Pek çok dizi/filmde rol aldı, "Üç Kız Kardeş" ile yıldızı parladı. Ünlü oyuncu Nazlı Senem Ünal, 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu ve dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Dizi sürecinde kötücül yorumlar aldığını belirten Ünal, "Eleştirilince üzülüyordum. Ama sonra alıştım. Yorumlara bakmamaya başladım ne yalan söyleyeyim. Yorumlar beni biraz demoralize ediyordu." ifadelerini kullandı. Özel hayatıyla ilgili de konuşan oyuncu, "Şıpsevdi biri değilim ama kolay aşık olabilen biriyim" dedi. İşte röportajın tüm detayları...
-Nasılsın, nasıl gidiyor hayat?
Güzel gidiyor. Yer yer iniş çıkış oluyor tabii ama genel olarak dingin bir dönemimdeyim. Eskiden daha yüksek yaşardım her şeyi, daha böyle stabile indim. Daha dingin, daha huzurlu ve keyifli gidiyor. Bence daha iyi.
-30'ların getirdiği bir dinginlik mi bu? Daha farklı hissettiriyor mu sana bu yaşların?
Bilmiyorum ben hiç onu hissetmiyorum. Belki dinginlik konusunda evet. Ya da bazı şeylere eski heyecanla bakamama, daha çabuk yorulma anlamında belki. Ama ben daha henüz o 30-40 yaş kadının en güzel yaşıdır'ı hissedemedim. 30'larda olduğumu kabul edemedim bence (gülüyor). Çok 30'lar gibi hissetmiyorum belki o yüzdendir. 27-28 yaşını çok sevmiştim ben.
-Hemen seni tanıyalım hızlıca. Kendinden bahsetsene biraz…
Ben çok güzel bir ailede büyüdüm. Anne-baba hep bir aradaydı. Çok mutlu aşk dolu bir evliliğin içinde bir evlat oldum. Bir tane ağabeyim var, 5 yaş büyük benden. Onunla kavga kıyamettik tabii. Ama onun dışında okuldan gelir gelmez üstümü değiştirmeden sokakta olduğum zamanlar dün gibi aklımda. Hem sokakta büyüdüm, hem sıcak bir ailede büyüdüm. O yüzden şanslı çocuklardanım.
-Oyunculuğa olan yeteneğini ne zaman keşfettin?
Benim annem babam mühendis. Ben de zaten sayısal mezunuyum. Ve hep dayatılan bir şey vardı ailem tarafından, farkında olmadan yaptıkları bir şey; benim seçeneklerimde sanat ya da eşit ağırlık bile yoktu. Üniversite seçeneklerim bile belliydi. Hacettepe, Ankara Dil Tarih falan böyle en iyileri. Hep mühendislik, tıp, mimarlık gibi sayısal bölümleriydi. Ama ben lisedeyken farkındaydım, hiç yerinde duramayan, çok fazla ders çalışmayı sevmeyen, hareketli bir çocuktum. Babama, "Ben masa başı bir iş yapmayacağım, buna çok eminim" dediğimi hatırlıyorum. Ama o masa başı iş dışındaki seçeneklerimi kararlaştıramamıştım. Sonra benim tam bu seçim dönemimde ağabeyim tiyatroyla ilgilenmeye başladı. Onun oyunlarını izlerken ben de "Acaba değerlendireceğim bir seçenek olabilir mi tiyatro?" dedim. Sonra Bursa'da bir tiyatro kursuna yazıldım, çok keyif aldım. Devam ettim, konservatuvarı kazandım. İyi ki de seçmişim yani mesleğimi.
-İyi ki diyenlerdensin…
Tabii. Çünkü çok uzun bir süre düşündüm ben. Hem konservatuvar okudum, sonra reklamcılık da okudum ben. Çok uzun bir dönem ne yapmak istediğime karar veremedim. Çünkü konservatuvar okurken tiyatro konusunda çevrem tarafından birazcık zorlandım. Çok bana uygun değil mi acaba ortam olarak gibi düşündüğüm çokça zaman oldu. Sonra ben başka bir bölüm daha okuyayım dedim. Reklamcılığa dair birkaç sektörde çalıştım. O sırada da "Mutlu olamayacağım, ben oyunculuğa tekrar dönmek istiyorum" deyip net kararımı verdim ve sonra da inanılmaz bir rahatlık geldi. Ne yapmak istediğimi hayatta keşfettim çünkü.
KENDİME GÜVENMEKTE ZORLANDIM
-Bu sektörde seni en çok zorlayan şey ne oldu?
