Şimdiye kıyasla çok film çekseler de çok daha az kazanıyordu Yeşilçam oyuncuları. Hulusi Kentmen rahat yaşadı mı?
- Dedem tutumluydu. Doğru yatırımlar yapıp ölene kadar refah içinde yaşadı. Türk sinemasındaki erotik furyaya kadar da çalıştı. O dönem kendi isteğiyle bıraktı.
Sizi sinemaya yönlendirmek istemedi mi?
- Aslında bir defasında babamdan izin istemiş. Torunu rolünde bir çocuğa ihtiyaç varmış. Kendi torunumla bir anı olsun demiş ama babam izin vermemiş. O da sözü geçen biri olmasına rağmen babamı ezmemiş.
KÜÇÜKKEN TORUNU OLDUĞUMU SÖYLEYEMEZDİM, HAVA ATMAK GİBİ GELİRDİ, UTANIRDIM
Dedenizi Türkiye'yle paylaşmak nasıl bir duygu?
- Küçükken Hulusi Kentmen'in torunu olduğumu söyleyemezdim. Hava atmak gibi gelirdi, utanırdım. Şimdi soyadımı duyanlar, "Akrabalığınız var mı" diye soruyor, gururla, "Torunuyum" diyorum. Gülümsüyor ve mutlaka güzel şeyler söylüyorlar. Herkesin evinden biri gibi gördüğü bir adamın torunu olmak müthiş bir şey! Kitapta da dedemi ve herkesin dedesini anlatmaya çalıştım.
KİTAPTAN...
Türker İnanoğlu: Neredeyse komutanına yakalanıyordu
Bir yaz günü Arnavutköy'de bir köşkte 'Yangın Var' filmini çekiyorduk. Dönemin makineleri içeriyi çok ısıttığından herkes deniz kenarındaydı. Yanımızdan Boğazlar Komutanı'nın arabası geçti. Hulusi Abi bir an komutanla göz göze geldi. "Eyvah yandım ben" diye bağırmaya başladı. Hemen arabasına koştu. Komutanı yolda bir yere uğrayınca ondan önce koğuşa varmış. Komutan gelir gelmez onu çağırmış ve koğuştan gelişini görünce, "Senin ikizin mi var" diye sormuş ama biraz şüphelenmiş.
Süleyman Turan:
Onun sözünün üstüne çıkmak cesaret işiydi
Hulusi Baba çok espritüeldi. Spontan gelişen bir zekâsı vardı. Birdenbire cevap verirdi, son sözü o söylemiş olurdu. Onun üzerine çıkmak da biraz cesaret işi doğrusu. Birçok filmde beraber yer aldık. Onun bir baba duruşu vardı, herkes saygı gösterir, kimse sözünün üstüne söz söyleyemezdi. Çok babacan adamdı.
Zihni Göktay:
Hep kaptan köşkünde seyahat edermiş
Kendisiyle birlikte bir filmde rol almak bana kısmet olmadı. Bunun ezikliği içindeyim. Bir gün dublajdan dönerken, Karaköy İskelesi'nde onu gördüm. Ben de o zamanlar ufak tefek televizyon işlerinde yer alıyorum. Aşinalığı var sanırım, ben, "Hulusi Baba" diye yaklaşınca, "Oo delikanlı, gel, n'aber" dedi. Gemiye bindik, nereye oturacağımıza bakınıyorum. "Takip et beni" dedi. Kaptan köşküne çıktık. Meğer o hep kaptan köşkünde yolculuk edermiş. O gün Hulusi Baba'yı ilk ve son görüşüm oldu.