Ünlü şarkıcı Buray, dillere dolanan şarkılarıyla geniş bir hayran kitlesine sahip. 2017 yılında Avusturalya'da yaşayan eşiyle uzak mesafelerde yaşamanın getirdiği zorluklar nedeniyle evliliğini noktalayan Buray, özel hayatıyla uzun süredir sessizliğini koruyordu.
Geçen aralık ayında Bebek'te bir mekandan çıkarken görüntülenen Buray, 2022 yılında da aşk hayatının bir süre karantinada olacağını, kalbindeki maskeyi çıkarmayarak turne ve konserlerine odaklanacağını dile getirmişti.
BİR ANDA KAÇMAYA BAŞLADILAR
Şimdilerde konserleriyle gündemden düşmeyen 38 yaşındaki Buray, önceki akşam Bebek'te sarışın bir güzelle objektiflere yansıdı.
Uzun süre yan yana gelmeyen Buray ve kız arkadaşı, sahil yolunda Arnavutköy'e kadar ayrı ayrı yürüdü. Gazetecilerin arkalarında olduğunu fark eden ikili, ayrı ayrı taksiye binerek, gözlerden kayboldu.
BURAY'DAN DUYGULANDIRAN SÜRPRİZ
Öte yandan kendisiyle şarkı söylemek isteyen 11 yaşındaki görme engelli Ameliya'nın hayaline kayıtsız kalmamış ve İzmir'de onunla piyano çalıp eser seslendirmişti.
Sürpriz ziyaret karşısında bir süre donup kalan Ameliya Selma Oğuz, gözyaşlarına hakim olmakta zorlanmıştı.
Buray'a kendi bestelerini dinleten ve onunla parçalar söyleyen kız çocuğu, hayalini kurduğu müzisyenle okul arkadaşlarına konser vermişti.
Diğer yandan "Alaz Alaz", "Mecnun" ve "Sen Sevda Mısın" gibi dillere dolanan şarkılara imza atarak büyük ses getiren ünlü şarkıcı Buray, merak edilenlerini Sabah TV'de Yasemin Döngel'e anlatmıştı.
"Bu ışıltılı hayatı ben seçmedim" diyen şarkıcı, arkadaşlarından gelen baskılar sonrası popülerliği nasıl elde ettiğinden bahsetmişti. İşte Buray'ın röportajından satır başları…
-Nasılsın nasıl gidiyor?
Otellerde yaşıyorum. Son iki ayda evimde yatağımda uyuduğum gece sayısı 5 ya da 6 şu anda. Böyle bir tempo. Ama istediğim bu zaten, koşuşturma panik seviyorum.
YORULMAK ZEVK VERİYOR
-O enerji yoruyor mu seni zaman zaman?
Yorulmak zevk veriyor.
MÜZİK BENİM İÇİN ARAÇTI
-Ne gezdin be Buray? demek istiyorum. Herkesin aklındaki soru, senin de kanalına verdiğin isimle bir başlayalım… Çoğu insanın hayalidir dünyayı gezmek, farklı ülkelerde yaşamak. Peki canlı şahidi birisi olarak, hayalimizdeki kadar güzel bir şey mi dünyayı gezmek?
Çocukluktan beri içgüdüsel bir şey. Ben de sebebini hiç bilmedim ama Kıbrıs'ta doğdum büyüdüm. 18'lerde evi bıraktım. Üniversite için başka yerlere geçtim. İngiltere, İspanya, Avusturalya ve farklı memleketlerde yaşadım. O arada başka memleketleri de gezdim. Müzik de benim için bir araçtı aslında. Hem işim, hem hobim, hem de müziği kullanarak merak ettiğim yerlere gittim. Maddi durumum da müziğe bağlıydı. "Dünyada belli bir süren var Buray, bir ömür verilmiş sana, dünya diye bir gezegendesin. O kadar güzel yerler var ki, hepsini sığdırabilecek misin?" gibi bir dürtü var içimde. O yüzden ömrüm yettiğince o kadar güzel yerler var, bunları görmek istiyorum.
TEKERLEKLİ SANDALYEYLE DÜNYAYI GEZEN ADAM GÖRDÜM
-Bu bence çoğu insanda vardır. Herkesin bir hayalidir ya dünyayı gezeyim dolaşayım, ama işten fırsat yaratamaz…
Bahane üreten çok var. Ben inanmıyorum. Maddi durumum yok, çocuğum var, engelliyim… Bunların hiçbiri bence kabul edilemez. Ben de zengin bir aileden gelmedim sonuçta. Ama küçüklükten beri kendimi öyle bir hazırladım ki, seyahat edebilecek bütün şartları hazırladım. Param mı yok, "müzik yapacağım" dedim. Çok para gerektirmeyen yerlere gittim. Zamanında köprülerin altında da çaldım. 5 yıldızlık otellerde de çaldım. Bir şekilde maddiyatı da kırıyorsun. Ben tekerlekli sandalyeyle dünyayı gezen adam gördüm. Kimse bana bahane üretmesin. Gezmek bir tutku benim için. Zincirleri kırmak lazım önce kafada. O cesareti bulmak lazım. Herkesin kendi filmi, herkes de kendi filminin yönetmeni. O yüzden herkes senaryosunu istediği gibi yazabilir.
