-Nasılsınız, neler yapıyorsunuz biraz ondan bahsederek başlayalım…
Sağlık durumum iyi. Öncelikle ona şükrediyorum. Kötü bir olay geçirdik tiyatro ekibi olarak. Geride kaldı. Sağlığımıza sarıldık bütün arkadaşlarımızla. 3-5 ay sonra koşacağız edeceğiz ama arkadaşlarımızı kaybetmemizin acısı tarif edilmez. Onlar artık yoklar. Çok acı bir şey aslında. Sağlıksal anlamda iyiyim ama çok çok değerli bir arkadaşımı kaybettim Tolga Güleryüz'ü. Çünkü bizim onunla çok hayallerimiz vardı, çok umutlarımız vardı. Diğer Burak Topçu arkadaşımız da çok iyi bir tiyatro emekçisiydi. Devlet tiyatrosunda da zaten çalışıyordu. Ve 7 günlü turnenin başında tanıştığım Özgür Karataş… Yöresel bir organizatör. Onu da kaybettik. Onu da ilk gün tanımıştım. Çok değerli bir insandı o da. Hep ismini duyuyordum ama karşılıklı tanışma fırsatımız orada oldu. Böyle bir dönemdeyim. Onları çok seviyoruz. Özellikle Tolga'nın yeri her zaman ayrı olacak. Yaşatmaya çalışacağız inşallah yaptığımız güzel işlerde.
-Ayağınızdan bir operasyon geçirdiniz değil mi?
Evet, sağ ayak bileğim kırıldı. Bağlar koptu, kıkırdak hasarı oluştu. Burnum kırıldı, kaburgalarım çatladı. Sağ kolumda çok büyük bir kese var. O da düzeldi ama dediğim gibi biz yatarız, düzeliriz ama şükretmemiz gerekiyor yani. Ben kötüyüm demek gidenlere, ailelerine haksızlık olur.
CANLI CANLI CEHENNEMİ GÖRDÜM
-Ölümü konuşmak bana çok zor geliyor…
Bana artık çok kolay geliyor. Çünkü ben canlı canlı cennet ve cehennemi orada gördüğüm için, herkes tadacak ölümü.
-Ama en kötüsü zamansız gelenidir ya…
33 yaşındaydı. 40 yoktu hiç kimse. 40 yaşında şu dersi aldım ben; anda kalmak gerek. Gelecek için plan yapmamak lazım. Hırslı olmamak lazım. Çünkü sağlığımız olmadıktan sonra hiçbir şey yapamayız ki biz. Plan da kuramazsın, umutların da olmaz. Sağlığın olduktan sonra anda kalalım, bu anın tadını çıkartalım, hırslarımızdan uzak olalım.
-İnsan biraz da yaş aldıkça fark ediyor değil mi bazı şeyleri?
Kesinlikle. Ölüm bana hep uzak geliyordu. Kaza anından sonra evde kaldım, ameliyattan sonra düşündüm parça parça bütün anları, kaza anını sonrasını, ambulansla gidişi filan hepsini birleştirdim. Ölüm her an olabilir. Öyle yaşamak lazım. Garantisi yok ki, biraz sonra ne olacağını bilemeyiz.
HER ŞEY TOZ BULUTTU, O ANDA KAFAMDA ŞALTERDE ÖLÜM İNDİ
-O gün neler yaşadınız, neler hissettiniz, bizimle biraz paylaşabilir misiniz?
Aslında çok paylaşma taraftarı değilim ama sadece hayatı ciddiye almamamız gerektiğini söyleyebilirim. O anlar bambaşka bir şey, Allah düşmanıma yaşatmasın. Düşmanım yok ama, herkes de sever beni (gülüyor). Ya kimse yaşamasın. Hayatı ciddiye almamamız gerektiğini orada anladım çünkü canlı canlı gördüm orada her şeyi. Toz bulut… Tamamen böyle toz bulutu. O arada kafamda şalterde ölüm indi yani. Ölüm diye bir şey yoktu çünkü bütün arkadaşlarım oradaydı. Şimdi yoklar. Sonra şey düşündüm; ben niye ameliyat oldum? Biz niye kaza geçirdik? Sergen ameliyat oldu, niye oldu? Melis'in kemik kırıldı, öteki arkadaşımın bacağı paramparça oldu falan. Niye bunlar oldu ya? Biz ne güzel oyunumuzu oynuyorduk. Daha çok oynayacağımız oyunlar vardı ama inşallah Sergen de iyileştikten sonra oyunlarımızı oynamaya devam edeceğiz.
KAZANIN BU KADAR BÜYÜK OLDUĞUNU TAHMİN ETMİYORDUM
Kaza anında ben arabadan çıktığımda, bu kadar büyük olduğunu tahmin etmiyordum, ölülerin olduğunu tahmin etmiyordum, "hay Allah ya, bir hafta sonra Adana turnesi var nasıl çıkacağız biz o turneye" filan diyordum. Çıkamadık… Ne yapalım, hayat devam ediyor.