Sanırım kendime güvenmeye başlamak. Kendime güven konusunda biraz zorlandım. Eğitmenlerin, arkadaşların, hepsi seni destekliyor ve yapmalısın diyor. Ama sonra gerçek dünyaya dönünce "Yapmalı mıyım sizce de?" cevabını yabancı insanlardan da duymak istiyorsun. O ihtiyacı giderene kadar biraz özgüvenim eksikti bence, ama bir şeyler yaptıkça ve iyi olduğunu duydukça gördükçe kendine güven gelmeye başlıyor. Belki onu kazanmak konusunda birazcık zorlanmış olabilirim.
-Hayalini kurduğun gibi bir meslek mi oyunculuk? Umduğunu bulabildin mi?
Buldum. Oyunculuktan başka bir meslek yapabilir miydim bilmiyorum. Ama oynama eyleminin içinde olduğu başka bir meslek yapabilirdim. Tiyatro sahnesinde müzik yapabilirdim, dans edebilirdim ama o oyun eylemi onların içinde olacaksa. Nerede oynayabiliyorsam keyfini çıkara çıkara orada mutluyum yani o yüzden bence cuk bir meslek benim için.
-Şanslı birisin. "Üç Kız Kardeş" de o şanslardan biri bence…
Evet. Ben ondan önce Menajerimi Ara'da oynamıştım. Oradaki kız çok sempatik ve bana yakın bir kızdı. Sonra kaygı olur ya, tekrar sempatik rol mü gelir diye endişeye düşmüştüm. Sonra tak diye tam tersi, biraz daha sinsi yanının olduğu bir kadın karakter gelince "Bende onu görebildiler" dedim. Saçım başım değişti, ben de farklı bir şey oynuyorum diye heyecanlandım. Güzel de sürdü, 3 sezon devam etti. Keyifliydi yani benim için farklı bir rol deneyimlemek.
KÖTÜCÜL YORUMLAR ALDIM, ÇOK HAKARET EDİLDİ!
-Sevilmeyen, kötü bir karaktere hayat veriyordun. İlginç bir tepki aldığın oldu mu?
Çok oldu ve inanılmaz yabancılaştım. Çünkü ben çok içselleştiririm her şeyi. İnsanlar o yorumu yaparlarken "Bunun bir oyun olduğunu biliyoruz ama" ekliyorlar. Ama çok kötücül yorumlar da oluyor gerçekten. Şahsıma da, Nazlı olarak bana da çok hakaret edildiği falan olunca "Ben karakteri yanlış mı yansıtıyorum" endişesine düştüm. "Ben mi bir şeyleri yanlış yapıyorum?" diye bıçakları kendime çevirdim. Kiminle konuştuysam "Hayır, karakterin yaptığı eylem kötülük. Böyle düşünme" dediler.
YORUMLAR BENİ DEMORALİZE ETTİ
-Ki demek ki iyi oynuyorsun ki böyle tepkiler geliyor…
Bilmiyorum. Kötüyü de sevdirme arzum var benim. Mine'de de kötü ama bence haklı tarafı vardı. Sonra senaryo gereği çok başka yerlere gitti ama herhalde o kadar savunmuşum ki ilk bölümlerdeki halini, böyle eleştirilince üzülüyordum. "Hayır, o haklı. Durun, küfür etmeyin" gibi bir yerdeydim (gülüyor). "Aslında onu neden yapıyor biliyor musunuz?" deme ihtiyacında bulunuyordum. Ama sonra alıştım. Yorumlara bakmamaya başladım ne yalan söyleyeyim. Yorumlar beni biraz demoralize ediyordu.
-Biraz da seni tanıyalım… Nazlı'nın en dikkat çekici özelliği nedir desem? Bir insanın seni tanıması için öncelikle neyi bilmesi gerekir?
Ben inanılmaz duygusalım. İkizler burcuyum, yükselenim aslan. Bu iki burcun da daha mantık tarafında olduğu söylenir. Ama ben inanılmaz duygusalım. Her kararımı duygularımla vermişimdir. Vermeye de devam ediyorum. Ve bunun bana bir şekilde artı getireceğine inancım sonsuz (gülüyor). Ve ben akıllanacağımı da sanmıyorum. Tecrübe kötü şeylerle kazanılırmış. Çok tecrübeliyim (gülüyor).
-İpucu vermen gerekiyor bu noktada biliyorsun değil mi?
İşte duygusal ilişkiler diyelim, ikili ilişkiler. Belirli bir yaştan ya da tecrübeden sonra insanın şeyi anlaması lazım; bu sana zarar verir. Ben duygu yani, bilmiyorum.
-İlişkide değer verdiğin şey aşk ve tutku gibi duygular o zaman?
O kadar ne desem yalan olur ki. Bugün "Artık mantıklı olacağım" derim, bir saat sonra fikrim çok çabuk değişir, birini görürüm ve "Neden hepsi aynı olsun ki" deyip farklı bir şey yaşamaya bakarım.
