geçemem, burnumu kapatırım her seferinde.
-Kıskanç biri misiniz?
Yok ya değilim. 10 üzerinden 5 veririm. Vardır yani ama çok dozunda.
-Cimri biri misiniz?
Hiç değilim. Asla tahammül edemem. Cimri insana tahammül edemem. Ben çok bonkörüm çünkü.
-En çok neye para harcarsınız?
Yemeye içmeye.
-Bize programın adına yakışır bir itirafta bulunur musun?
İlkokula giderken okulumuzun karşısında bir tuhafiye vardı. Saç boyası da satılıyordu orada. Bir gün annem geldi, saç boyası alacaktı. Ben de orada kenarda oyun oynuyordum. Üzerinde boyaların isimleri yazıyor ya, tüplerde yazmadığını fark ettim. Yaptım ya, tüplerin yerini değiştirdim ben. Özür dilerim (gülüyor).