-Bana 6 aylık ömrün kaldı deseler senin şu cesaretine ancak ulaşabilirim sanırım. Varımı yoğumu satıp öyle gezebilirdim. Ama sen bunu gerçekleştirmişsin, peki var mı hayalinde olan, henüz gerçekleştiremediğin bir düş?
Var tabii gitmediğim o kadar yer var ki… Küçükken bir reklam filmi izlemiştim. Sanırım o tetikledi. Şöyleydi; burnumuz kaç milyon koku ayırt edebiliyor, kulağımız kaç hertz çeşit sesi ayırt edebiliyor, dilimiz kaç çeşit tadı ayırt edebiliyor ve o kadar geniş bir gezegenimiz var ki… Her yerde başka bir çeşit lezzetler, görseller, iklim… Doğa ananın yar attığı mucizelerle dolu bir dünya var. Hangi çocuk belgesel izlememiştir? Orada işte kapılıp gittim. Benim gibi yüzlerce çocuk var dünyayı merak eden. Karşımıza çok çıkar, ortalama 60 yıllık ömrümüz var. Siz harcasanız da harcamasanız da bu ömür bitecek. Önemli olan o dakikaları nasıl harcamanız gerektiği. Ben anılar biriktirmeye çalışıyorum. Bu YouTube'daki gezi programı da benim arkadaşlarımla keyifli dakikalarımı kameraya çektim unutmamak adına.
-O halde senin hayatının dönüm noktası o reklamdı diyebilir miyiz?
Diyemeyiz çünkü bir sürü ufak ufak etkenler var. Yani bir kırılma noktası diye bir şey yok.
AİDİYET DUYGUSU BENDE YOK
-Pek çok yer görüp gezdiniz, fakat gezmek ayrı yaşamak ayrı. Kendi kültüründen, kendi vatanından ayrılıp farklı ülkelerde yaşadığınız zaman aidiyet konusunda bir sıkıntı yaşadığınız oldu mu?
Aidiyet duygusu bende yok. Ailem haricinde kimseye bağlanamıyorum. Bir yere de ait değilim. İyi tarafları da var, kötü tarafları da var. O sorumluluğu almak istemem, kimseye duygusal bir bağ kurmak da istemem. Geçen gün bir sayayım dedim kaç ev değiştirdim bugüne kadar diye, 33 tane ev. Sadece İstanbul'da bu 7. taşınmam oldu. 37 yaşındayım, 33 tane ev gezmişim. Bu kadar zaman maddiyat olarak sahip olduğum bir gitarım var, biraz elbise ve bavul. Başka hiçbir şeyim yok.
-Yani bir malınız mülkünüz yok hiçbir yerde?
Ya var şuan. Belli bir yerde ev algısı oluştu. İşin sonu şeye geliyor, göçüp gideceğiz zaten. Bırakacak biri de yok.
-Çok sık ülke değiştirince çok sık da vedalar yaşanır. Vedalar seni çok üzer mi, geride bir şeyler bırakmak?
O terimi hiç kullanmıyorum. Çünkü her gittiğim yerde tanıştığım insanlarla dostlarımla iletişimi hiç koparmadım. 10 sene görüşmediğim arkadaşım var, o samimiyet kaldığı yerden devam ediyor.
MUTFAK DA TEMİZLEDİM, HALI DA YIKADIM
-Hayatını hep müzik yaparak mı kazandın?
Farklı işler de yaptım. Mutfak temizliğinden, halı yıkamaya her işi yaptım. Avusturalya'ya gittiğimde mesela, olan biten parayı yiyince ilk haftada bir sürü işlerde çalıştım. Eşya taşıma, parti malzemeleri… Değişik değişik bir sürü iş yaptım. Ama 'ne acılar çektim ben. Bu günlere öyle kolay gelmedim' değil. Ben her işi keyifle yaptım. Sokakta çaldım ama o bile çok güzel duyguydu benim için. Hiç travmatik bir olayım da olmadı bugüne kadar. Çok maceralar yaşadım, çok ölümlerden de döndüm. Bunlar anı olarak kalıyor.
-Nasıl bir çocukluk geçirdin, nasıl bir ailede büyüdün?