ŞIPSEVDİ DEĞİLİM AMA KOLAY AŞIK OLURUM
-Şıpsevdi biri misin?
Hayır, değilim. Ama kolay aşık olabilen biriyim. Çok düşünmeden aşık olabilen biriyim. Biraz düşünsem…
-Ama insan düşünerek mi aşık olur ki? Senin için ilk görüşte değil midir mesela aşk?
Evet. İlk görüştedir. Ama ilk görüşte altında ne var bilmiyorsun ki. Tanımıyorsun karşındaki kişiyi yani. Hemen aşık olamazsın. Neden yapıyorsun bunu kendine (gülüyor). O konuda çok akıllanmamış olabilirim. Ya biz kadınlar ilgili seviyoruz. Ben de ilgi görmeyegöreyim (gülüyor). Önüme gelene aşık oluyor gibi anlaşılmasın da fiziksel olarak çekici geliyorsa, güzel bir göz teması varsa, beni heyecanlandırıyorsa ve bir iki tane de ilgi görüyorsam ben "Tamam, aşık oldum" diyorum. Halbuki sadece kahve içip kurabiye yiyoruz sadece o an.
-Sonrası hüsran mı oluyor genelde?
Sonra aşk yoğun bastığı için, o duygularla karar verildiği için ben anda görmeyi seviyorum her şeyi.
-Arayıp bulamadığın şey ne oluyor peki o ilişkide?
Doğru iletişim çok önemli ilişkide. Ama o duygusal ilişkilerde duygu, tutku, heyecan o kadar ağır basıyor ki; bana uygun bir karakteri var mı, anlaşabilir miyiz, aynı şeylerden mi keyif alıyoruz, hayata bakışımız aynı mı, yaşayış şeklimiz uyuyor mu'yu göz ardı edebiliyoruz. Ben hala ona karar veremedim ama düşününce de aşk mı oluyor, bilmiyorum. Bir arkadaşım şey demişti "Tanıdıkça birini seversin, bir tanı", hoşuma gitmişti. O da bir seçenek. Çünkü huzur varsa ilişkinin içinde, dinginse, sana çok iyi geliyorsa böyle bir hayat da yaşanabilir ama tam tersi beni çok heyecanlandırıyor, tutku, aşk ama çok da üzülüyorum, o da bir seçenek. İşte bu ikisini aynı anda bulabildiğin nokta bence işte muazzam.
-Var mı öyle ya…
O artık çok zor bence. Herkes biliyor; o aşk o heyecan geçiyor yani. Onun yerine gelen şey daha kıymetli ya aslında. O yerine gelen sevgiye sahip çıkacaksın ki diğer heyecanlara kendini kapatacaksın gibi bir şey var. O heyecanlara kapatamayınca ilişki bitiyor işte, bu sefer kısa süreli ilişkiler. Aşk da değil o zaten, gerçek aşk öyle bir şey de değil herhalde.
-Biz bu işin içinden çıkamayacağız Nazlı…
Neyse kapatalım bu konuyu. Herkese cennetini bulabilmesini diliyoruz (gülüyor).
KISA SORULAR
-Hayatınızdan neyi çıkarırsak geriye hiçbir şeyin kalmayacağını düşünürsünüz?
Umut ve hayaller. Hayallerim olmasa ve o hayallere ulaşmak için umudum olmasa ben, ben olamam. Keyif alamam.
-Çevrenizden kendiniz hakkında en sık duyduğunuz şikâyet nedir?
Kararsızlığım. İnanılmaz kararsızım.
-Takıntı derecesinde bir huyunuz, bir özelliğiniz var mı?
Her şeyim. Çok takıntılıyım. Evi çok kontrol ediyorum. Evden çıkışım 20 dakikayı buluyor. Camları kapattım mı, ocağı kapattım mı, balkon kapısı kapalı mı gibi evden çıkmam uzun sürüyor. Ayakkabılara karşı bir hassasiyetim var. Terlikler yan yana ve düzenli durmalı. Farklı yerlere bakmamalı.
-"Asla tahammül edemem" dediğiniz o şey?
Ego. Kötücül kullanılan ego. Burnu havadalık beni rahatsız eder.
-Ağzınıza asla sürmediğiniz, "kokusuna bile tahammül edemem" dediğiniz bir yiyecek var mı?
Kabak. Tatlı kabak. Çocukluk travmam galiba, annem çok küçükken zorla yedirmeye çalıştı. O istememe hali bende bir fikslendi.
-Kıskanç biri misiniz?
Eskiden kıskançtım, şimdi daha rahatım. Ama özel ilişkilerimde. Çevreme karşı kıskanç değilim. Özel ilişkilerimde kıskançlığım oluyor, törpülemeye çalışıyorum.