Çok mutlu bir ailede yetiştim ben. Babam müzisyen, Kıbrıs'ta da çok saygın bir ozanımız. Ben de evde küçücük bir cura vardı, onunla başladım. Sonra piyano dersleri derken üniversitede konservatuvar, bağlamayı bırakıp gitara geçtim tabii. Baktım kızlar gitarı daha çok seviyor (gülüyor). Konservatuvar bitince İngiltere'ye gittim. Ama Kıbrıs'ta çok güzel bir enerji var, bir ruhu var. Bir merakla dünyayı gezme duygusuyla açıldım.
-Genel olarak aklına koyduğunu yapan bir kişiliğin var sanıyorum…
Var var. Bir de zorlukları çok severim. Bir şehirde sıfırdan başlayıp oranın döngüsünü analiz etmek, o macera çok hoşuma gidiyor. Bir yere gidiyorum, kendime bir düzen kuruyorum, güzel bir arkadaş çevresi yapıyorum sonra sıkılıyorum. Sonra başka bir yere geçiyorum. Böyle devam ediyor.
BU IŞILTILI HAYATI BEN SEÇMEDİM
-Sonuç olarak şu anda herkesin dillerinde şarkılarının olduğu bir müzisyensin. Bu kadarını hayal edebiliyor muydun?
Bunu ben seçmedim. Bu ışıltılı hayatı ben seçmedim derler ya (gülüyor). Aslında gerçekten seçmedim. Hiç aklımda yoktu aslında. Müzik yapıyordum, tamam. Gözde (Ançel) arkadaşımın gazıyla birazcık daha bu işler oldu. Bir iki şarkımız çok meşhur olduktan sonra Ferhat Göçer'in menajeri Candaş (şu an benim de menajerim oldu) bizi gaza getirdi. "Sen niye albüm yapmıyorsun" dedi. Keyfim Avusturalya'da yerinde, o zaman evliyim. Plajda koşumu yapıyorum, arkadaşların tekneleri var her gün balığa gidiyoruz… Çok mutlu ve huzurlu bir hayatım varken işte bu Candaş biraz aklıma giriyor, Gözde de bastırıyor.
-Onları dinlediğin için mutlu musun şu an?
Mutluyum tabii. Hayat beni bir şekilde buralara evirdi ve yaşamam gerekenin bu olduğunu gördüm. İlk şarkıda listelerde bir numaraya oturduk. Çok hızlı gelişti her şey. Millet o kadar uğraşıyor, ben direk bir tane parça yapmışım o da patlamış. Gerisi aktı geldi. Çok hızlı gelişti olaylar. Şu an bir bakmışım ki 7. yıl bitti.
-Peki var mı bizi bekleyen, bu yaza damga vuracak, dillere dolanacak yeni şarkılar?
Var tabii. Biz 20 tane yapıyoruz, 18'ini çöpe atıyoruz. En güzel iki tanesini seçip dinleyicimize öyle veriyoruz. Yakın zamanda sürpriz olacak.
KISA SORULAR
-Karşı cinste ilk dikkat ettiğin şey genellikle ne olur?
Tabii ki enerji, özgüven her şeye bakılır. Gülümsemesi, hayata duyduğu sevgi ve insanlara duyduğu sevgi özetler duruşunu.
-Hiç unutamadığın bir doğum günü anısı var mı?
Var. Doğum günümü unuttuğum anım var. 24 yaşımı unutmuşum. Aradan 1 hafta geçmiş o zaman İspanya'da bir otelde çalışırken kız kardeşim aradı, "abi senin doğum günün geçti galiba" dedi. "Ne zamandı, evet geçmiş, kaç oldum, 24 oldum" dedim.
-Whatsapp'ta birine mesaj gönderecekken başkasına gönderdiğin oldu mu?
Çok oldu. Ama Allah'tan insanların çok dedikosunu yapmadığım, onların hakkında kötü düşünmediğim için çok rezil olamamışımdır. Ona söyleyeceğim şeyi yüzüne söylerim herhalde.
-Hiç lakabın oldu mu?
Ailem ve arkadaşlarım arasında bana "Buri" derler.
-Bu ara ağzına takılan saçma bir şarkı var mı?
Var. Ekipçe gezerken, "Gezme ceylan bu dağlarda" bütün tatil boyunca bu türküyü söyledik.
BENİ RAHATSIZ ETMİYOR
-Şarkı deyince aklıma şu soru geldi: Son dönemde şunu konuşur olduk, "Sahnede şunu giymiş, klibinde bunu çekmiş". Bunlar seni rahatsız ediyor mu?
Beni rahatsız etmiyor. Bence insanlar istediklerini özgürce giyebilmeleri lazım. Show'un bir parçası olarak görüyorsa bize diyecek bir şey kalmaz.